Önceki Ayet Sonraki Ayet  
44. Sûre Duhân/50

 إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ

  İnne hâzâ mâ kuntum bihî temterûn(temterûne).

Kelime Karşılaştırma
inne : muhakkak ki
hâzâ : bu
: şey
kuntum : siz oldunuz
bi-hi : onu, onun hakkında
temterûne : siz şüphe ediyorsunuz
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Gerçekten de buydu şüphe ettiğiniz.

 Abdullah Parlıyan = İşte sizin şüphe edip durduğunuz gerçekten de bu idi.

 Adem Uğur = İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.

 Ahmed Hulusi = "İşte bu, şüpheyle karşıladığınız (iman etmediğiniz) şeydir!"

 Ahmet Tekin = İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur.

 Ahmet Varol = 'İşte bu hakkında şüpheye düştüğünüz şeydir.

 Ali Bulaç = "Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir."

 Ali Fikri Yavuz = İşte bu azab, sizin (dünyada) şübhe edip durduğunuz şeydir.

 Ali Ünal = “İşte, hakkında şüphe edip durduğunuz, tartışma konusu yaptığınız gerçek!”

 Bayraktar Bayraklı = İşte şüphe ettiğiniz azap budur.

 Bekir Sadak = (47-50) «ucluyu yakalayin, cehennemin ortasina surukleyin, sonra basina azap olarak kaynar su dokun» denir, sonra ona: «Tad bakalim, hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin. Iste bu, suphelenip durdugunuz seydir» denir.

 Celal Yıldırım = Elbette bu, hakkında şüphe edip durduğunuz şeydir.

 Cemal Külünkoğlu = (49-50) (Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin! İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.”

 Diyanet İşleri (eski) = (47-50) 'Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün' denir, sonra ona: 'Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir' denir.

 Diyanet Vakfi = (47-50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.

 Edip Yüksel = 'Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir.'

 Elmalılı Hamdi Yazır = İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İşte o sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur.»

 Gültekin Onan = Gerçekten bu sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.

 Harun Yıldırım = “Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.”

 Hasan Basri Çantay = «Şübhesiz ki bu, (hakkında) şübhe, ve mücâdele edib durduğunuz şeydir».

 Hayrat Neşriyat = 'Şübhesiz bu (azab), hakkında şübhe edip durduğunuz şeydir!'

 İbni Kesir = İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.

 Kadri Çelik = “Gerçekten bu (ateş), sizin kuşkuya kapılmakta olduğunuz şeydir.”

 Muhammed Esed = İşte siz (hakikat inkarcı)larının sorguladığı şey budur!"

 Mustafa İslamoğlu = İşin gerçeği, bu, sizin baştan beri 'acaba' dediğiniz şeyin ta kendisidir."

 Ömer Nasuhi Bilmen = «Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.»

 Ömer Öngüt = "Bu, işte o şüphe edip durduğun şeydir. "

 Şaban Piriş = İşte bu sizin hakkında şüphe ettiğiniz şeydir.

 Sadık Türkmen = “şüphesiz kuşkulanıp durduğunuz şey işte budur!”

 Seyyid Kutub = İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!

 Suat Yıldırım = (47-50) Allah Zebanîlere: "Tutun onu da" buyurur, "cehennemin ta ortasına sürükleyin. Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!" ve deyin ki: "Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!" İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur.

 Süleyman Ateş = İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"

 Tefhim-ul Kuran = «Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapılmakta olduğunuz şeydir.»

 Ümit Şimşek = İşte şüpheyle karşıladığınız şey buydu.

 Yaşar Nuri Öztürk = "İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey."

 İskender Ali Mihr = Muhakkak ki bu azap, sizin şüphe ettiğiniz şeydir.

 İlyas Yorulmaz = İşte bu, sizin dünyada iken şüphe ile inkar ettiğiniz azap.