وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُواْ لَوْلاَ اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Ve izâ lem te’tihim bi âyetin kâlû lev lâctebeytehâ, kul innemâ ettebiu mâ yûhâ ileyye min rabbî hâzâ besâiru min rabbikum ve huden ve rahmetun li kavmin yu’minûn (yu’minûne).
ve izâ lem te’ti-him | : ve onlara getirmediğin zaman |
bi-âyetin | : bir âyeti |
kâlû | : dediler |
lev lâctebeyte-hâ(lev lâ ictebeyte-hâ) | : eğer, şâyet, keşke onu toplasan (düzsen, uydursan) olmaz mı |
kul | : de ki |
innemâ | : ancak, sadece |
ettebiu | : ben tâbî olurum, uyarım |
mâ yûhâ | : vahyolunan şeye, ne vahyolunuyor |
ileyye | : bana |
min rabbî | : Rabbimden |
hâzâ | : bu |
besâiru | : basiretler |
min rabbi-kum | : Rabbinizden |
ve huden | : ve bir hidayet, hidayete erdiren (Allah’a ulaştıran) |
ve rahmetun | : ve bir rahmet |
li kavmin | : bir kavim için |
yu’minûne | : inanırlar, mü’min olurlar (kalplerine îmân yazılmış olanlar) |
Diyanet İşleri = (Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: “Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.” De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur’an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Onlara bir âyet gelmeyince kendinden düzüp koşsaydın derler. De ki: Ben ancak Rabbim bana neyi vahy ederse ona uyarım. Budur Rabbinizden gelen ve can gözlerinizi açacak olan aşikâr deliller ve inanan topluluğa doğru yolu gösteren vâsıta ve rahmet.
Abdullah Parlıyan = Ve sen ey peygamber! Bir ayet getirmediğin veya bir mucize göstermediğin zaman. “Onu şurdan burdan toplayıp derleseydin ya” derler. De ki: “Ben sadece Rabbim tarafından bana vahyolunan her ne ise, ona uyarım. Bu vahiy, inanmak isteyen bir toplum için, Rabbinizin katından bahşedilmiş bir kavrama yöntemi, bir yol gösterici ve bir rahmettir.”
Adem Uğur = Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.
Ahmed Hulusi = Onlara bir âyet iletmediğinde: "Onu (kendinden) uydursaydın ya!" dediler. . . De ki: "Ancak, Rabbimden bana vahyolunana tâbi olurum. . . Bu (Kur'ân) Rabbinizden basîretlerdir (idrak ettirir), hüdadır (hakikat rehberi) ve iman eden topluluk için rahmettir (kemâlâtlarını açığa çıkarır). "
Ahmet Tekin = Sen onlara bir âyet getirmediğin zaman, vahiy bir müddet kesilince:'Birşeyler derleyip toparlasaydın ya!' derler. Sen:'Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana, Kur’ân’a tâbi olurum. Bu Kur’ân önünüzü aydınlatan, ufkunuzu açan, güven sağlayan, basiretinizle anlayabileceğiniz âyetleri içeren, Rabbinizden gelen bir kitaptır. İnanacak bir kavim için hidayet rehberi ve rahmettir' de.
Ahmet Varol = Onlara bir ayet (mucize) göstermediğin zaman: 'Bir yerlerden buluştursaydın' derler. De ki: 'Ben ancak bana Rabbimden vahyedilene uyuyorum.' Bunlar, Rabbinizden gerçeği görmenizi sağlayacak işaretler ve iman edenler topluluğu için bir hidayet rehberi ve rahmettir.
Ali Bulaç = Onlara bir ayet getirmediğin zaman: "Sen Onu (inmeyen ayeti) derleyip toplasana" derler. De ki: "Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir."
Ali Fikri Yavuz = Onlara (Mekke halkına), istedikleri bir âyeti getirmesen, şöyle derler: “- Sen o âyeti hazırlayıp toplasaydın ya!” De ki: “- Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bütün bu Kur’an âyetleri, Rabbinizden gelen hüccetlerdir; ve iman edecek bir kavim için hidâyettir, rahmettir.”
Ali Ünal = (Ey Rasûlüm!) Onlara istedikleri türden bir mucize getirmediğin zaman veya bazen vahiy kesildiğinde, “Demek uyduramadın, bulupbuluşturamadın ha!” derler. De ki: “Ben ancak, bana Rabbimden ne vahyolunuyorsa ona uyarım. İşte bu Kur’ân, (sizi yaratan, büyüten, koruyan, rızıklandıran) Rabbinizden gözlerinizi açacak, gerçeği görmenize yardımcı olacak iç idrak ışıklarıdır ve inanmaya açık bir topluluk için hidayet kaynağı ve (hayal bile edemeyeceğiniz genişlik ve berekette) bir rahmettir.”
Bayraktar Bayraklı = Onlara bir âyet getirmediğin zaman, “Sen bir tane derleseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu kitap, Rabbinizden gelen göz açıcı belgeler olup, inanmış bir topluma rehber ve rahmettir.”
Bekir Sadak = Onlara bir ayet getirmedigin zaman, «Sen bir tane yapsaydin ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafindan bana vahyolunana uyarim. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden acik belgeler, yol gosterme ve rahmettir.»
Celal Yıldırım = Sen onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğinde ise, «Sen bir tane derleyip meydana getirseydin ya !» derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu (kitap) Rabbinizden kalb gözlerinizi açacak belgelerdir ve inanan bir millet için doğru yolun ve rahmetin kendisidir.
Cemal Külünkoğlu = Ve sen (ey Peygamber,) onlara bir mucize getirmediğin zaman: “(Ötekiler gibi) onu da kendin derleyip getirseydin ya!” derler. De ki: “Ben sadece Rabbim tarafından bana vahyolunan her neyse, ona uyarım. Bu (Kur'an), inanmak isteyen bir toplum için Rabbinizin katından bahşedilmiş bir kavrama yöntemi, bir yol gösterici ve bir rahmettir.”
Diyanet İşleri (eski) = Onlara bir ayet getirmediğin zaman, 'Sen bir tane yapsaydın ya' derler. De ki: 'Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir.'
Diyanet Vakfi = Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.
Edip Yüksel = Kendilerine bir mucize getirmediğin zaman: 'Mucize isteseydin ne olurdu,' derler. De ki: 'Ben, ancak Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum.' Bunlar, Rabbinizden aydınlatmalardır, inanan bir toplum için bir hidayet ve rahmettir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve sen onlara bir âyet getirmediğin zaman derib toplasa idin a dediler, de ki: ben, ancak rabbımdan bana ne vahiy olunuyorsa ona ittiba' ederim bütün bu Kur'an rabbınızdan gelen basıretlerdir ve iyman edecek bir kavm için bir hidayet ve rahmettir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sen onlara bir ayet getirmediğin zaman «Derleyip toplasaydın ya!» derler. De ki: «Ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım! Bütünüyle bu Kur'an Rabbinizden gelen kalp gözlerinizi açacak delillerdir. İman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman, derleyip toplasaydın ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardır), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir.
Gültekin Onan = Kendilerine bir ayet getirmediğin zaman: "Sen onu (inmeyen ayeti) derleyip toplasana" derler. De ki: "Ben yalnızca bana rabbimden vahyolunana uyarım. Bu rabbinizden olan bir basiretlerdir; inanacak bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir."
Harun Yıldırım = Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Onu kendin derleseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden gelen basiretler, iman eden bir topluluk için hidayet ve rahmettir.”
Hasan Basri Çantay = Onlara (istedikleri) bir âyet gelmediği vakit derler ki: «(Kendinden derib) onları toplasaydın ya!». De ki: «Rabbimden bana ne vahy olunursa ben ancak ona uyarım. Bu (Kur'an âyetleri, kalblerinize) Rabbinizden (açılan) gözlerdir, îman edecek bir kavm için (mahz-ı) hidâyet ve rahmetdir».
Hayrat Neşriyat = Ve onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman: 'Bunu da uydursaydın ya!' derler. De ki: '(Ben) ancak Rabbimden bana vahyolunana tâbi' olurum!' Bu (Kur’ân), îmân edecek bir topluluk için Rabbinizden (gelen) basîretler (deliller)dir ve bir hidâyet ve bir rahmettir.
İbni Kesir = Onlara bir ayet getimediğin zaman, derler ki: Sen, bir tane yapsaydın ya? De ki: Ben, ancak Rabbımdan bana vahyolunana uyarım. Bu, Rabbımızdan gözleri açacak delillerdir. İman eden bir kavim için hidayet ve rahmettir.
Kadri Çelik = Onlara (bir süre) bir ayet getirmediğin zaman, “Neden (kendi nezdinden) ayetler seçip toplamadın” derler. De ki: “Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu, (Kur'an) Rabbinizden basiretlerdir (kalp gözünü açan sözlerdir) ve iman edecek bir topluluk için de bir hidayet ve bir rahmettir.”
Muhammed Esed = Ve sen (ey Peygamber,) bir mucize getirmediğin zaman, bazıları: "Onu (Allahtan) elde etmeye çalışsan ya!" derler. De ki: "Ben sadece Rabbim tarafından bana vahyolunan her neyse, ona uyarım: bu (vahiy), inanmak isteyen bir toplum için Rabbinizin katından bahşedilmiş bir kavrama yöntemi, bir yol gösterici ve bir rahmettir.
Mustafa İslamoğlu = Ve sen onlara istedikleri ayeti getirmediğin zaman hemen derler ki: "Onu (Rabbinden) almak için çabalasaydın ya!" De ki: "Ben yalnızca Rabbimden bana vahyedilene uyarım: bu (vahiy) Rabbiniz katından gelen bir bilinç kaynağıdır; inanacak bir toplum için de kapsamlı bir doğru yol haritası ve bir rahmet pınarıdır."
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman, «Onu kendi tarafından uydurmalı değil miydin?» derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahy olunana tâbi olurum. Bu Rabbiniz tarafından basiretlerdir ve inanan bir kavim için hidâyettir ve rahmettir.
Ömer Öngüt = Onlara bir âyet getirmediğin zaman: “Sen kendin bir tane derleyip getirseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu, Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır). İman eden bir topluluk için hidayet ve rahmettir. ”
Şaban Piriş = Onlara bir ayet getirmediğin zaman: -Kendin bir ayet yapsaydın! derler. De ki: -Ben, ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım, bu, Rabbinizden gelen açık delillerdir. İnanan bir toplum için de yol gösterici ve rahmettir.
Sadık Türkmen = Onlara bir ayet getirmediğin zaman derler ki: “(Oradan buradan topladığın gibi) bunu da toplasaydın ya!” De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım.” Bütün bu ayetler; ufkunuzu/düşüncenizi açacak Rabbinizden gelen belgelerdir. Bir doğru yol kılavuzudur ve bir rahmettir, inanan bir topluluk için!
Seyyid Kutub = Sen onlara bir ayet sunmadığın zaman «kendin bir ayet uydursaydın ya» derler. De ki; «Ben ancak Rabbim tarafından bana indirilen vahye uyuyorum. Bu Kur'an'daki ayetler müminler topluluğu için uyarıcı kanıtlar, doğru yol kılavuzu ve rahmettir.»
Suat Yıldırım = Onlara keyfî olarak istedikleri bir âyet veya mûcize getirmediğin zaman"Hiç değilse bir şeyler bulup buluştursaydın yâ!" derler. De ki: "Ben, sadece Rabbimden ne vahyolunursa ona tâbi olurum. Bütün bu Kur’ân Rabbinizden gelen basiretlerdir, gönül gözlerini açan, gerçekleri gösteren nurlardır. İman edecek kimseler için hidâyet ve rahmettir."
Süleyman Ateş = Onlara bir âyet getirmediğin zaman: "Bunu da derleseydin ya!" derler. De ki: "Ben, ancak Rabbimden bana vahyolunana uyuyorum. Bu (Kur'ân), Rabbinizden gelen basiretler(gönül gözlerini açan nurlar, gerçeğe ileten kanıtlar)dır ve inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmettir!"
Tefhim-ul Kuran = Onlara bir ayet getirmediğin zaman: «Sen Onu (inmeyen ayeti) derleyip toplasana» derler. De ki: «Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için de bir hidayet ve bir rahmettir.»
Ümit Şimşek = Onlara yeni bir âyet getirmediğin zaman, 'Kendin derlesene' derler. Sen de ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu Kur'ân, Rabbinizden size hakkı gösteren delillerdir; iman eden bir topluluk için o bir hidayet rehberi ve bir rahmettir.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şurdan burdan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir."
İskender Ali Mihr = Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman “Onu derleyip toplasaydın (bir âyet düzseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Rabbimden bana ne vahyolunursa ben ancak ona tâbî olurum.” Bu, Rabbinizden basiretler (kalp gözlerinizin görmesini sağlayacak olan yardımlar)dır. Ve hidayete erdiren (Allah’a ulaştıran)dır. Ve mü’min olan (kalbine îmân yazılan) bir kavim için rahmettir.
İlyas Yorulmaz = Sen onlara mucize getirmediğin zaman, “Onu elde etseydin ya” derler. Deki “Bana Rabbimden ne indiriliyorsa, ben yalnızca ona uyarım. Bu (vahye uymak), Rabbinizden gerçekleri görebilme ve doğruya ulaşabilme yöntemidir. Aynı zamanda inanan bir topluma Rabbinizin merhametidir. ”