Önceki Ayet Sonraki Ayet  
36. Sûre Yâsîn/9

 وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ

  Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).

Kelime Karşılaştırma
ve cealnâ : kıldık, yaptık
min beyni eydî-him : onların elleri arasından, önlerinden
sedden : bir sed
ve min halfi-him : ve onların arkalarından
sedden : bir sed
fe agşeynâ-hum : böylece, artık onları perdeledik, örttük, kuşattık
fe hum lâ yubsırûne : böylece, artık onlar görmezler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ve önlerine bir set çektik, arkalarına bir set ve gözlerini bağladık da bu yüzden onlar, görmezler.

 Abdullah Parlıyan = Hem önlerine, hem arkalarına birer set çekmişiz ve böylece kendilerini sarıp kuşatmışız da, artık baksalar da göremezler.

 Adem Uğur = Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.

 Ahmed Hulusi = Onların önlerinden bir set (geleceği göremezler) ve arkalarından bir set (geçmişlerinden ders almazlar) oluşturduk da böylece onları bürüdük. . . Artık onlar görmezler.

 Ahmet Tekin = Önlerinden, sağlarından, sollarından ve arkalarından setler çektik. Onları sardık. Artık, baksalar da göremezler.

 Ahmet Varol = Onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çektik. Böylece onları örtüverdik. Artık görmezler.

 Ali Bulaç = Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

 Ali Fikri Yavuz = Biz onların önlerine (ahiret işlerine) bir engel, arkalarına (dünya işlerine) bir engel çekip kendilerini sarmışız da artık onlar (hakkı) göndermezler.

 Ali Ünal = Ayrıca, önlerine bir set ve arkalarına bir set koyduk, böylece onları her taraftan kuşattık; dolayısıyla hiçbir şey görememektedirler.

 Bayraktar Bayraklı = Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları çepeçevre kuşattık. Artık göremezler.

 Bekir Sadak = Onlerine ve arkalarina sed cekmisizdir. Gozlerini perdeledigimizden artik goremezler.

 Celal Yıldırım = Önlerine de, arkalarına da bir sed koyduk, gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık onlar görmezler.

 Cemal Külünkoğlu = Biz, onların hem önlerine bir set, hem de arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık onlar görmezler.

 Diyanet İşleri (eski) = Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.

 Diyanet Vakfi = Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.

 Edip Yüksel = Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çekerek onları perdeledik; artık göremezler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çekmişiz ve kendilerini sarmışızdır; artık baksalar da görmezler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.

 Gültekin Onan = Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

 Harun Yıldırım = Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.

 Hasan Basri Çantay = Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler.

 Hayrat Neşriyat = (İsyanlarındaki ısrarları yüzünden) önlerinden bir sed, arkalarından da bir sed çektik de onları(n gözlerini) perdeledik; artık onlar görmezler.

 İbni Kesir = Önlerinden bir sed ve arkalarından da bir sed çekmişizdir. Gözlerini perdelemişizdir. Bu yüzden artık göremezler.

 Kadri Çelik = Biz onların önlerine bir sed, arkalarına da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

 Muhammed Esed = önlerine ve arkalarına setler çektik ve göremesinler diye üzerlerine perdeler geçirdik:

 Mustafa İslamoğlu = Yine (adeta) önlerinden ve arkalarından birer set çekmiş ve gözlerini perdelemişizdir de, artık görememektedirler.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve Biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed vücuda getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler.

 Ömer Öngüt = Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler.

 Şaban Piriş = Önlerine bir set, arkalarına da bir set çekerek onları bürüdük de artık göremezler.

 Sadık Türkmen = Sanki önlerinde arkalarında set var. Gerçekleri duymak görmek istemiyorlar.

 Seyyid Kutub = Önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.

 Suat Yıldırım = Hem önlerinden hem arkalarından bir set yaparak, öylesine çepeçevre sardık ki, artık hiç göremezler onlar...

 Süleyman Ateş = Önlerinden bir sed ve arkalarından bir sed çektik de onları kapattık; artık görmezler.

 Tefhim-ul Kuran = Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

 Ümit Şimşek = Önlerine bir sed, arkalarına bir sed çekip onları öyle bir kuşattık ki, birşey görecek halleri yoktur.

 Yaşar Nuri Öztürk = Onlerine ve arkalarina sed cekmisizdir. Gozlerini perdeledigimizden artik goremezler.

 İskender Ali Mihr = Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler.

 İlyas Yorulmaz = Önlerine ve arkalarına bir engel koyduk ve onları çepe çevre kuşattık. Artık göremezler.