وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
Ve innâ le nahnul musebbihûn(musebbihûne).
ve innâ | : ve muhakkak ki biz |
le | : elbette, mutlaka |
nahnu | : biz |
el musebbihûne | : tesbih edenler |
Diyanet İşleri = “Şüphesiz biz (Allah’ı) tespih edip yüceltenleriz.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve Muhakkak ki biz, (Allah’ı şanına lâyık olmayan şeylerden) tenzih edenleriz.”
Abdullah Parlıyan = Şüphesiz O'nun sınırsız şanını yücelten biziz, biz.”
Adem Uğur = Ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz.
Ahmed Hulusi = "Muhakkak ki biz, evet biziz o tespih edenler (işlevlerini yerine getirmek suretiyle kulluğunu ifa edenler {tespihin anlamı}). "
Ahmet Tekin = 'O devamlı tesbih edenler, zikredenler biziz, biz.'
Ahmet Varol = Şüphesiz o tesbih edenler biziz.'
Ali Bulaç = "Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz."
Ali Fikri Yavuz = Ve Muhakkak ki biz, (Allah’ı şanına lâyık olmayan şeylerden) tenzih edenleriz.”
Ali Ünal = “Biz, O’nun her türlü kusurdan ve O’na yakışmayan nitelemelerden mutlak manâda münezzeh bulunduğunu sürekli ilan edenleriz de.”
Bayraktar Bayraklı = “Elbette Allah'ı noksan sıfatlardan uzak tutarız.”
Bekir Sadak = (164-16) 6 Melekler soyle derler: «Bizim herbirimizin bilinen bir makami vardir. suphesiz biz sira sira duranlariz, suphesiz biz Allah'i tesbih edenleriz.»
Celal Yıldırım = Ve şüphesiz bizler durmadan tesbîh ederiz,» (derler).
Cemal Külünkoğlu = (164-166) Melekler derler ki: “Bizim her birimiz için belli bir makam (görev yeri) vardır. Biz orada saflar halinde duranlarız. Bizler elbette O'nun sınırsız şanını yüceltenleriz.”
Diyanet İşleri (eski) = (164-166) Melekler şöyle derler: 'Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz.'
Diyanet Vakfi = (164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz.
Edip Yüksel = Biz, anıp yüceltenleriz.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = elbette biziz o tesbih edenler, biziz.» Derler
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (164-166) (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.
Gültekin Onan = "Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz."
Harun Yıldırım = "Ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz."
Hasan Basri Çantay = Biziz o tesbîh edenler de mutlak biz.
Hayrat Neşriyat = 'Hem muhakkak ki, tesbîh edenler gerçekten ancak biziz.'
İbni Kesir = Ve muhakkak ki biz; tesbih edenleriz.
Kadri Çelik = “O tesbih edenler de gerçekten biziz.”
Muhammed Esed = ve şüphesiz biz de O'nun sınırsız şanını yüceltiriz!"
Mustafa İslamoğlu = yine biziz (O'nun) yüceliğini dile getirenler, elbet biz!"
Ömer Nasuhi Bilmen = (165-166) Ve şüphe yok ki, bizleriz, elbette bizleriz, o saf beste olanlar. Ve muhakkak ki, bizleriz, o tesbih ediciler.
Ömer Öngüt = "O tesbih edenler de biziz biz!"
Şaban Piriş = Ve yine biz, tesbih ediciler biziz.
Sadık Türkmen = Elbette biz, tesbih edenleriz.”
Seyyid Kutub = Allah'ı tesbih edenleriz.
Suat Yıldırım = Allah’ı zikredip O’nu tenzih edenler biziz."
Süleyman Ateş = "Biziz, o tesbih edenler, biz."
Tefhim-ul Kuran = «Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.»
Ümit Şimşek = 'Ve biz Allah'ı tesbih edenleriz.'
Yaşar Nuri Öztürk = O durmadan tespih edenler elbette biziz.
İskender Ali Mihr = Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ı) tesbih edenleriz.
İlyas Yorulmaz = “Biz sürekli Allah’ı tesbih edenlerdeniz” dediler.