وَجَاءتْ سَيَّارَةٌ فَأَرْسَلُواْ وَارِدَهُمْ فَأَدْلَى دَلْوَهُ قَالَ يَا بُشْرَى هَذَا غُلاَمٌ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً وَاللّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Ve câet seyyâratun fe erselû vâridehum fe adlâ delvehu, kâle yâ buşrâ hâzâ gulâm(gulâmun), ve eserrûhu bidâaten, vallâhu alîmun bi mâ ya’melûn(ya’melûne).
ve câet | : ve geldi |
seyyâratun | : yolcular, bir yolcu kafilesi, bir kervan |
fe | : böylece, sonra |
erselû | : gönderdiler |
vâride-hum | : sucularını |
fe adlâ | : o zaman, böylece sarkıttı |
delve-hu | : kovasını |
kâle | : dedi |
yâ buşrâ | : müjde |
hâzâ | : bu |
gulâmun | : bir erkek çocuk, bir oğlan |
ve eserrû-hu | : ve onu gizlediler |
bidâaten | : sermaye, ticaret malı olarak |
vallâhu | : ve Allah |
alîmun | : en iyi bilendir |
bi mâ | : şeyleri |
ya’melûne | : yapıyorlar |
Diyanet İşleri = Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.
Abdulbaki Gölpınarlı = Derken bir yolcu kafilesi geçerken kuyudan su almak için birini yollamışlardı, o da kovasını kuyuya salınca müjde diye bağırmıştı, burada bir genç var ve onu çıkarıp bir ticâret malı gibi gizlemişlerdi; Allah'sa onların yaptıklarını biliyordu.
Abdullah Parlıyan = Derken bir kervan çıkageldi ve sucularını su kuyusuna gönderdiler, o da kovasını suya saldı ve “Müjdeler olsun, ne güzel kısmet” diye bağırdı. “Güzel bir oğlan çocuğu bu.” Ve böylece kervandakiler, Yûsuf'u bir ticaret malı gibi sakladılar. Allah onların her yaptığını adım adım biliyordu.
Adem Uğur = Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusufu görünce) "Müjde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
Ahmed Hulusi = Bir kafile geldi kuyu başına ve sucuları kovasını saldı kuyuya ve görünce seslendi: "Hey müjde! Burada bir erkek çocuk var". . . Onu satmak için çıkarıp sakladılar. Allâh onların yapmakta olduklarını (onların hakikati ve fiillerinin yaratanı olarak) Aliym'dir.
Ahmet Tekin = Bir kervan gelmiş, sakalarını-sucularını, kuyuya su almaya göndermişlerdi. Su kovasını dibe saldığında, Yûsuf’u görünce:'Hey, müjde! İşte bir erkek çocuk!' dedi. Onu ticaret malı olarak gizleyip korudular. Allah onların ne yapacaklarını biliyordu.
Ahmet Varol = Bir kervan geldi. Sucularını gönderdiler. O da (kuyuya) kovasını sarkıttı. 'Müjde! Bu bir oğlan' dedi. Onu bir ticaret malı gibi sakladılar. Oysa Allah onların yaptıklarını biliyordu.
Ali Bulaç = Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
Ali Fikri Yavuz = (Mısır’a gitmekte olan) bir yolcu kafilesi gelip sucularını kuyuya gönderdiler. Sucu kovasını sarkıttı, “ay müjde! bu bir erkek çocuk” dedi. Onu satıp ticaret yapmak için gizlediler. Allah ise, ne yapacaklarını biliyordu.
Ali Ünal = Derken, öteden bir kervan geldi ve içlerinden birini su getirmesi için kuyuya gönderdiler. Sucu kovasını kuyuya saldı. (O da ne? Bir oğlan çocuğu kovaya tutunmuş, yukarı çıkıyordu.) Sucu bağırdı: “Hey, müjde! Bir civan!” dedi. O’nu bir ticaret malı olarak saklayıp korudular. Allah, ne yaptıklarını da, ne yapacaklarını da çok iyi biliyordu.
Bayraktar Bayraklı = Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler, kovasını sarkıttı: “Müjde” dedi, “İşte bir erkek çocuk!” Onu ticaret için sakladılar. Halbuki Allah onların ne yaptıklarını biliyordu.
Bekir Sadak = Bir kervan geldi, sucularini gonderdiler; sucu kovasini kuyuya saldi, «Mujde! Iste bir oglan» dedi. Yusuf'u alip onu ticari bir mal olarak sakladilar. Oysa Allah yaptiklarini bilir.
Celal Yıldırım = Ve bir kervan geldi, sucularını gönderdiler, o da kovasını (kuyudaki) suya saldı; «Ey müjde, işte bir oğlan !» dedi. Onu ticarî bir mal olarak sakladılar. Allah, onların ne yaptıklarını bilendir.
Cemal Külünkoğlu = Daha sonra bir kafile geldi, sucularını su almak için (kuyuya) gönderdiler. Adam kovasını kuyuya sarkıtınca (Yusuf kovaya sımsıkı yapıştı, kovanın Yusuf'la dışarı çıktığını gören adam): “Hey müjde! İşte size bir oğlan çocuğu” dedi. Kafiledekiler onu bir ticaret malı olarak (başkalarına) satmak üzere sakladılar. Oysa Allah onların ne yaptıklarını biliyordu.
Diyanet İşleri (eski) = Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler; sucu kovasını kuyuya saldı, 'Müjde! İşte bir oğlan' dedi. Yusuf'u alıp onu ticari bir mal olarak sakladılar. Oysa Allah yaptıklarını bilir.
Diyanet Vakfi = Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusuf'u görünce) «Müjde! İşte bir oğlan!» dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
Edip Yüksel = Oradan geçmekte olan bir kervan, sucularını gönderdi, kovasını sarkıtınca: 'Müjde, burada bir erkek çocuğu var!,' dedi. Onu ticari bir mal olarak sakladılar. ALLAH onların yaptıklarını biliyordu.
Elmalılı Hamdi Yazır = Öteden bir kafile gelmiş, sucularını göndermişlerdi, vardı koğasını saldı, â... müjde bu bir gulâm dedi ve tuttular onu ticaret için gizlediler, Allah ise biliyordu ne yapacaklar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Öteden bir kervan gelmiş, sucularını göndermişlerdi; vardı, kovasını saldı ve: «A, müjde, bu bir erkek çocuk!» dedi. Onu tutup bir ticaret malı olarak gizlediler. Allah ise, ne yapacaklarını biliyordu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Daha sonra bir kafile gelmiş, sucularını da göndermişlerdi. Vardı, kovasını kuyuya saldı, «Müjde hey, müjde! İşte bir çocuk!» dedi. Ve onu satılık bir mal olarak gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu.
Gültekin Onan = Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Tanrı, yapmakta olduklarını bilendi.
Harun Yıldırım = Bir yolcukafilesi geldi, sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. “Hey müjde... Bu bir çocuk.” dedi. Onu bir ticaret malı gibi sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
Hasan Basri Çantay = Bir yolcu kaafilesi gelib sakalarını (kuyu başına) yolladılar, o da kofasını saldı. «A, müjde, dedi, işte bir civan»! Onu bir ticâret malı gibi sakladılar. Allah ise ne yapacaklarını pek a'lâ bilici idi.
Hayrat Neşriyat = Derken (Mısır’a giden) bir kafile gelip sucularını (kuyuya) gönderdiler (o) da kovasını saldı. (Aşağıdaki Yûsuf’u gördü ve:) 'Hey, müjde! Bu bir erkek çocuk!' dedi. Onu bir ticâret malı olarak sakladılar. Hâlbuki Allah, onların ne yapacaklarını hakkıyla bilendir.
İbni Kesir = Bir kervan gelip sucularını gönderdiler. O da kovasını salıp dedi ki: Müjde; işte bir oğlan. Onu bir mal olarak sakladılar. Allah, yaptıklarını bilendir.
Kadri Çelik = Bir kervan geldi, sucularını (su almak için kuyuya) gönderdiler. Sucu kovasını (sudan) çekince (kovayla birlikte Yusuf'un kuyudan çıktığını gördüğünde), “Müjde! Bu genç bir oğlan!” dedi. Yusuf'u alıp onu bir ticaret sermayesi olarak sakladılar. Oysa Allah yaptıklarını bilendi.
Muhammed Esed = Ve bir kervan çıkageldi; (kervancılar) sucularını (su kuyusuna) gönderdiler; onlardan biri kovasını kuyuya salıyordu ki (orada Yusuf'u gördü) ve: "Ne kısmet!" diye bağırdı, "Bir oğlan çocuğu bu!" Ve böylece kervancılar o'nu, satmak niyetiyle yanlarına aldılar. Oysa, Allah yaptıklarını (adım adım izliyor ve) biliyordu.
Mustafa İslamoğlu = Beri yandan, bir kervan geldi ve sucularını suya gönderdi; kovasını kuyuya salmasıyla (gördüğü karşısında) bağırması bir oldu: "A, ne kısmet! Bir oğlan çocuğu bu!" Onu ticari bir mal olarak satmak üzere yanlarında gizlediler; oysa ki Allah ne yapacaklarını çok iyi biliyordu.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve bir yolcu kâfilesi geldi, sucularını gönderdiler, hemen kovasını salıverdi. «Ey, müjde! Bu genç bir köle,» dedi ve O'nu bir sermaye olarak sakladılar. Allah Teâlâ ise onların yapacaklarını tamamen bilicidir.
Ömer Öngüt = Bir kervan geldi, sucularını kuyuya gönderdiler. O da gidip kovasını kuyuya saldı. (Yusuf'u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp (ticari) bir mal olarak sakladılar. Halbuki Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
Şaban Piriş = Bir kervan geldi. Sucularını gönderdiler. Kuyuya kovayı saldı. “Müjde, bir çocuk!” dedi. Onu satmak için gizlediler. Allah ise ne yapacaklarını çok iyi biliyordu.
Sadık Türkmen = Ve bir yolcu kafilesi çıkageldi, sucularını kuyuya gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. “Hey, müjde müjde! Bu bir erkek çocuk!” dedi. Onu satmak için sakladılar. Oysa Allah yaptıkları şeyleri en iyi bilendi.
Seyyid Kutub = Bir kervan geldi, sucularını su almaya gönderdiler. Adam kovasını kuyuya sarkıtınca «Müjde, işte size bir oğlan çocuğu» dedi. Kervandakiler onu satmak üzere sakladılar. Oysa Allah ne yaptıklarını biliyordu.
Suat Yıldırım = (Gelelim Yusuf’a) Öteden bir kafile gelmiş, sucularını kuyuya göndermişlerdi. Saka vardı, kovasını sarkıttı. "A müjde! müjde! işte bir civan!" dedi. Sucu ile yanındakiler, onu ticaret malı olarak satmak niyetiyle, kafilede olanlara onu bildirmeyip gizlediler. Ama Allah Teâlâ, onların ne yapacaklarını pek iyi biliyordu!
Süleyman Ateş = Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler,(o da gidip kuyuya) kovasını sarkıttı: "Müjde, dedi, işte bir oğlan!" Onu ticaret için sakladılar, halbuki Allâh, onların ne yaptıklarını biliyordu.
Tefhim-ul Kuran = Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. «Hey, müjde.. Bu bir çocuk.» dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) «ticaret konusu bir mal» olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
Ümit Şimşek = Derken bir kafile geldi. Sucularını gönderdiler; kovasını daldırdı. 'Müjde, bir erkek çocuk!' dedi. Ve onu satmak üzere sakladılar. Allah ise onların ne yaptığını biliyordu.
Yaşar Nuri Öztürk = Bir yolcu kafilesi gelmişti. Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Müjde! Bu bir oğlan!" diye haykırdı. Ticaret maksadıyla onu sakladılar. Allah ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
İskender Ali Mihr = Ve bir yolcu kafilesi (kervan) geldi. Sonra da sucularını (kuyuya) gönderdiler. Böylece kovasını sarkıttı. “Müjde! Bu bir (erkek) çocuk.” dedi. Onu ticaret malı olarak sakladılar. Ve Allah, yaptıklarını (yapmakta olduklarını) en iyi bilendir.
İlyas Yorulmaz = (Yusuf’u attıkları kuyunun yanına) Bir kervan gelip konaklamış ve sulama ile görevli adamlarını kuyudan su çıkarmaya göndermişlerdi. Kuyuya sarkıp baktıklarında, Yusuf’u görmüşler ve “Yaşasın bir oğlan çocuğu” diyerek satacakları eşyalar arasına koyup esir almışlardı. Allah onların yaptıklarını bilendir.