وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Ve ebsir fe sevfe yubsirûn(yubsırûne).
Diyanet İşleri = (Bekle ve) gör. Onlar da yakında görecekler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve bir bak, bir gözle, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.
Abdullah Parlıyan = Ve bekle de gör, onlar da şimdi görmediklerini görecekler.
Adem Uğur = Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
Ahmed Hulusi = Onları seyret. . . Yakında görecekler.
Ahmet Tekin = Âkıbetlerinin nasıl olacağını onlara göster. Yakında kendileri de müşkil vaziyette kaldıklarını görecekler, akılları başlarına gelecek.
Ahmet Varol = (Başlarına geleceği) gözetle. Nitekim onlar da yakında göreceklerdir.
Ali Bulaç = Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
Ali Fikri Yavuz = Gör onları, yakında (azabı) göreceklerdir.
Ali Ünal = Bak (bütün şu inkârcıların hallerine), onlar da görecekler (başlarında patlayacak Kıyamet azabını).
Bayraktar Bayraklı = Onların halini gözetle; onlar da gözetleyeceklerdir.
Bekir Sadak = Inecek azabi gozetle, onlar da goreceklerdir.
Celal Yıldırım = (Sonlarının ne olacağını) gör, kendileri de yakında göreceklerdir.
Cemal Külünkoğlu = (178-179) Sen bir süreye kadar onlardan uzak dur! Onları gözetle! Yakında (başlarına neler geleceğini) görecekler.
Diyanet İşleri (eski) = İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
Diyanet Vakfi = Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
Edip Yüksel = Onları gözle; onlar da görecekler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Gör, yakında görecekler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = gör (ne olacak akibetleri. Onlar da) yakında göreceklerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.
Gültekin Onan = Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
Harun Yıldırım = Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
Hasan Basri Çantay = Gözetle (onları). Onlar da göreceklerdir.
Hayrat Neşriyat = Ve (başlarına gelecekleri) gör; nihâyet ileride (onlar da) görecekler!
İbni Kesir = Gözetleyiver, ilerde göreceklerdir.
Kadri Çelik = Gözetleyiver onları, ilerde göreceklerdir.
Muhammed Esed = ve (onların ne olduklarını) gör; zamanla onlar (da şimdi görmediklerini) göreceklerdir.
Mustafa İslamoğlu = ve sen gözetle; onlar da yakında (günlerini) görecekler.
Ömer Nasuhi Bilmen = (177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir zamana kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir.
Ömer Öngüt = (İnecek azabı) gözetle, onlar da görecekler.
Şaban Piriş = Ve gözle, onlar da gözleyecekler.
Sadık Türkmen = Onları gözetle! Artık onlar da yakında görecekler!
Seyyid Kutub = Ve bekle de gör, onlar da göreceklerdir.
Suat Yıldırım = Başlarına inecek azabı gözetle! Zaten kendileri de yakında gerçeği göreceklerdir.
Süleyman Ateş = Ve (bekle de) gör, onlar da göreceklerdir.
Tefhim-ul Kuran = Ve seyret; onlar da (azabı) yakında göreceklerdir.
Ümit Şimşek = Ve gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.
Yaşar Nuri Öztürk = Ve gör neler olacak. Onlar da görecekler.
İskender Ali Mihr = Ve gözle! Yakında onlar da görecekler.
İlyas Yorulmaz = Ve bekle, onlarda bekleyecekler.