Önceki Ayet Sonraki Ayet  
68. Sûre Kalem/21

 فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ

  Fe tenâdev musbihîn(musbihîne).

Kelime Karşılaştırma
fe : sonra, nihayet
tenâdev : birbirlerine nida ettiler, seslendiler
musbihîne : sabah olunca
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (21-22) Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.

 Abdullah Parlıyan = Bahçe sahipleri sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.

 Adem Uğur = Sabah olurken birbirlerine seslendiler.

 Ahmed Hulusi = Sabah olurken (kalktıklarında) birbirlerine seslendiler:

 Ahmet Tekin = Sabah olmak üzereyken birbirlerine seslendiler.

 Ahmet Varol = Sabahleyin birbirlerine seslendiler.

 Ali Bulaç = Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.

 Ali Fikri Yavuz = Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Ali Ünal = Sabahleyin, olupbitenden habersiz birbirlerine seslendiler:

 Bayraktar Bayraklı = (21-22) Sabahleyin birbirlerine şöyle seslendiler: “Eğer ürünlerinizi devşirecekseniz erkenden bostanlarınıza gidiniz!”

 Bekir Sadak = (21-22) Sabah erken: «Urunlerinizi devsirecekseniz erken cikin» diye birbirlerine seslendiler.

 Celal Yıldırım = Sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Cemal Külünkoğlu = (21-22) Sabah vakti birbirlerine: “Haydi! Devşirecekseniz, ürününüzü toplamaya erken çıkın!” diye sesleniyorlardı.

 Diyanet İşleri (eski) = (21-22) Sabah erken: 'Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın' diye birbirlerine seslendiler.

 Diyanet Vakfi = (21-22) (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler.

 Edip Yüksel = Sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Elmalılı Hamdi Yazır = Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Gültekin Onan = Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.

 Harun Yıldırım = Nihayet sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Hasan Basri Çantay = İşte sabaha karşı birbirlerini çağırdılar.

 Hayrat Neşriyat = (21-22) Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: 'Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!' diye birbirlerine seslendiler.

 İbni Kesir = Sabah erken birbirlerine seslendiler;

 Kadri Çelik = Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.

 Muhammed Esed = Sabah erken kalktıklarında birbirlerine seslendiler:

 Mustafa İslamoğlu = Derken, sabahın köründe birbirlerine seslendiler.

 Ömer Nasuhi Bilmen = (20-21) Artık o bostan yanarak simsiyah kesilmiş gibi bir hale dönüverdi. Derken sabahladıkları vakit birbirlerine seslendiler.

 Ömer Öngüt = Sabah olurken birbirine seslendiler:

 Şaban Piriş = Sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Sadık Türkmen = Nihayet, sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Seyyid Kutub = Sabahleyin birbirlerine seslendiler.

 Suat Yıldırım = (21-22) Onlar ise olup bitenden habersiz, neşeli neşeli birbirlerine seslendiler: "Haydi, mâdem devşireceksiniz, çabuk ekininizin başına!"

 Süleyman Ateş = Sabahleyin birbirlerine seslendiler:

 Tefhim-ul Kuran = Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.

 Ümit Şimşek = Sabah olduğunda seslendiler:

 Yaşar Nuri Öztürk = Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:

 İskender Ali Mihr = Nihayet sabah olunca birbirlerine seslendiler.

 İlyas Yorulmaz = Sabah erkence birbirlerine seslendiler.