وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ فَإِذَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ مُّحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَأَوْلَى لَهُمْ
Ve yekûlullezîne âmenû lev lâ nuzzilet sûreh(sûretun), fe izâ unzilet sûretun muhkemetun ve zukire fî hel kıtâlu re’eytellezîne fî kulûbihim maradun yanzurûne ileyke nazaral magşiyyi aleyhi minel mevt(mevti), fe evlâ lehum.
ve yekûlu | : ve derler |
ellezîne | : onlar |
âmenû | : Allah’a ulaşmayı dilediler, âmenû oldular |
lev lâ | : (öyle) değil mi |
nuzzilet | : indirildi |
sûretun | : bir sure |
fe | : o zaman, sonra da |
izâ unzilet | : indirildiği zaman |
sûretun | : bir sure |
muhkemetun | : muhkem, hükmü açık olan, tevîle ihtiyaç olmayan |
ve zukire | : ve zikredildi |
fî hâ | : onun içinde, onda |
el kıtâlu | : savaş |
raeyte | : sen gördün (görürsün) |
ellezîne | : onları |
fî kulûbi-him | : kalplerinin içinde, kalplerinde vardır |
maradun | : hastalık |
yanzurûne | : bakarlar |
ileyke | : sana |
nazara | : bakış |
el magsiyyi aleyhi | : üzerine baygınlık çökmüş |
min el mevti | : ölümden, ölüm halinden |
fe | : o zaman, o taktirde, oysa |
evlâ | : evlâ, en iyi, en yakın, en uygun |
lehum | : onlar için |
Diyanet İşleri = İnananlar, “Keşke bir sûre indirilse!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve inananlar, derler ki: Bir sûre indirilseydi; bir hükmü kesin sûre indirildi mi ve onda, savaş anıldı mı da gönüllerinde hastalık olanları görürsün ki sana, ölümden baygınlık geçiriyorlarmış gibi baygın baygın bakarlar; artık ölüm, onlara daha da uymaktadır.
Abdullah Parlıyan = İman edenler derler ki: “Savaş hakkında bir sûre indirilseydi ya.” Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de, onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların sana, ölüm korkusundan bayılıp düşen kimsenin baktığı gibi baktıklarını görürsün. Onların vay haline veya onlara uygun olan;
Adem Uğur = İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!
Ahmed Hulusi = İman edenler: "(Savaş hükmünü ihtiva eden) bir sûre tenzîl edilmeliydi?" der. . . Hükümleri açık bir sûre inzâl edilip de, içinde savaştan söz edildiğinde; kalplerinde hastalık (şirk, nifak) olanları, ölüm korkusuyla baygınlık geçirenin baktığı gibi bakar görürsün! (Oysa) onlar için hayırlı olan budur.
Ahmet Tekin = İman edenler:'Keşke, cihad ile ilgili bir sûre indirilmiş olsaydı.'derler. Ama hükmü açık ve kesin bir sûre indirilip de, onda savaştan söz edilince, kalpleri kararmış, aklından zoru olan hasta ruhluların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Akıllarına gelenin başlarına gelmesi yakındır, daha çok yaraşır.
Ahmet Varol = İman edenler derler ki: '(Savaşa izin veren) bir sure indirilmeli değil miydi?' Nitekim kesin hükümlü bir sure indirilip içinde çarpışmadan söz edilince kalplerinde hastalık olanların sana, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlar için en uygun olan:
Ali Bulaç = İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
Ali Fikri Yavuz = İman edenler diyorlar ki: “- (Cihada dair) bir sûre indirilseydi!...” Derken açık ve kesin bir sûre indirilip onda savaş anılınca, kalblerinde bir maraz (nifak) bulunanları görüyorsun: Sana öyle bir bakış bakıyorlar ki, ölümden baygınlık gelmiş kimsenin bakışına benziyor. Onun da başlarına gelmesi pek yakındır.
Ali Ünal = İman edenler, (İslâmî gerçekleri ve Allah’ın yeni hükümlerini ihtiva eden yeni bir sûrenin inmesini dört gözle bekler ve) “Keşke yeni bir sûre daha indirilse!” derler. Ama manâsı açık, hükmü kesin bir sûre indirilip de içinde savaş emri zikredilince, kalblerinde hastalık bulunanların ölüm sekeratına girmiş birinin bakışıyla sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!
Bayraktar Bayraklı = İnananlar, “Keşke savaşa izin veren bir sûre indirilmiş olsaydı!” derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!
Bekir Sadak = (20-21) Inananlar: «Keske bir sure indirilse de cihada ciksak» derlerdi. Fakat kesin anlamli bir sure inip, orada savas zikredilince, kalblerinde hastalik olanlarin, olum korkusuyla bayilmis kimselerin bakislari gibi, sana baktiklarini gordun. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olani soylemek yarasirdi. is ciddilesince Allah'a verdikleri anda dogruluk gosterselerdi, onlarin iyiligine olurdu.
Celal Yıldırım = İmân edenler derler ki, «savaş hakkında bir sûre indirilseydi ya..» Muhkem bir sûre indirilip onda savaştan (onun farziyetinden) söz edilince kalblerinde hastalık bulunanlar, ölüm komasına giren kimsenin bakışı gibi baygın gözleriyle sana bakıp durduklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin !.
Cemal Külünkoğlu = (20-21) İnananlar: “Keşke (cihad hakkında) bir sure indirilseydi ya!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde (şüphe ve nifaktan) bir hastalık bulunanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en uygun olan itaat etmek ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince de Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
Diyanet İşleri (eski) = (20-21) İnananlar: 'Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak' derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.
Diyanet Vakfi = İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!
Edip Yüksel = İnananlar, '(Savaşmaya izin veren) bir süre indirilse ya?' diyorlardı. Ancak hükmü açık bir sure indirilip de içinde savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık bulunanların, ölüm korkusuyla bayılan bir kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlar için uygun olan,
Elmalılı Hamdi Yazır = İyman edenler «bir Sûre indirilseydi» diyorlar, derken muhkem bir Sûre indirilip onda kıtâl zikredilince kalblerinde bir maraz bulunanları görüyorsun sana öyle bir bakış bakıyorlar ki; tıpkı ölümden baygınlık gelmiş kimsenin bakışı, o da onlara pek yakındır
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İman edenler: «Bir sure indirilseydi?» diyorlar. Ancak kesin hükümlü bir sure indirilip onda savaş anılınca kalplerinde bir hastalık bulunanların tıpkı ölüm baygınlığında olan kimsenin bakışı misali sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İman edenler: «Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse.» derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.
Gültekin Onan = İnananlar derler ki: "(Savaş izni için) Bir süre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
Harun Yıldırım = İman edenler derler ki: “Bir sûre indirilmeli değil miydi?” Fakat, içinde savaş zikri geçen bir sûre indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Oysa onlara evla:
Hasan Basri Çantay = İman edenler «(Cihâd hakkında) bir sûre indirilmeli değil miydi?» derler (di). Fakat hükmü baakıy bir sûre indirilib de içinde muhaarebe zikr olununca kalblerinde maraz bulunanların —ölüm (zamanında) üstlerine baygınlık gelmiş olanların bakışı gibi— sana bakmakda olduklarını gördün. Hay (o korkdukları) başlarına gelesi adamlar!
Hayrat Neşriyat = Hâlbuki îmân edenler ise diyor ki: 'Keşke (savaş hakkında) bir sûre indirilseydi?' Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edildiği zaman, kalblerinde bir hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışıyla sana baktıklarını görürsün. Hâlbuki (kayıdsız bir itâat) onlara daha lâyıktır!
İbni Kesir = İman etmiş olanlar; bir sure indirilmeli değil miydi? derler. Fakat muhkem bir sure indirilip de orada muharebe zikrolununca; kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusundan bayılmış kimselerin bakışları gibi sana baktıklarını görürsün. Bu, onlar için daha evladır.
Kadri Çelik = İman edenler, “(Savaş izni için) Bir sure indirilmeli değil miydi?” derlerdi. Fakat içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlar için (ölüm, yaşamaktan) daha uygundur.
Muhammed Esed = İmana ermiş olanlar: "(Bize mücadele izni veren) bir vahiy indirilmeli değil miydi?" derler. Ama, şimdi savaştan bahseden açık ve kesin hükümlü bir vahiy indirildiğinde kalpleri hastalıklı olanların, sana (ey Muhammed,) ölüm korkusundan bayılmaktaymış gibi baktıklarını görürsün! Ve fakat onlar için en iyisi,
Mustafa İslamoğlu = İman edenler "(Artık savaşa değinen) bir süre indirilmesi gerekmez mi?" derler. Fakat içinde savaştan söz edilen hüküm koyucu bir süre indirilince de, kalplerinde hastalık olanların sana ölüm korkusundan baygınlık gelmiş kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Ne ki onlar için en hayırlısı,
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve imân edenler derler ki: «Bir sûre indirilmiş olmalı değil mi idi?». Vaktâ ki, bir muhkem sûre indirildi ve onda savaş zikredildi, kalblerinde bir hastalık olanları gördük ki, sana ölümden baygın kimsenin bakışı gibi bakıyorlar. Artık (ölüm) onlara daha layıktır.
Ömer Öngüt = İnananlar: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse de cihada çıksak!" derlerdi. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de, orada savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!
Şaban Piriş = İman edenler: -Bir sûre indirilmeli değil mi? diyorlar. Kesin bir sûre indirilip, içinde savaş anılınca, kalblerinde hastalık olanların sana, ölüm korkusundan bayılan bir adamın bakışıyla baktıklarını görürsün. Onlara en hayırlısı
Sadık Türkmen = Inananlar, “ne olurdu bir Sûre indirilse!” derler. Fakat hükmü apaçık bir Sûre indirilip de, saldırganlara karşı savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi, sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.
Seyyid Kutub = İnananlar «Keşke cihad hakkında bir sure indirilmiş olsaydı!» derler. Fakat hükmü açık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık bulunanların sana ölümden bayılıp düşen kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Oysa onlara düşen:
Suat Yıldırım = İman edenler: "Keşke savaş hakkında bir sûre indirilseydi?" diyorlar. Fakat net ve kesin bir sûre indirilip de içinde savaşma emri zikredilince, kalplerinde hastalık bulunanların, ölüm sekeratına giren kimsenin bakışı gibi boş gözlerle sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!
Süleyman Ateş = İnananlar: "(Savaş hakkında) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" derler. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalblerinde hastalık bulunanların sana ölümden bayılıp düşen kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlara ölüm gerektir.
Tefhim-ul Kuran = İman etmekte olanlar, derler ki: «(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?» Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sûre indirildiği zaman, kalplerinde hastalık bulunanların üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla:
Ümit Şimşek = İman edenler 'Keşke bir sûre indirilse' diyorlar. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık bulunanların, üzerlerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışıyla sana baktıklarını görürsün. Onlara düşen ise şudur:
Yaşar Nuri Öztürk = İman edenler derler ki: "Bir sure indirilseydi olmaz mıydı?" Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde maraz olanların, ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur.
İskender Ali Mihr = Ve âmenû olanlar: “(Savaşı emreden) bir sure indirilmeli değil miydi?” derler. Sonra da muhkem (hükmü açık ve kesin) bir sure indirilince ve onun içinde savaş zikrolunuyorsa (bahsediliyorsa), kalplerinde hastalık olanların, üzerlerine ölüm hali çökmüş gibi bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en iyi (en uygun) olan odur ki…
İlyas Yorulmaz = İman edenler “Bir sure indirilmesi gerekmez miydi?“ derler. Açık bir şekilde savaşın içinde olduğu bir sure indirildiğinde, kalplerinde hastalık olanların, ölüm korkusu kendisini sarmış birisinin baktığı gibi, sana baktığını görürsün. Sonra, onlar için en iyisi…