نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَذَا الْقُرْآنَ وَإِن كُنتَ مِن قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ
Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzâl kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîn(gâfilîne).
nahnu | : biz |
nakussu | : anlatıyoruz, naklediyoruz, kıssa ediyoruz |
aleyke | : sana |
ahsene el kasası | : en güzel kıssaları |
bi-mâ | : şey ile |
evhaynâ | : vahyettik |
ileyke | : sana |
hâzâ el kur’âne | : bu Kur’ân’ı |
ve in kunte | : ve eğer, oysa sen ..... idin |
min kabli-hi | : ondan önce |
le min el gâfilîne | : gâfillerden |
Diyanet İşleri = Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.
Abdulbaki Gölpınarlı = Sana bu Kur'ân'ı vahyederek kıssaların en güzelini hikâye edeceğiz ve bundan önce sen elbette onu bilmeyenlerdendin.
Abdullah Parlıyan = Ey Muhammed! Biz sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle her türlü haberleri, sana en güzel ifade biçimiyle anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce bu haberleri bilmeyenlerden idin.
Adem Uğur = (Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.
Ahmed Hulusi = Şu Kurân'ı (OKUnası, kavranılası metni) sana vahyederek (hakikatin olan Esmâ mertebesindeki ilimden bilincine yönlendirerek) biz (Esmâ özelliklerimiz itibarıyla biz), ibret verici olaylardan birini en güzel anlatımla sende açığa çıkartıyoruz. . . Önceden şüphesiz bu bilgi sana kapalıydı!
Ahmet Tekin = Sana, bu Kur’ân’ı vahyetmekle, geçmiş milletlerin kıssalarını, kıssaların en güzelini biz anlatmış oluyoruz. Daha önce bunlardan senin haberin yoktu.
Ahmet Varol = Biz, bu Kur'an'ı sana vahyetmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Oysa daha önce (bunlardan) haberi olmayanlardandın.
Ali Bulaç = Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz, oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.
Ali Fikri Yavuz = Sana bu sûreyi vahyetmemizle, en güzel kıssayı sana anlatacağız. Halbuki sen, daha önce bundan asla haberdar değildin.
Ali Ünal = (Ey Rasûlüm!) Biz sana bu Kur’ân’ı vahyetmekle, (bu sûrede) geçmişin ibretlerle dolu tarihinden en güzel bir sayfayı anlatacağız. Şurası bir gerçek ki, senin şu ana kadar bundan haberin yoktu.
Bayraktar Bayraklı = Biz, bu Kur'ân'ı sana vahyetmekle, geçmiş milletlerin haberlerini en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce bu haberleri bilmeyenlerdendin.
Bekir Sadak = Biz bu Kuran'i vahyederek, sana en guzel kissalari anlatiyoruz.. Oysa daha once sen bunlardan habersizdin.
Celal Yıldırım = Sana bu Kur'ân'ı vahyetmemizle, kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce bundan haberin yoktu.
Cemal Külünkoğlu = (Ey Muhammed!) Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmekle, kıssaların (geçmiş kavimlere ait haberlerin) en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce bunlardan haberin yoktu.
Diyanet İşleri (eski) = Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin.
Diyanet Vakfi = (Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.
Edip Yüksel = Sana bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel bir anlatımla tarihi aktarıyoruz. Sen daha önce bundan habersizdin.
Elmalılı Hamdi Yazır = Sana bu Kur'anı vahyetmemizle biz bir kıssa anlatıyoruz ki ahsenülkasas senin ise doğrusu bundan evvel hiç hâberin yoktu
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Biz sana bu Kuran'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Doğrusu, senin bundan önce hiç haberin yoktu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
Gültekin Onan = Biz bu Kuran'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz; oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.
Harun Yıldırım = Biz sana bu Kur’an’ı vahyetmekle en güzel kıssayı sana anlatacağız. Oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.
Hasan Basri Çantay = Biz sana bu Kur'ânı (bu sûreyi) vahyetmek suretiyle en güzel beyânı kıssa olarak anlatacağız. Halbuki sen daha evvel bundan elbet haberdâr olmayanlardandın.
Hayrat Neşriyat = Biz, bu Kur’ân’ı sana vahyetmekle, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Elbette(sen) ondan önce (bunlardan) habersiz olanlardan idin.
İbni Kesir = Biz; sana, bu Kur'an'ı vahyetmekle; kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki sen, daha önce bundan habersizdin.
Kadri Çelik = Biz bu Kur'an'ı vahyederek, sana en güzel kıssayı anlatıyoruz. Oysa daha önce sen bundan habersizdin.
Muhammed Esed = Biz bu Kuran'ı sana vahyettikçe, (ey Peygamber,) bundan önce senin de (vahyin ne olduğundan) habersiz kimselerden olduğunu bilerek onu sana mümkün olan en iyi, en güzel üslupla açıklıyoruz.
Mustafa İslamoğlu = Bu Kur'an'ı sana vahyetmekle Biz, sana naklettiklerimizi en güzel, en açık seçik bir biçimde nakletmiş oluyoruz: oysa ki sen, bu hitabtan önce (vahyin ne olduğundan) habersizdin.
Ömer Nasuhi Bilmen = Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmemizle sana en güzel kıssayı naklediyoruz. Halbuki, sen ondan evvel elbette bundan habersizdin.
Ömer Öngüt = Resulüm! Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunlardan habersizdin.
Şaban Piriş = Biz, sana bu Kur’an’ı vahyederek daha önce haberdar olmadığın en güzel olayı hikaye edeceğiz.
Sadık Türkmen = Gerçekten biz sana kıssaların/olayların en güzelini anlatıyoruz, bu Kur’an’ı sana vahyetmemizle!.. Oysa sen bundan önce (vahiy nedir) bilmeyenlerden idin!
Seyyid Kutub = Biz bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların, eski milletler ile ilgili hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysa daha önce bu hikâyeleri hiç bilmiyordun.
Suat Yıldırım = Biz, bu Kur’ân’ı sana vahyetmekle, geçmiş ümmetlerin birtakım haberlerini en güzel şekilde beyan ediyoruz. Şu bir gerçek ki daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
Süleyman Ateş = Biz, bu Kur'ân'ı vahyetmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Sen ondan önce (bunları) bilmeyenlerden idin.
Tefhim-ul Kuran = Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarmaktayız, oysa sen, daha önce bundan haberi olmayanlardandın.
Ümit Şimşek = Sana vahyettiğimiz bu Kur'ân ile, Biz kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Daha önce ise sen bunlardan habersizdin.
Yaşar Nuri Öztürk = Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın.
İskender Ali Mihr = Sana vahyettiğimiz bu Kur’ân ile en güzel kıssaları sana anlatıyoruz. Ve oysa sen, ondan önce elbette gâfillerdendin.
İlyas Yorulmaz = Bu Kur’an da sana vahyederek, kıssaların en güzelini anlatacağız ve sen bu güzel kıssayı daha önce bilmiyordun.