أَنَّى لَهُمُ الذِّكْرَى وَقَدْ جَاءهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Diyanet İşleri = Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.
Abdulbaki Gölpınarlı = Siz neredesiniz, öğüt alma nerede ve andolsun ki onlara, her şeyi açıklayan bir Peygamber geldi de.
Abdullah Parlıyan = Ama bu hatırlatma son saatte onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce gerçekleri apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti.
Adem Uğur = Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
Ahmed Hulusi = Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
Ahmet Tekin = Onlar için ibret almak, bellemek ne kadar uzak bir mesele. Azâbın kaldırılmasından önce daha büyük ikazlar görmüşler, iman etmemişlerdi. Üstelik kendilerine hak dini, şeriatı açıklayan bir de Rasul gelmişti.
Ahmet Varol = Onlar için öğüt almak nerede? Oysa kendilerine açıklayıcı bir peygamber gelmişti.
Ali Bulaç = Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
Ali Fikri Yavuz = Onlar için düşünmek, ibret almak nerede? Doğrusu kendilerine apaçık anlatan bir Peygamber geldi de,
Ali Ünal = Onlar nerede, düşünüp ders almak nerede? Onlara doğruluğu, peygamberliği besbelli ve gerçeği apaçık ortaya koyan bir rasûl geldi.
Bayraktar Bayraklı = Bu öğüt, kıyamet anında onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü daha önce hakikati ortaya apaçık olarak koyan bir peygamber gelmişti.
Bekir Sadak = (13-14) Nerde onlarda ogut almak? Kendilerine gercegi aciklayan bir peygamber gelmisti ve ondan yuz cevirmisler, «Belletilmis bir deli» demislerdi.
Celal Yıldırım = (13-14) Onların düşünüp ibret alması nerede ? Gerçekten kendilerine (Hakk'ı) açıklayan bir peygamber geldiği halde onlar O'ndan yüzçevirdiler de «öğretilmiş bir deli» dediler.
Cemal Külünkoğlu = (13-14) Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti. Sonra ondan yüz çevirmişlerdi ve: “Bu (kendisine bir takım şeyler) öğretilmiş bir delidir!” demişlerdi.
Diyanet İşleri (eski) = (13-14) Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, 'Belletilmiş bir deli' demişlerdi.
Diyanet Vakfi = Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
Edip Yüksel = Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onlara düşünmek, ıbret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir Resul geldi de
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir peygamber geldi de,
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.
Gültekin Onan = Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
Harun Yıldırım = Onlar için öğüt alıpdüşünmek nerede? Onlara açıklayan bir rasul gelmişti.
Hasan Basri Çantay = Onlar için düşünüb ibret almak nerede? Kendilerine (hakıykatleri) açıklayan bir peygamber geldiği halde.
Hayrat Neşriyat = Nerede onlarda ibret almak? Hâlbuki kendilerine gerçekten apaçık beyân eden bir peygamber gelmişti.
İbni Kesir = Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti.
Kadri Çelik = Onlar için hatırlayıp uyanmak nerede? Oysa onlara, (hakikatleri) açıklayıcı bir peygamber gelmişti.
Muhammed Esed = (Ama) bu hatırlama (Son Saat'te) onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti,
Mustafa İslamoğlu = Şimdi bu hatırlama, onlara nasıl bir yarar sağlar ki? Zira kendilerine hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti de,
Ömer Nasuhi Bilmen = (13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.
Ömer Öngüt = Nerede onlarda düşünüp öğüt almak? Oysa onlara apaçık bir peygamber gelmişti.
Şaban Piriş = -Onlar nereden öğüt alacaklar? Kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
Sadık Türkmen = Artık onlar için öğüt almak nasıl mümkün olabilir ki?! Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
Seyyid Kutub = Ama bu hatırlatma son saatte onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce gerçekleri apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti.
Suat Yıldırım = (13-14) Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil. Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: "Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!" dediler.
Süleyman Ateş = Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar (öğüt alma zamanı geçti)? Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
Tefhim-ul Kuran = Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir peygamber gelmişti.
Ümit Şimşek = Onlar için öğüt almak nerede? Oysa kendilerine açıklayıcı bir peygamber gelmişti.
Yaşar Nuri Öztürk = Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara.
İskender Ali Mihr = Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.
İlyas Yorulmaz = (Bu son saatte) Kur’an’a inanmak onlar için nasıl (fayda verir). Daha önce onlara açıkça anlatan bir elçi gelmişti.