أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
E ve âbâunel evvelûn(evvelûne).
e | : mı |
ve âbâu-nâ | : ve babalarımız |
el evvelûne | : evvelkiler |
Diyanet İşleri = “Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”
Abdulbaki Gölpınarlı = Önceki atalarımız da mı diriltilecekler?
Abdullah Parlıyan = Önceki atalarımızda mı diriltilecekler?”
Adem Uğur = İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?
Ahmed Hulusi = "Evvelki atalarımız da mı?"
Ahmet Tekin = 'Önceki atalarımız da mı tekrar diriltilecekmiş?'
Ahmet Varol = Ve önceki atalarımız da mı?'
Ali Bulaç = "Veya önceki atalarımız da mı?"
Ali Fikri Yavuz = Evvelki atalarımızda mı? (yine dediler).
Ali Ünal = “Ölüpgitmiş babalarımız ve dedelerimiz de öyle mi?!”
Bayraktar Bayraklı = “Önceki atalarımız da mı?”
Bekir Sadak = (15-17) «Bu apacik bir sihirdir; oldugumuz, toprak ve kemik oldugumuz zaman, onceki babalarimiz yahut biz mi dirilecegiz?» derler.
Celal Yıldırım = Ya önceki dede ve babalarımız da mı ?..
Cemal Külünkoğlu = (16-17) “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz? Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı (diriltilecek)?” derler.
Diyanet İşleri (eski) = (15-17) 'Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?' derler.
Diyanet Vakfi = «İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?»
Edip Yüksel = 'Hatta bizden önceki atalarımız da mı?'
Elmalılı Hamdi Yazır = Evvelki atalarımız da mı?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Önceki atalarımız da mı?»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Önceki atalarımız da mı?»
Gültekin Onan = "Veya önceki atalarımız da mı?"
Harun Yıldırım = "İlk atalarımızda mı?"
Hasan Basri Çantay = «Evvelki atalarımız da mı?»
Hayrat Neşriyat = 'Önceki atalarımız da mı?'
İbni Kesir = Veya önceki babalarımız mı?
Kadri Çelik = “Veya önceki babalarımız da mı?”
Muhammed Esed = Yani eski atalarımız da mı?"
Mustafa İslamoğlu = Yani, önden giden atalarımız da mı?"
Ömer Nasuhi Bilmen = (15-17) Ve dediler ki: «Bu, bir apaçık büyüden başka bir şey değildir. Ya bizler öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, bizler mi muhakkak yeniden diriltilmiş olacağız? Yoksa bizim evvelki babalarımız da mı (öyle) diriltilecekler?
Ömer Öngüt = "Önceki atalarımız da mı?"
Şaban Piriş = Veya önceki atalarımız mı?!
Sadık Türkmen = Önceki atalarımız da mı?”
Seyyid Kutub = Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?
Suat Yıldırım = (14-17) Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve "Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!"
Süleyman Ateş = "Evvelki atalarımız da mı?"
Tefhim-ul Kuran = «Veya önceki atalarımız da mı?»
Ümit Şimşek = 'Üstelik gelip geçmiş atalarımız da, öyle mi?'
Yaşar Nuri Öztürk = "Önceki atalarımız da mı?"
İskender Ali Mihr = Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı?
İlyas Yorulmaz = Önceki atalarımız da! Öyle mi?