فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ وَلاَ تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىَ خَآئِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمُ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Fe bimâ nakdihim mîsâkahum leannâhum ve cealnâ kulûbehum kâsiyet(kâsiyeten), yuharrifûnel kelime an mevâdııhî ve nesû hazzan mimmâ zukkirû bihî, ve lâ tezâlu tettaliu alâ hâınetin minhum illâ kalîlen minhum fa’fu anhum vasfah innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne).
fe bimâ nakdi-him | : ve de onların bozmalarından dolayı, sebebi ile |
mîsâka-hum | : onların misâkları, misâklarını |
leannâ-hum | : onları lanetledik |
ve cealnâ | : ve yaptık, kıldık |
kulûbe-hum | : onların kalplerini |
kâsiyeten | : kaskatı, karanlık, afetlerle dolu |
yuharrifûne | : tahrif ederler, mânâlarını bozarlar |
el kelime | : kelime |
an mevâdıı-hi | : onu yerlerinden |
ve nesû | : ve unuttular |
hazzan | : bir pay, bir hisse (bir öğüt) |
min mâ zukkirû bi hi | : onunla uyarıldıkları şeyden (nasihat edilen, hatırlatılan) |
ve lâ tezâlu | : ve zail olmaz, sürekli, devamlı olur, devam eder |
tettaliu | : muttali olursun, maruz kalırsın |
alâ hâınetin | : hiyanete |
min-hum | : onlardan |
illâ kalîlen | : çok azı hariç |
min-hum | : onlardan |
fa’fu an-hum | : yine de onları affet |
vasfah | : ve musamaha göster, hoşgör |
inne allâhe | : muhakkak ki Allâh (c.c.) |
yuhıbbu | : sever |
el muhsinîne | : muhsinleri |
Diyanet İşleri = İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ahitlerini bozdukları, verdikleri sözden döndükleri için lânet ettik onlara ve kalplerini katılaştırdık. Onlar, sözlerin yerini değiştirirler, kendilerine verilen öğütten bir hisse de almazlar. Pek azı müstesna daima hainliklerini duyarsın, gene de bağışla onları, geç suçlarından. Şüphe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.
Abdullah Parlıyan = Daha sonra verdikleri sözü bozmaları sebebiyle onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık; öyle ki şimdi onlar vahyedilmiş sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar ve onlar akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlardır. İçlerinden pek azı müstesna, onlardan devamlı hainlik görürsün. Ama onları bağışla, yaptıklarını affet ve aldırma şüphe yok ki, Allah iyilik yapanları sever.
Adem Uğur = Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
Ahmed Hulusi = Ahdlerini bozmaları ile onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık (anlayışlarını kilitledik)! Kelimelerdeki mânâları asıl anlamlarından saptırırlar. Uyarıldıkları hakikatlerden haz almayı unuttular. . . Pek azı hariç, onlardan daima hainlik görürsün. . . Onları affet, aldırma! Muhakkak ki Allâh ihsan sahiplerini sever.
Ahmet Tekin = Kesin sözlerini, taahhütlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik, kafalarını kalınlaştırdık ve kalplerini katılaştırdık.Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te’viller yapıyorlar. Kendilerine öğretilen, tebliğ edilen Tevrat’ın hükümlerinin önemli bir bölümünü de unuttular.İçlerinden pek azı hariç, onları taahhütlerini bozarak, daima hâinlik ederlerken görürsün.Yine de sen onları sorgusuz sualsiz affet. Azarlamadan, kınamadan hoşgörülü davran. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idarecileri, müslümanları sever.
Ahmet Varol = Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden alıp değiştirirler. Kendilerine hatırlatılanların bir kısmını unuttular. Çok azı dışında onlardan sürekli hıyanet görürsün. Sen onları affet ve geç. Allah iyilik sahiplerini sever.
Ali Bulaç = Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.
Ali Fikri Yavuz = Sonra bu misâklarını (ahd ve sözlerini) bozdukları içindir ki, biz, onları lânetledik (rahmetimizden kovduk) ve kalblerini kaskatı ettik. Onlar, kelimeleri (Tevrat’taki Peygambere ait vasıfları ve bazı âyetleri) yerlerinden oynatarak değiştirir tahrif ederler; ve onlar, emredildikleri hakikatlerden nasîp almayı da (Peygambere iman etmeyi) terk ettiler. İçlerinden pek azı müstesna, sen, onlardan daima bir hâinliğin farkına varıp duracaksın. Böyleyken yine onlardan suçları bağışla ve aldırma; çünkü Allah, iyilik edenleri sever.
Ali Ünal = Buna rağmen, verdikleri o sağlam sözden döndükleri içindir ki, onları lânetledik (rahmetimizden uzaklaştırdık, pek çok felâketlere maruz bıraktık) ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri, kendileriyle kastedilen manâ ve muhtevayı değiştirecek biçimde ele alıp maksatlarından saptırmak ve böylece Allah’ın Kelâmı’nı tahrif etmekle meşguller; kendilerine tebliğ edilip özellikle hatırlatılan hususların en mühim bir kısmını ve onlardan faydalanmayı da unuttular. İçlerinde pek azı müstesna olmak üzere onlardan hep bir ihanetle karşılaşırsın. Yine de sen, onların yaptıklarından geçiver ve müsamaha yolunu seç. Hiç şüphesiz Allah, O’nu görürcesine, hiç olmazsa O’nun kendilerini gördüğünün şuuru içinde daima iyilik düşünüp iyilikte bulunanları sever.
Bayraktar Bayraklı = Antlaşmalarını bozduklarından dolayı onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilen hükümlerin önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. O halde sıkı dur, iyi düşünüp, reddet! Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.
Bekir Sadak = Sozlerini bozduklari icin onlara lanet ettik, kalblerini katilastirdik. Onlar sozleri yerlerinden degistirirler. Kendilerine belletilenin bir kismini unuttular. Iclerinden pek azindan baskasinin daima hainliklerini gorursun, onlari affet ve gec. Allah iyilik yapanlari suphesiz sever.
Celal Yıldırım = Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları lanetledik, kalblerini de kaskatı yaptık. Kelimeleri (asıl konuldukları) yerlerinden oynatıp değiştirirler. Uyarıldıkları hususlardan nasiplerini unuttular. İçlerinden pek azı müstesna, onlardan sürekli olarak hainlik görürsün. (Bununla beraber) sen onları affet ve (geçmiş kusurlarından) geç.. Şüphesiz ki Allah iyilikte bulunan yararlı kişileri sever.
Cemal Külünkoğlu = Verdikleri sözlerden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar (Tevrat'taki) kelimelerin anlamlarını değiştirirler, kendilerine verilen öğütleri tahrif ederler. Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları bağışla, yaptıklarına aldırış etme! Hiç şüphesiz Allah iyi davrananları sever.
Diyanet İşleri (eski) = Sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Allah iyilik yapanları şüphesiz sever.
Diyanet Vakfi = Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
Edip Yüksel = Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.
Elmalılı Hamdi Yazır = Sonra bu misaklarını nakzettikleri içindir ki biz onları lâ'netledik ve kalblerini kas katı ettik, kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler, ıhtar edildikleri hakikatlerden hazz almayı unuttular, içlerinden pek azı müstesna olmak üzere onlardan daima bir hainliğe muttali' olur durursun, yine sen onlardan afvet ve aldırma, çünkü Allah ihsan edenleri sever
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sonra bu sözleşmelerini bozmaları yüzünden, Biz onları lanetledik ve kalplerini kaskatı ettik. Onlar, kelimeleri yerlerinden oynatarak değiştirirler, uyarıldıkları gerçeklerden paylarını almayı unuttular. İçlerinden pek azı dışında, onlardan sürekli bir hainlik görürsün, yine de sen, onları affet ve aldırma! Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.
Gültekin Onan = Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları affet, aldırış etme. Kuşkusuz Tanrı iyilik yapanları sever.
Harun Yıldırım = Ardından kesin sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı yaptık. Onlar kelimeleri yerlerinden değiştirirler. Kendisiyle hatırlatılanların büyük bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı müstesna onlardan hainlik görmekten uzak olmazsın. O halde onlardan affet ve aldırma. Muhakkak ki Allah iyilik edenleri sever.
Hasan Basri Çantay = (Buna rağmen) onlar (verdikleri) o kat'î te'mînâtı çözüb bozmuş oldukları içindir ki biz kendilerini rahmetimizden koğduk, kalblerini kaskatı yapdık. Onlar kelimeleri (Allah tarafından) konulan yerlerinden (kaldırıb) değişdirirler. Onlar nasıyhat ve ihtaar edildikleri şeylerden (hakıykatlerden) bir nasıyb almayı da unutdular. İçlerinden birazı müstesna olmak üzere sen, onlardan dâima bir haainliğe muttali olub duracaksın. Sen yine onların suçundan geç, aldırış etme. Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.
Hayrat Neşriyat = Sonra o sağlam sözlerini bozmaları sebebiyle onlara lâ'net ettik ve kalblerini kaskatı yaptık. (Onlar Tevrât’taki) kelimeleri yerlerinden değiştirirler, kendisiyle nasîhat edildikleri (o kitapları)ndan bir nasîb (almay)ı da unuttular. İçlerinden pek azı müstesnâ, onlardan dâimâ bir hâinliğe muttali' olursun; yine de (sen) onları affet ve aldırma! Muhakkak ki Allah, iyilik edenleri sever.
İbni Kesir = Ahidlerini bozmalarından ötürü onlara la'net ettik, kalblerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı müstesna daima hainliklerini görürsün. Sen; onları affet ve geç. Muhakkak Allah; ihsan edenleri sever.
Kadri Çelik = Sonra da sürekli sözlerini bozdukları için onlara lânet ettik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Şüphesiz Allah ihsan sahiplerini sever.
Muhammed Esed = Daha sonra, kesin taahhütlerinden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık; (öyle ki, şimdi) onlar, (vahyedilmiş) sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar; ve onlar, akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlar; birkaçı dışında onların hepsinden daima ihanet göreceksin. Ama onları bağışla ve (yaptıklarına) katlan: şüphe yok ki Allah iyilik yapanları sever.
Mustafa İslamoğlu = Daha sonra, bu kesin taahhütlerimi bozdukları için onları rahmetimizden dışladık ve kalplerini katılaştırdık; (şimdi onlar) kelimeleri bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar; üstelik kendilerine hatırlatılan hakikatlerden bir kısmını da unutmuş durumdalar. Çok azı dışında hep onların ihanetine uğrayacaksın. Onları bağışla ve hoş gör! İyi bil ki Allah güzel davrananları sever.
Ömer Nasuhi Bilmen = Sonra ahdlerini bozmaları sebebiyle onlara lânet ettik, ve kalblerini kaskatı yaptık, onlar kelimeleri mevzilerinden tağyir ederler. Ve tezkir olundukları şeylerden bir nâsib almayı da unutmuş bulunurlar. Ve onlardan birazı müstesna olmak üzere daima bir hainliğe muttali olursun. Maahaza onlardan affet, iğrazda bulun, şüphe yok ki, Allah Teâlâ muhsin olanları sever.
Ömer Öngüt = Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler ve kendilerine belletilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima hâinlik görürsün. Onları affet ve aldırma. Şüphesiz ki Allah iyilik yapanları sever.
Şaban Piriş = Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin anlamlarını kaydırıyorlar, kendilerine hatırlatılandan ders almayı unuttular. İçlerinden çok azı dışında onların daima hainliklerini görürsün. Yine de onları bırak ve önemseme, Allah, iyilik yapanları sever.
Sadık Türkmen = Işte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki, onları lânetledik (azarladık, rahmetin dışına çıkardık), kalplerini de huzursuz/stresli/bunalımlı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlardı. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç onların, birçoğunun hainliğini (sözleşmelere uymadığını) görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme! Çünkü Allah iyilik yapanları sever.
Seyyid Kutub = Verdikleri sözlerden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin anlamlarını değiştirirler, kendilerine verilen öğütlerin başlıcalarını unuturlar. Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları bağışla, yaptıklarına aldırış etme. Hiç şüphesiz Allah iyi davrananları sever.
Suat Yıldırım = İşte o Yahudileri, verdikleri kesin sözü bozduklarındandır ki lânetledik, onların kalplerini katılaştırdık. Böylece onlar kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler. Kendilerine tebliğ edilen hususlardan pek çoğunu unuttular. Onların pek azı hariç olmak üzere, onlar tarafından devamlı olarak hainlik görürsün. Yine de sen onları affet, aldırma. Çünkü Allah iyilik edenleri sever.
Süleyman Ateş = Sözlerini bozdukları için onları la'netledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, dâimâ onlardan hâinlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allâh güzel davrananları sever.
Tefhim-ul Kuran = Sözlerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.
Ümit Şimşek = Onları, sözlerinden dönmeleri yüzünden lânetledik ve kalplerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden saptırırlar; kendilerine verilen öğütten paylarını da unutmuşlardır. Pek azı müstesna, onlardan hep hainlik görürsün. Yine de sen onları bağışla ve aldırış etme. Muhakkak ki Allah iyilik yapanları sever.
Yaşar Nuri Öztürk = Sonunda, verdikleri mîsakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. İçlerinden çok azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.
İskender Ali Mihr = Misaklarını bozmaları sebebiyle biz de onları lânetledik, kalplerini de (kapkaranlık) yaptık. Onlar, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler (değiştirirler). Nasihat olundukları şeylerden nasiplerini almayı unuttular. Onlardan pek azı hariç, devamlı onların hainliklerine maruz kalırsın. Yine de onları affet ve hoşgör. Muhakkak ki Allah muhsinleri sever.
İlyas Yorulmaz = Allah ile olan sözleşmelerini bozmalarından dolayı, Allah onlara lanet etmiş ve kalplerini taşlaştırmıştır. Allah’ın sözlerinin yerlerini değiştirmişler ve kendilerine hatırlatılan sözleşmelerini unutmuşlardır. Sen onlardan pek azı hariç, hep hainlik göreceksin. Onları affet ve yüz çevir. Allah iyilik yapanları sever.