إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ
İnnâ erselnâke bil hakkı beşîran ve nezîrâ(nezîran), ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîr(nezîrun).
innâ | : muhakkak biz |
erselnâ-ke | : seni gönderdik |
bi el hakkı | : hak ile |
beşîren | : müjdeleyici |
ve nezîren | : ve nezir, uyarıcı |
ve in | : ve eğer |
min | : den |
ummetin | : bir ümmet |
illâ | : sadece, hariç, olmadan |
halâ | : gelip geçmiş olan |
fîhâ | : orada |
nezîrun | : nezir, uyarıcı |
Diyanet İşleri = Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Abdulbaki Gölpınarlı = Şüphe yok ki biz seni gerçek üzere bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik ve hiçbir ümmet yoktur ki içlerinden bir korkutucu çıkmasın.
Abdullah Parlıyan = Ey Muhammed! Hakikaten biz seni gerçek din olan İslâm ile; mü'minler için bir müjdeci, kâfirler için ise bir uyarıcı olarak gönderdik. Çünkü hiçbir topluluk yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
Adem Uğur = Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.
Ahmed Hulusi = Muhakkak ki biz seni Hak olarak irsâl ettik, müjdeci ve uyarıcı! Hiçbir ümmet yoktur ki onun içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Ahmet Tekin = Biz seni, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur’ân ile rahmetimizi, merhametimizi, ihsanımızı, sevgimizi müjdeleyici ve sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcı olarak özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirdik. Her milletten kendi içinde, vazifelerini ifa eden uyarıcılar mutlaka var olagelmiştir.
Ahmet Varol = Biz seni hak üzere müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı geçmiş olmasın.
Ali Bulaç = Muhakkak ki, Biz seni gerçek ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı geçmiş olmasın.
Ali Fikri Yavuz = (Ey Rasûlüm), muhakkak ki, biz seni cennetle müjdeleyici, cehennemle korkutucu bir peygamber olarak Kur’an ile gönderdik. Hiç bir ümmet de yoktur ki, içlerinde cehennem ile korkutucu bir peygamber geçmiş olmasın.
Ali Ünal = Biz seni, gerçeğin ta kendisiyle ve (iman ve salih amelin karşılığında af, rahmet ve mükâfatımızla) müjdeleyici, (her türlü dalâlet yollarıyla, bu yolların sonuçlarına karşı ise) uyarıcı olarak gönderdik. Zaten içlerinde bir uyarıcı bulunmamış hiçbir toplum yoktur.
Bayraktar Bayraklı = (23-24) Sen, sadece bir uyarıcısın. Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı olmuştur.
Bekir Sadak = suphesiz Biz seni, mujdeci ve uyarici olarak, gercekle gonderdik. Gecmis her ummet icinde de mutlaka bir uyarici bulunagelmistir.
Celal Yıldırım = Şüphesiz ki biz seni (rahmet müjdecisi), (azaba karşı) uyarıcı olarak hakk ile gönderdik. Hiçbir millet yoktur ki içlerinden (gelecek felâkete, inkâr ve sapıklıklarındaki inatlarına karşı) bir uyarıcı peygamber gelip geçmiş olmasın.
Cemal Külünkoğlu = Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Diyanet İşleri (eski) = Şüphesiz Biz seni, müjdeci ve uyarıcı olarak, gerçekle gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde de mutlaka bir uyarıcı bulunagelmiştir.
Diyanet Vakfi = Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.
Edip Yüksel = suphesiz Biz seni, mujdeci ve uyarici olarak, gercekle gonderdik. Gecmis her ummet icinde de mutlaka bir uyarici bulunagelmistir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Muhakkak ki seni hakk ile hem bir beşîr hem bir nezîr gönderdik, hiç bir ümmet de yoktur ki içlerinde bir nezîr geçmiş olmasın
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Muhakkak ki, Biz seni gerçek ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı geçmiş olmasın.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinde bir uyarıcı geçmiş olmasın.
Gültekin Onan = Şüphesiz, biz seni hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Harun Yıldırım = Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.
Hasan Basri Çantay = Şübhesiz ki biz seni (rahmetimizin) müjdeci (si,) (azabımızın) korkutucu (su) olarak hidâyetle gönderdik. Hiçbir ümmet müstesna olmamak üzere mutlakaa içinde (azâbdan) bir korkutucu (peygamber gelib) geçmişdir.
Hayrat Neşriyat = Muhakkak ki biz seni, bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak hak ile gönderdik. Ve hiçbir ümmet yoktur ki, içlerinde bir korkutucu gelip geçmiş olmasın.
İbni Kesir = Muhakkak ki Biz; seni, müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki ona, bir uyarıcı gelmiş olmasın.
Kadri Çelik = Hiç şüphesiz biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. İçinde bir uyarıp korkutucu gelip geçmemiş hiç bir ümmet yoktur.
Muhammed Esed = Biz seni hakikat ehli bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; çünkü hiçbir topluluk yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
Mustafa İslamoğlu = Şüphe yok ki Biz seni hakikate sadık bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik: zira hiçbir ümmet yoktur ki içlerinden bir uyarıcı çıkmamış olsun.
Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok ki, Biz seni bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik ve hiçbir ümmet yoktur ki illâ içlerinde bir korkutucu gelip geçmiştir.
Ömer Öngüt = Biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber gelip geçmiştir.
Şaban Piriş = Biz seni müjdeci ve uyarıcı olman için, hak ile gönderdik. İçinde uyarıcı olmayan hiç bir ümmet yoktur.
Sadık Türkmen = Şüphesiz biz seni gerçek ile gönderdik, müjdeleyici ve uyarıcı olarak! Her milletin içinden bir uyarıcı gelip geçmiştir.
Seyyid Kutub = Biz seni gerçeğin müjdecisi ve uyarıcısı (korkutucusu) olarak gönderdik. Her millete mutlaka bir uyarıcı gönderilmiştir.
Suat Yıldırım = Evet, Biz seni gerçeğin ta kendisine malik olarak, rahmetle müjdeleyen ve kâfirleri azapla uyaran bir elçi olarak gönderdik. Zaten uyaran bir peygamber gelmiş olmayan hiçbir millet yoktur.
Süleyman Ateş = Biz seni gerçek ile birlikte müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber gelip) geçmiştir.
Tefhim-ul Kuran = Hiç şüphesiz biz seni, Hak ile bir müjde verici bir uyarıcı, korkutucu olarak gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı, korkutucu gelip geçmiş olmasın.
Ümit Şimşek = Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, onda bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Yaşar Nuri Öztürk = Şu bir gerçek ki, biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
İskender Ali Mihr = Muhakkak ki Biz seni, hak ile müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik. İçinden bir nezir gelip geçmiş olmayan hiçbir ümmet yoktur.
İlyas Yorulmaz = Gelip geçmiş her toplumun mutlaka bir uyarıcısı olduğu gibi, Biz, seni de Kur’an (kendi toplumuna Hak) ile müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.