Önceki Ayet Sonraki Ayet  
70. Sûre Me’âric/42

 فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ

  Fe zerhum yehûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yûadûn(yûadûne).

Kelime Karşılaştırma
fe zer-hum : artık onları terket
yehûdû : dalsınlar, oyalansınlar
ve yel’abû : ve oynasınlar, eğlensinler
hattâ : oluncaya kadar
yulâkû : karşılaşırlar, mülâki olurlar, kavuşurlar
yevme : gün
hum(u) : onlar
ellezî : ki o
yûadûne : vaadolundular
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Bırak artık onları dalsınlar daldıklarına ve oynasınlar oynadıklarıyla, kendilerine vaadedilen güne kavuşuncaya dek.

 Abdullah Parlıyan = O halde bırak onları dalsınlar daldıklarına ve oynasınlar oynadıklarıyla, kendilerine vaadedilen güne kavuşuncaya kadar.

 Adem Uğur = Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.

 Ahmed Hulusi = Bırak onları, vadolundukları süreçlerine kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar!

 Ahmet Tekin = O halde, onları kendi hallerine bırak. Tehdit edildikleri günle karşılaşıncaya kadar dalıp oynasınlar.

 Ahmet Varol = Artık sen onları bırak, vaadedildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsın ve oynasınlar.

 Ali Bulaç = Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.

 Ali Fikri Yavuz = O halde (Ey Rasûlüm) bırak o inkârcıları, (bâtıl inançlarına) dalsınlar ve oynaya dursunlar; tâ o vaad olundukları güne kavuşturulacakları zamana kadar...

 Ali Ünal = Öyleyse bırak onları, kendilerine va’ dedilen güne kavuşuncaya kadar içinde bulundukları bâtılda yüzmeye ve oynayıp eğlenmeye devam etsinler.

 Bayraktar Bayraklı = Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.

 Bekir Sadak = Onlari birak; kendilerine soz verilen gune kavusmalarina kadar dalip oynasinlar.

 Celal Yıldırım = Artık sen, onları bırak da, kendileri için va'dolunan güne kavuşuncaya kadar (inkâr ve azgınlıklarına) dalıp oynasınlar.

 Cemal Külünkoğlu = Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.

 Diyanet İşleri (eski) = Onları bırak; kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar.

 Diyanet Vakfi = Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.

 Edip Yüksel = Bırak onları, kendilerine söz verilen gün ile karşı karşıya gelinceye kadar dalsınlar, oynasınlar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = O halde, onları kendi hallerine bırak. Tehdit edildikleri günle karşılaşıncaya kadar dalıp oynasınlar.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Artık sen onları bırak, vaadedildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsın ve oynasınlar.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.

 Gültekin Onan = Şu halde sen kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.

 Harun Yıldırım = Şu halde kendilerine vadedilen günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oyalansınlar.

 Hasan Basri Çantay = (Şimdilik) onları (hallerine) bırak. (Azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynaya dursunlar.

 Hayrat Neşriyat = (Ey Habîbim!) Artık onları bırak, va'd olunageldikleri günlerine kavuşuncaya kadar(bâtıla) dalsınlar, oynasınlar!

 İbni Kesir = Bırak onları, kendilerine vaadolunan güne kavuşuncaya kadar dalıp oynasınlar.

 Kadri Çelik = O halde sen, kendilerine vaat edilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.

 Muhammed Esed = O halde, bırak onları, kendilerine vaad edilen (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar boş konuşmalarla oyalansınlar ve (kelimelerle) oynayıp dursunlar;

 Mustafa İslamoğlu = Artık onları kendi haline bırak; vaad edildikleri güne kavuşuncaya kadar lafa dalıp oynayadursunlar.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Şimdilik onları bırak, dalsınlar ve oynasınlar, vaad olundukları günlerine kavuşacaklarına değin.

 Ömer Öngüt = Resulüm! Bırak onları! Tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.

 Şaban Piriş = -Bırak onları, kendilerine söz verilen gün gelinceye kadar dalıp, oynasınlar!

 Sadık Türkmen = O halde bırak onları dalsınlar ve oynayadursunlar vadolunan günlerine kavuşuncaya dek...

 Seyyid Kutub = Bırak onları kendilerine va'dedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın oynasınlar.

 Suat Yıldırım = Artık sen onları kendi hallerine bırak da, kendilerine vâd edilen gün gelinceye kadar bâtıla dalsın, oynasınlar.

 Süleyman Ateş = Bırak onları kendilerine va'dedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oynasınlar.

 Tefhim-ul Kuran = Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.

 Ümit Şimşek = Bırak onları, dalsınlar, eğlensinler, vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar.

 Yaşar Nuri Öztürk = Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.

 İskender Ali Mihr = Artık onları terket, vaadolundukları güne kavuşuncaya kadar dalsınlar ve oynasınlar.

 İlyas Yorulmaz = Bırak onları. Onlara vaat edilen hesaplaşma gününe kavuşuncaya kadar, oyalanıp, oyun oynasınlar.