وَأَنَّكَ لَا تَظْمَأُ فِيهَا وَلَا تَضْحَى
Ve enneke lâ tazmeu fîhâ ve lâ tadhâ.
ve enne-ke | : ve muhakkak ki sen |
lâ tazmeu(zamiye) | : susamazsın |
fî-hâ | : orada |
ve lâ tadhâ(dahiye) | : ve (sıcaktan) yanmazsın |
Diyanet İşleri = “Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve sen orada susamazsın, güneşin harâreti de dokunmaz sana.
Abdullah Parlıyan = Susuzluğa uğramak ve güneşin sıcağını çekmek de yok.
Adem Uğur = Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.
Ahmed Hulusi = "Kesinlikle sen onda (yeni madde - biyolojik bedensiz yaratılışın dolayısıyla) ne susarsın ne de güneşten yanarsın!"
Ahmet Tekin = 'Sen Cennet’te susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.'
Ahmet Varol = Ve sen orada susamayacak ve güneş sıcağında yanmayacaksın.
Ali Bulaç = Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."
Ali Fikri Yavuz = Ve sen orada susamazsın, güneşte yanmazsın.”
Ali Ünal = Orada susuzluk da çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcaklığına da maruz kalmayacaksın.
Bayraktar Bayraklı = (117-119) “Ey Âdem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Zira cennette ne acıkırsın ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın” dedik.
Bekir Sadak = (117-11) 9 «Ey Adem! Dogrusu bu, senin ve esinin dusmanidir. Sakin sizi cennetten cikarmasin, yoksa bedbaht olursun. Dogrusu cennette ne acikirsin, ne de ciplak kalirsin; orada ne susarsin de ne de gunesin sicaginda kalirsin» dedik.
Celal Yıldırım = Ve sen orada susamazsın, güneşte de yanmazsın.
Cemal Külünkoğlu = (117-119) Biz de Âdem'e şöyle demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra (dünya hayatına dönerek) mutsuz olursun. Çünkü burada (cennette) senin için aç kalmak, çıplak kalmak yoktur. Ve sen burada susamazsın, güneşin harareti de dokunmaz sana.
Diyanet İşleri (eski) = (116-119) 'Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın' dedik.
Diyanet Vakfi = Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.
Edip Yüksel = 'Burda ne susuzluk çeker, ne de sıcaktan bunalırsın.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = ve sen orada susamazsın ve güneşte yanmazsın.» dedik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın»
Gültekin Onan = Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."
Harun Yıldırım = Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.
Hasan Basri Çantay = «Ve sen hakıykaten burada susamayacaksın, Güneş (in sıcağı altında da) kalmayacaksın».
Hayrat Neşriyat = 'Ve şübhesiz ki sen, burada ne susarsın, ne de sıcakta kalırsın.'
İbni Kesir = Orada ne susarsın, ne de güneşte yanarsın.
Kadri Çelik = “Ve gerçekten sen onda susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın.”
Muhammed Esed = keza, orada susamaman ve güneşin sıcaklığından etkilenmemen de sağlanmıştır".
Mustafa İslamoğlu = yine unutma ki burada ne susuzluk çekersin, ne de sıcağa maruz kalırsın!"
Ömer Nasuhi Bilmen = «Ve şüphesiz ki, sen orada susamazsın ve güneşin hararetine uğramazsın.»
Ömer Öngüt = “Orada ne susarsın, ne de sıcaklığın sıkıntısını duyarsın. ”
Şaban Piriş = Ne susuzluk hissedersin ne de güneşte yanarsın.
Sadık Türkmen = Orada susamayacaksın ve yükselen güneşin sıcağından etkilenmeyeceksin.”
Seyyid Kutub = Yine burada susuzluk çekmeyecek, sıcaktan kavrulmayacaksın.
Suat Yıldırım = (118-119) "Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın.
Süleyman Ateş = "Ve sen susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı)ndan etkilenmeyeceksin."
Tefhim-ul Kuran = Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da.»
Ümit Şimşek = 'Susuzluk duymazsın, güneşin sıcağını da çekmezsin.'
Yaşar Nuri Öztürk = "Ve sen burada ne susayacaksın ne de güneşten yanacaksın."
İskender Ali Mihr = Ve muhakkak ki sen, orada susamazsın ve (sıcaktan) yanmazsın.
İlyas Yorulmaz = “Sen orada aç da kalmayacaksın ve senin için yakıcı bir güneş de yok” dedik.