إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالًا وَجَحِيمًا
İnne ledeynâ enkâlen ve cahîmâ(cahîmen).
inne | : muhakkak |
ledeynâ | : bizim yanımızda ..... vardır |
enkâlen | : ağır kelepçeler, ağır zincirler |
ve cahîmen | : ve alevli ateş |
Diyanet İşleri = (12-13) Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Şüphe yok ki katımızda bağlar var ve koca cehennem var.
Abdullah Parlıyan = Çünkü katımızda ağır prangalar ve yakıcı koca cehennem var.
Adem Uğur = Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış) boyunduruklar, yakıcı bir ateş, var.
Ahmed Hulusi = Muhakkak ki bizim yanımızda enkal (güçlü bağlar, zincirler) ve cahîm (cehennem, yakıcı ateş) vardır. Not: Ünlü Kur'ân yorumcusu İmam Razi, gelecek yaşamdaki azabın bu sembolizmini izah ederken şunları söyler: "Bu dört durum, kişinin hayattayken yaptıklarının ruhî sonuçları olarak görülebilir. "Ağır prangalar", ruhun önceki maddi ilgilerine ve bedenî zevklerine mahkûmiyetinin devam etmesinin bir sembolüdür. Bunların gerçekleşmesinin imkânsız hâle geldiği o gün, bu prangalar ve zincirler, yeniden dirilen insan kişiliğini (nefs) yücelik ve sâfiyet katına çıkmaktan alıkoyar. Ardından, bu ruhî prangalar "ruhî ateşlere" sebebiyet verir; çünkü kişinin beden zevklerine güçlü bir eğilim duyması, onlara erişmenin imkânsızlığı ile birleştiğinde, ruhî olarak şiddetli bir "yanıp tutuşma" duygusu oluşturur, "yakıcı alev" in (cahîm) anlamı budur. Günahkâr, bu durumda, arzuladığı şeylerden kopmanın acısını ve yoksunluğun boğucu baskısını boğazında hisseder; bu da "boğaza takılan yiyecek" ifadesinin karşılığıdır. Ve sonunda, bu şartlardan dolayı, Allâh'ın nûruyla aydınlanmaktan ve kutsanmış kişilerle bir arada olmaktan yoksun kalır; "şiddetli azap" ifadesinin anlamı budur. Ama yine de bilin ki, Kurân'ın bu âyetlerinin anlamının bu söylediklerimden ibaret olduğunu iddia ediyor değilim. . . "
Ahmet Tekin = Bizim nezdimizde, ağır bukağılar, kaynayan, köpüren bir Cehennem var.
Ahmet Varol = Çünkü bizim katımızda bukağılar ve çılgınca yanan bir ateş var.
Ali Bulaç = Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır:
Ali Fikri Yavuz = Zira (ahirette kâfirler için) bizim yanımızda bukağılar ve (içine) girecekleri bir ateş var.
Ali Ünal = Çünkü Bizim katımızda onları bekleyen bukağılar ve Kızgın, Alevli bir Ateş vardır;
Bayraktar Bayraklı = (12-14) Şüphesiz, yerin ve dağların şiddetle sarsılacağı, dağların saçılmış kum yığını haline geleceği gün, katımızda prangalar ve cehennem vardır. Boğazı tıkayan yiyecek ve acıklı azap vardır.
Bekir Sadak = (12-13) suphesiz katimizda onlar icin agir boyunduruklar, cehennem, bogazi tikayan bir yiyecek ve can yakan azap vardir.
Celal Yıldırım = (12-13) Çünkü yanımızda bukağılar, Cehennem, boğazdan geçmeyen yiyecek ve elem verici bir azâb vardır.
Cemal Külünkoğlu = (12-13) Hiç şüphesiz, bizim yanımızda ağır prangalar, boyunduruklar, yakıcı bir alev, bir de boğaza takılıp kalan bir yiyecek ve acıklı bir azap vardır.
Diyanet İşleri (eski) = (12-13) Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.
Diyanet Vakfi = (12-13) Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış) boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap vardır.
Edip Yüksel = Yanımızda zincirler ve cehennem vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır = Çünkü bizim yanımızda bukağılar var ve bir cehîm var
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve ateş var,
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.
Gültekin Onan = Çünkü bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır.
Harun Yıldırım = Çünkü yanımızda ağır bukağılar ve yakıcı bir ateş var.
Hasan Basri Çantay = Çünkü bizim yanımızda (ağır) bukağılar var, yakıcı bir ateş var,
Hayrat Neşriyat = Çünki bizim yanımızda ağır kelepçeler ve yakıcı bir ateş vardır!
İbni Kesir = Muhakkak ki katımızda, ağır boyunduruklar ve cehennem var.
Kadri Çelik = Çünkü bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır.
Muhammed Esed = çünkü, Katımızda ağır prangalar ve yakıcı bir alev (onları beklemektedir),
Mustafa İslamoğlu = (Onların hakkından geliriz), çünkü yanımızda prangalar ve gözleri fal taşı gibi açan bir ateş var;
Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok ki Bizim yanımızda ağır bukağılar ve bir alevli ateş vardır.
Ömer Öngüt = Yanımızda onlar için ağır boyunduruklar ve cehennem var.
Şaban Piriş = Bizim yanımızda ağır boyunduruklar ve cehennem var.
Sadık Türkmen = Bizim yanımızda bukağılar/boyunduruklar/kelepçeler ve yakıcı ateş vardır.
Seyyid Kutub = Çünkü bizim yanımızda ağır zincirler ile cehennem vardır.
Suat Yıldırım = (12-13) Muhakkak ki Bizim nezdimizde bukağılar, alevli ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var.
Süleyman Ateş = Doğrusu, bizim yanımızda bukağılar ve cehennem var.
Tefhim-ul Kuran = Çünkü bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır;
Ümit Şimşek = Bizim katımızda nice bukağılar, alevler,
Yaşar Nuri Öztürk = Bizim yanımızda bukağılar var, cehennem var!
İskender Ali Mihr = Muhakkak ki bizim yanımızda (ayaklara bağlanan) ağır zincirler ve alevli ateş vardır.
İlyas Yorulmaz = Şüphe yok ki, sağlam bağlar ve içindekileri sarmalayan ateş bizim yanımızda.