وَقَالَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ لَوْلاَ يُكَلِّمُنَا اللّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ كَذَلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّثْلَ قَوْلِهِمْ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ قَدْ بَيَّنَّا الآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne).
ve kâle | : ve dedi |
ellezîne | : o kimseler, onlar |
lâ ya’lemûne | : bilmiyorlar |
lev lâ | : olsa, olmaz mıydı, olsaydı ya |
yukellimu-nâ | : bizimle konuşur |
allâhu | : Allah |
ev | : veya |
te’tî-nâ | : bize gelir |
âyetun | : bir âyet, delil, mucize |
kezâlike | : işte böyle, bunun gibi |
kâle | : dedi |
ellezîne | : o kimseler, onlar |
min kabli-him | : onlardan önce |
misle | : gibi, misal, örnek, benzer |
kavli-him | : onların sözleri |
teşâbehet | : benzedi |
kulûbu-hum | : onların kalpleri |
kad | : oldu |
beyyennâ | : beyan ettik, biz açıkladık |
el âyâti | : âyetler |
li kavmin | : bir kavim için, bir kavme, bir topluluğa |
Diyanet İşleri = Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık.
Abdulbaki Gölpınarlı = Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık gösterdik.
Abdullah Parlıyan = Allah, Peygamber ve vahiy bilgisinden yoksun olanlar: “Allah bizimle konuşsaydı veya bize bir delil gelseydi” derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da, tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri hep birbirine benziyor. Şüpheden kurtulup gerçekleri anlamak isteyenlere ayet ve işaretlerimizi yeterince açık ve anlaşılır kıldık.
Adem Uğur = Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.
Ahmed Hulusi = (Allâh ismiyle işaret edilen hakkında) bilgisizler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları hakkıyla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik.
Ahmet Tekin = İlimden nasipleri olmayanlar:'Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet, bir mûcize, maddî bir işaret gelmeli' dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri, akılları birbirine benzedi.İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, inanmak isteyen bilgi toplumları için, Muhammed’in hak peygamber olduğu ile ilgili âyetleri, mûcizeleri açık seçik açıkladık.
Ahmet Varol = Bilgi sahibi olmayanlar 'Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi?' dediler. Onlardan öncekiler de onların bu sözlerine benzer şeyler söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benziyor. Biz iyi anlayan bir topluluk için ayetlerimizi açık bir şekilde gösterdik.
Ali Bulaç = Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.
Ali Fikri Yavuz = Müşriklerin ve kitap ehlinin cahilleri: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah’ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûcizeleri apaçık gösterdik.
Ali Ünal = (Allah’ı tanımayan ve O’nun gönderdiği) ilimden nasibi olmayıp cahilce düşünen ve cahilce bir ömür sürenler, “Ne olur, Allah bizimle konuşsa veya (O’ndan) bize apaçık bir işaret, bir mucize gelse!” diyorlar. Onlardan öncekiler de aynen onların konuştuğu gibi konuşuyorlardı. Kalbleri ne kadar da birbirine benziyor. Oysa Biz, (kalbleri ve kulakları mühürlü, gözleri perdeli olmayan, dolayısıyla sürekli düşünüp araştırarak ve gereğince aklederek) gerçeği tam manâsıyla kavrayıp, ona şüphe duymadan inanacak bir topluluk için (Allah’ı tanıtan, Kur’ân’ın ve Rasûlüllah’ın hak olduğunu ortaya koyan) işaret ve delilleri, Kitabın âyetlerini apaçık ortaya koymuş bulunuyoruz.
Bayraktar Bayraklı = Bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle niçin konuşmuyor, yahut bize niçin bir âyet gelmiyor?” Onlardan öncekiler de tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.
Bekir Sadak = Bilmeyenler: «Allah bizimle konusmali veya bize bir ayet gelmeli degil miydi?» dediler. Onlardan oncekiler de onlarin soylediklerinin tipkisini soylemislerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler icin ayetleri aciklamisizdir.
Celal Yıldırım = (Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu'cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır.
Cemal Külünkoğlu = (Ehl-i Kitap'dan ve müşriklerden bir takım) bilgisizler: “Allah (senin peygamberliğin konusunda) bizimle konuşmalı ya da bize bir mucize gelmeli değil miydi?” dediler. Onlardan öncekiler de onların söyledikleri gibi söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da hep birbirine benziyor. Gerçekte biz, bütün delilleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık.
Diyanet İşleri (eski) = Bilmeyenler: 'Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?' dediler. Onlardan öncekiler de onların söylediklerinin tıpkısını söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler için ayetleri açıklamışızdır.
Diyanet Vakfi = Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.
Edip Yüksel = Cahiller, 'ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi,' dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz.
Elmalılı Hamdi Yazır = İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu'cize gelse ya, dediler, bunlardan evvelkiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz mucizeleri açık bir suretde gösterdik
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İlmi olmayanlar da: «Ne olur Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir mucize gelse!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Cidden gerçekleri bilmek isteyen bir ümmet için biz mucizeleri açık bir şekilde gösterdik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Bilgiden nasibi olmayanlar da «Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.
Gültekin Onan = Bilgisizler "Tanrı bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.
Harun Yıldırım = Bilmeyenler de: "Allah bizimle konuşmalı veya bize bir âyet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de işte böylece onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Oysa biz, kesin olarak inanan bir topluluk için âyetleri iyice açıklamışızdır.
Hasan Basri Çantay = (Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir.
Hayrat Neşriyat = Bilmeyenler ise: 'Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu'cize gelmeli değil miydi?' dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat'î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık.
İbni Kesir = Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzemiş. Biz yakınen bilmek isteyen bir kavme ayetlerimizi apaçık bildirdik.
Kadri Çelik = Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?” dediler. Öncekiler de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Kesinlikle yakin eden topluluk için ayetleri açıklamışızdır.
Muhammed Esed = (Yalnız) bilgiden yoksun olanlar: "Allah neden bizimle konuşmaz ve neden bize (mucizevi) bir işaret göstermez?" derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi: Kalpleri hep birbirine benziyor. Gerçekte Biz, bütün işaretleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık.
Mustafa İslamoğlu = İlimden yoksun olanlar "Allah bizimle niçin konuşmuyor, ya da niçin bize mucizevi bir belge ulaştırmıyor" derler. Onlardan öncekiler de aynen onların söylediğini söylemişlerdi. Akılları da birbirine benzedi. Elbet biz gönülden inanacak herkes için ayetlerimizi açık ve anlaşılır kılmışızdır.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve bilmeyen kimseler dedi ki: «Allah bizimle konuşsa ya veya bize bir âyet gelse ya.» Onlardan evvelkiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalbleri birbirine benzemiştir. Biz âyetlerimizi ikan sahibi olan bir kavme apaçık bildirdik.
Ömer Öngüt = Bilmeyen (cahil müşrik)ler: “Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık.
Şaban Piriş = Bilmeyenler: -Ne olur Allah bizimle konuşsa veya bize bir ayet gelse?! demektedirler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi; kalpleri (nasıl da) birbirine benzemiş. Oysa biz, iyice bilmek isteyen bir toplum için ayetlerimizi apaçık göstermişizdir.
Sadık Türkmen = (yalniz) bilmeyen(o cahil)ler; “Allah bizimle konuşsa ya da bize (mucizevi) bir işâret gösterse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz ayetleri/işâretleri, şüphesiz inanmak isteyen bir toplum için açıkladık.
Seyyid Kutub = Bilmeyenler «Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir mucize gelmeliydi» dediler. Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Kesin iman sahiplerine ayetleri apaçık göstermişizdir.
Suat Yıldırım = Gerçeği bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize mûcize gösterilmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için delilleri apaçık gösterdik.
Süleyman Ateş = Bilmeyenler dediler ki: "Allâh bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet (mu'cize) gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık.
Tefhim-ul Kuran = Bilgisizler, dediler ki: «Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?» Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz.
Ümit Şimşek = Cahiller, 'Allah bizimle konuşsa veya bize bir mucize gelseydi' dediler. Daha evvelkiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır.
Yaşar Nuri Öztürk = Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya!..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.
İskender Ali Mihr = Ve (gerçeği) bilmeyenler: “Keşke Allah bizimle konuşsa” veya “Bize de bir âyet gelse” dediler. Bunun gibi onlardan öncekiler de, onların sözlerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri birbirine benzedi. Âyetlerimizi, yakîn hasıl eden bir kavim için beyan etmiştik.
İlyas Yorulmaz = (Allah’ı) Bilmeyenler “Allah bizimle konuşsaydı veya bize bir mucize gelseydi ya” derler. Onlardan öncekilerde, onların söylediklerinin benzerini söylediler. Zaten onların kalpleri birbirine benziyor. İkna olmuş bir topluluk için, ayetleri böyle açıklarız.