Önceki Ayet Sonraki Ayet  
27. Sûre Neml/28

 اذْهَب بِّكِتَابِي هَذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ

  İzheb bi kitâbî hâzâ fe elkıh ileyhim summe tevelle anhum fanzur mâzâ yerciûn(yerciûne).

Kelime Karşılaştırma
izheb bi(izheb) : götür
kitâbî : benim kitabım, benim yazım, benim mektubum
hâzâ : bu
fe : o zaman, böylece
elkıh : at, bırak
ileyhim : onlara
summe : sonra
tevelle : geri dön
an-hum : onlardan
fenzur (fe unzur) : sonra bak
mâzâ : ne, neye
yerciûne : döner, dönecekler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Git, şu mektubumu götür, ver onlara, sonra biraz çekil onlardan, bak bakalım, ne cevap verecekler?

 Abdullah Parlıyan = “Al, bu mektubu onlara götür ve bak bakalım nasıl bir sonuca varacaklar.”

 Adem Uğur = Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.

 Ahmed Hulusi = "Şu mektubumu götür onlara bırak! Sonra bir kenara çekil de bak bakalım, hangi anlayışta olacaklar?"

 Ahmet Tekin = 'Şu mektubumu götür, onlara bırak. Sonra bir kenara çekil. Ne sonuca varacaklarını dikkatlice takip et.'

 Ahmet Varol = Şu mektubumu götür, onu kendilerine bırak; sonra onlardan biraz uzaklaş da bak ki neye başvuruyorlar.'

 Ali Bulaç = "Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"

 Ali Fikri Yavuz = Bu mektubumu götür de bırak onlara. Sonra yanlarından çekil de bak, ne neticeye varacaklar.”

 Ali Ünal = (Sonra, yazdığı mektubu Hüdhüd’e verip,) “Bu mektubumu al götür ve (Kraliçe ile idare meclisinin) önlerine bırak. Sonra bir kenara çekil ve bak bakalım, mektubu nasıl karşılayacaklar?”

 Bayraktar Bayraklı = “Şu yazımı götürüp onlara at! Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar.”[390]

 Bekir Sadak = «Bu yazimi gotur, onlara at, sonra bir yana cekil, varacaklari sonuca bak.»

 Celal Yıldırım = «Şimdi bu mektubumu götür de onların yanına bıraktıktan sonra geri çekil, nasıl bir sonuca varacaklarına bir bak!»

 Cemal Külünkoğlu = “Al bu mektubumu onlara götür; sonra bir kenara çekilip onları kendi hallerine bırak ve bak bakalım, nasıl bir sonuca varacaklar?”

 Diyanet İşleri (eski) = 'Şu yazımı götür, onlara at, sonra bir yana çekil, varacakları sonuca bak.'

 Diyanet Vakfi = Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.

 Edip Yüksel = 'Şu mektubumu onlara götürüp ilet ve sonra bir yana çekilip tepkilerini gözle.'

 Elmalılı Hamdi Yazır = Şu mektubumu götür bırak onlara, sonra dön kendilerinden de bak ne neticeye varacaklar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şu mektubumu götür onlara bırak; sonra geri çekil de, ne sonuca varacaklarına bak!»

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.»

 Gültekin Onan = "Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"

 Harun Yıldırım = Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.

 Hasan Basri Çantay = «Şu mektubumu götür, onu kendilerine bırak. Sonra onlardan biraz çekil de bak neye dönecekler»?

 Hayrat Neşriyat = 'Bu mektûbumu götür de kendilerine bırak; sonra onlardan (biraz öteye) çekil de, ne (netîce)ye varacaklarına bak!'

 İbni Kesir = Şu yazımı götür, kendilerine bırak. Sonra bir yana çekil, bak; neye dönecekler.

 Kadri Çelik = “Şu mektubumu götür, onlara at, sonra da onlardan bir tarafa çekil; böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?”

 Muhammed Esed = "Al bu mektubumu onlara götür; sonra bir kenara çekilip onları kendi hallerine bırak ve bak bakalım, nasıl bir sonuca varacaklar".

 Mustafa İslamoğlu = "Bu mektubumu al onlara ulaştır; sonra onlardan uzaklaşıp bir köşeye çekil de bak bakalım, nasıl bir sonuca varacaklar."

 Ömer Nasuhi Bilmen = «Şu mektubum ile git, hemen onlara bırak, sonra onlardan çekil de bak ki, neye varacaklar?»

 Ömer Öngüt = “Şu mektubumu götür, onlara at! Sonra bir yana çekil de, ne neticeye varacaklar bir bak!”

 Şaban Piriş = Bu mektubumu götür ve onlara ilet, sonra onlardan biraz ayrıl ve neye başvuracaklarına bak!

 Sadık Türkmen = Bu mektubumu götür onlara bırak. Sonra onlardan biraz geri çekil. Neye başvuruyorlar bir bak!”

 Seyyid Kutub = Şu mektubumu götürüp onlara at, sonra seni göremeyecekleri bir yere çekil de bak bakalım ne gibi bir sonuca varacaklar?

 Suat Yıldırım = (27-28) "Bakalım, dedi Süleyman, doğru mu söyledin, yoksa yalancının teki misin, bunu anlayacağız. Sen şimdi şu mektubumu götür, bırak onların yanına, sonra onlardan biraz uzaklaş ve ne yapacaklarını gözle."

 Süleyman Ateş = "Bu mektubumu götür, onlara at, sonra onlardan biraz öteye çekil de bak, neye başvuruyorlar (ne yapacaklar)."

 Tefhim-ul Kuran = «Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak, sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?»

 Ümit Şimşek = 'Şu mektubumu götür, onlara bırak; sonra bir kenara çekil ve ne yapacaklarına bak.'

 Yaşar Nuri Öztürk = "Şu yazımı götürüp onlara at. Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar."

 İskender Ali Mihr = Bu yazımı (mektubumu) götür, böylece onlara (onu) at (ulaştır). Sonra onlardan (geri) dön, neye dönecekler (ne cevap verecekler) bak!

 İlyas Yorulmaz = “Bu yazdığım mektubu götür ve onlara ver. Sonra onlardan dönüp uzaklaş ve onları gözetle. Nasıl bir tepki verecekler?” dedi.