فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtııl vâdil eymeni fîl buk’atil mubâraketi mineş şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).
fe | : böylece, artık |
lemmâ | : olduğu zaman |
etâ-hâ | : oraya geldi |
nûdiye | : nida edildi, seslenildi |
min | : den |
şâtıı el vâdi | : vadi tarafı |
el eymeni | : sağ taraf |
fî | : de |
el buk’ati | : yer |
el mubâreketi | : mübarek |
min eş şecerati | : ağaçtan |
en yâ mûsâ | : ey Musa |
innî | : muhakkak ben |
ene allâhu | : Ben Allah’ım |
rabbu | : Rab |
el âlemîne | : âlemler |
Diyanet İşleri = Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Oraya gelince kutlu yerde bulunan vâdînin sağ tarafındaki ağaçtan kendisine nidâ edildi: Ey Mûsâ, şüphe yok ki ben, âlemlerin Rabbi Allah'ım.
Abdullah Parlıyan = Musa ateşin yanına vardığı zaman, mübarek yerdeki, vadinin sağ tarafında bulunan ağaç yanından kendisine: “Ey Musa! Benim, ben. Alemlerin Rabbi olan Allah!” diye seslenildi.
Adem Uğur = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.
Ahmed Hulusi = Oraya geldiğinde, o mübarek yerde Eymen Vadisi'nin kıyısından, o ağaçtan: "Yâ Musa! Kesinlikle ben Allâh'ım âlemlerin Rabbi olan!" diye nida edildi.
Ahmet Tekin = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, oradaki ağaç tarafından kendisine:'Ya Mûsâ, o nidâ eden benim. Âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah’ım.' diye nidâ edildi.
Ahmet Varol = Oraya gelince kutlu bölgedeki vadinin sağ yanındaki bir ağaçtan kendisine şöyle seslenildi: 'Ey Musa! Şüphesiz alemlerin Rabbi olan Allah benim.
Ali Bulaç = Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan: "Ey Musa, Alemlerin Rabbi olan Allah benim;" diye seslenildi.
Ali Fikri Yavuz = Nihayet oraya varınca, bereketli yerdeki vadinin sağ kıyısından, ağaç tarafından şöyle nida edildi (çağrıldı): “- Ey Mûsa! Gerçekten ben, alemlerin Rabbi olan Allah’ım.
Ali Ünal = Oraya varınca, o kutlu mekânda yer alan vadinin sağ tarafından, oradaki ağaçtan kendisine şöyle nida edildi: “Ey Musa! Ben, Âlemlerin Rabbi Allah’ım.
Bayraktar Bayraklı = Oraya gelince, o kutlu yerdeki vadinin sağ kıyısındaki ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.”
Bekir Sadak = Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sag yanindaki agac cihetinden: «Ey Musa! suphesiz Ben alemlerin Rabbi olan Allah'im» diye seslenildi.
Celal Yıldırım = Ateşe doğru gelince, mübarek bölgedeki vadinin sağ tarafında yer alan ağaçtan: «Ya Musâ ! Şüphen olmasın ki ben âlemlerin Rabbı Allah'ım» diye seslenildi.
Cemal Külünkoğlu = (Musa) ateşin yanına varınca, o mübarek yerdeki vadinin sağ yanında bulunan bir ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ım!”
Diyanet İşleri (eski) = Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sağ yanındaki ağaç cihetinden: 'Ey Musa! Şüphesiz Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah'ım' diye seslenildi.
Diyanet Vakfi = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.
Edip Yüksel = Oraya varınca (yanan) ağacın bulunduğu kutsal bölgede, sağ yamacın kenarından kendisine seslenildi: 'Musa, Ben evrenlerin Rabbi ALLAH'ım.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Derken ona varınca vâdinin sağ kıyısından o mübarek buk'ada ağaçtan nidâ olundu, şöyle ki: ya Mûsâ, haberin olsun benim ben: Allah rabbül'alemin
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ateşin yanına gelince o mübarek bölgedeki vadinin sağ kıyısında bulunan ağaçtan şöyle seslenildi ona: «Ey Musa, haberin olsun Benim, Ben, Allah, alemlerin Rabbi!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: «Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.»
Gültekin Onan = Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan "Ey Musa, Alemlerin rabbi olan Tanrı benim" diye seslenildi.
Harun Yıldırım = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.
Hasan Basri Çantay = (30-31) Derken oraya gelince feyizli (ve mümtaz) bir yerdeki vâdînin sağ kıyısından, ağacdan: «Yâ Musa, aalemlerin Rabbi olan Allah ben im ben» diye. Ve «asaanı (yere) bırak» diye nida olundu. Şimdi (Musa) onu bir yılan gibi deprenir görünce arkasını dönüb uzaklaşdı, geri dönmedi. «Yâ Musa, beri gel, korkma. Çünkü sen emniyyetde olanlardansın».
Hayrat Neşriyat = Sonunda oraya gelince, o mübârek yerdeki vâdinin sağ kıyısındaki ağaç(cihetin)den (kendisine) şöyle seslenildi: 'Ey Mûsâ! Şübhesiz ki ben, gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah’ım!'
İbni Kesir = Oraya geldiğinde, feyizli yerdeki vadinin sağ yanındaki ağaçtan: Ey Musa; şüphesiz Ben, alemlerin Rabbı olan Allah'ım.
Kadri Çelik = Derken oraya geldiğinde, o bereketli yerdeki vâdinin sağ yanında olan bir ağaçtan, “Ey Musa! Âlemlerin Rabbi olan Allah benim!” diye seslenildi.
Muhammed Esed = Fakat oraya yaklaşınca, o kutlu yerde, vadinin sağ yamacındaki (yanan) ağaç yönünden kendisine: "Ey Musa, Benim Ben, Allah: Alemlerin Rabbi!" diye seslendi.
Mustafa İslamoğlu = Fakat oraya varınca, o bereketli mevkide, vadinin sağ yamacındaki ağaç (yönü)nden kendisine "Ey Musa! Benim... Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah!" diye seslenildi.
Ömer Nasuhi Bilmen = Vaktâ ki ona vardı, o mübarek kıt'adaki vadinin sağ tarafından ağaçtan nidâ olundu ki, «Ya Mûsa! Şüphe yok ki, âlemlerin Rabbi olan Allah Ben'im, Ben.»
Ömer Öngüt = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısındaki ağaçtan ona şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ım!”
Şaban Piriş = (30-31) Musa oraya vardığında, mübarek beldede, vadinin sağ tarafından bir ağaçtan: -Ey Musa! Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah’ım! ”Değneğini yere at“, diye ses geldi. Değneğin bir yılan gibi hareket ettiğini görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. -Ey Musa, gel, korkma, sen güven içindesin.
Sadık Türkmen = Oraya gelince mübarek yerdeki, vadinin sağ yanında olan ağaç istikametinden seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz Ben âlemlerin Rabbi Allah’ım!
Seyyid Kutub = Oraya gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısındaki, ağaçtan kendisine şöyle seslenildi: «Ey Musa, muhakkak ki alemlerin Rabb'i olan Allah benim ben!»
Suat Yıldırım = Oraya varınca kutlu mekândaki vâdinin sağ tarafında bulunan ağaçtan şöyle nida edildi: "Ey Mûsa! Rabbülâlemin olan Allah Ben’im."
Süleyman Ateş = Oraya gelince o mübârek yerdeki vadinin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ, âlemlerin Rabbi Allâh benim, ben!"
Tefhim-ul Kuran = Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan: «Ey Musa, Alemlerin Rabbi olan Allah benim;» diye seslenildi.
Ümit Şimşek = Oraya vardığında, o kutlu mekânda yer alan vadinin sağındaki ağaç tarafından nidâ olundu: 'Ey Musa, ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.
Yaşar Nuri Öztürk = Oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vadinin sağ tarafından, bir ağaçtan şöyle seslenildi: "Ey Mûsa! Âlemlerin Rabbi Allah benim, ben!"
İskender Ali Mihr = Böylece oraya geldiği zaman vadinin sağ tarafından, mübarek yerdeki ağaçtan nida edildi: "Ey Musa! Muhakkak ki Ben, âlemlerin Rabbi Allah’ım."
İlyas Yorulmaz = Musa ateşin yanına geldiğinde, vadinin sağ kenar tarafındaki sık ağaçlardan oluşan bir yerden “Ey Musa! Ben âlemlerin Rabbi Allah’ım. ”