فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ
Fe a’rıd anhum ventezır innehum muntezırûn(muntezırûne).
fe | : artık, öyleyse |
a’rıd | : yüz çevir |
anhum | : onlardan |
ventezır (ve intezır) | : ve bekle |
inne-hum | : muhakkak onlar |
muntezırûne | : bekleyenler |
Diyanet İşleri = Şimdi sen onlardan yüz çevir ve bekle. Şüphesiz onlar da bekliyorlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Artık yüz çevir onlardan ve bekle; şüphe yok ki onlar da beklemedeler.
Abdullah Parlıyan = Ey Muhammed! Artık onlardan yüz çevir, onlara aldırma, onların başına gelecek olan Allah'ın azabını bekle, zaten onlar da zamanın belalarının, size gelmesini beklerler.
Adem Uğur = Artık sen onları bırak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler.
Ahmed Hulusi = Artık onlardan yüz çevir ve bekle! Muhakkak ki onlar da bekliyorlar!
Ahmet Tekin = Artık sen onlarla ilgilenme, onlara karşı tedbir al ve tehdidin gerçekleşeceği karar gününü bekle. Onlar da seni bertaraf edecekleri, sana galip gelecekleri günü beklemektedirler.
Ahmet Varol = Artık onlardan yüz çevir ve bekle. Onlar da beklemektedirler.
Ali Bulaç = Öyleyse, sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.
Ali Fikri Yavuz = Şimdi o kâfirlerden yüz çevir de (kendilerine inecek azabı) gözet; çünkü onlar (senin helâkini) bekleyip duruyorlar.
Ali Ünal = Dolayısıyla (ey Rasûlüm,) sen onlara aldırma ve bırak onları kendi hallerine. Nasıl onlar (öyle bir günü fakat senin helâkin için) bekliyorlarsa, sen de bekle (ve gör bak Rabbin ne yapacak)!
Bayraktar Bayraklı = Artık onlardan yüz çevir ve bekle! Onlar da beklemektedirler.[434]
Bekir Sadak = Onlari birak, bekle; zaten onlar da senin akibetini beklemektedirler. *
Celal Yıldırım = Artık sen onlardan yüzçevir ve bekle; onlar da beklemekteler.
Cemal Külünkoğlu = Artık onları kendi hallerine bırak ve onların beklediği gibi sen de (hakikatin ortaya çıkmasını) bekle!
Diyanet İşleri (eski) = Onları bırak, bekle; zaten onlar da senin akıbetini beklemektedirler.
Diyanet Vakfi = Artık sen onları bırak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler.
Edip Yüksel = Öyleyse onlardan yüz çevir ve bekle; onlar da beklemektedirler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar da gözetiyorlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şimdi sen onlardan yüz çevir de gözet. Çünkü onlar da gözetmektedirler.
Gültekin Onan = Öyleyse sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.
Harun Yıldırım = Artık sen onları bırak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler.
Hasan Basri Çantay = Artık onlardan yüz çevir, (inecek azâblarını) bekle. Çünkü onlar bekleyicidirler.
Hayrat Neşriyat = Artık onlardan yüz çevir ve (onlara gelecek olan azâbı) bekle! Zâten onlar da bekleyicidirler!
İbni Kesir = Bırak onları ve bekle. Zaten onlar da beklemektedir.
Kadri Çelik = Öyleyse, sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.
Muhammed Esed = Artık onları kendi hallerine bırak ve onların beklediği gibi sen de (hakikatin ortaya çıkmasını) bekle.
Mustafa İslamoğlu = Şu halde boş ver onları da (kendi işine bak); madem onlar beklemeye razılar, sen (dünden) bekle!
Ömer Nasuhi Bilmen = Artık onlardan yüz çevir ve bekle. Şüphe yok ki, onlar da bekleyicilerdir.
Ömer Öngüt = Onlardan yüz çevir ve bekle! Zaten onlar da beklemektedirler.
Şaban Piriş = Şimdi, onlardan uzaklaş ve bekle, onlar da bekliyorlar.
Sadık Türkmen = Öyleyse şimdi onları bırak ve bekle! Onlar da beklemektedirler!..
Seyyid Kutub = Sen onlardan yüz çevir ve bekle, zaten onlar da beklemektedirler.
Suat Yıldırım = Şimdi sen onları kendi hallerine bırak. Yardımımızı veya onların helâk edilmelerini bekle! Çünkü onlar da senin helâk olmanı bekliyorlar.
Süleyman Ateş = Sen onlardan yüz çevir ve bekle, zaten onlar da beklemektedirler.
Tefhim-ul Kuran = Öyleyse, sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.
Ümit Şimşek = Sen onları kendi haline bırak ve bekleyedur; onlar da bekliyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Artık onlardan yüz çevir ve bekle! Zaten onlar da bekliyorlar.
İskender Ali Mihr = Öyleyse artık onlardan yüz çevir ve bekle! Muhakkak ki onlar (da) bekleyenlerdir.
İlyas Yorulmaz = Onlardan yüz çevir (onlarla artık muhatap olma) ve sonucu bekle, şüphesiz ki onlar da bekleyecekler.