Önceki Ayet Sonraki Ayet  
54. Sûre Kamer/14

 تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاء لِّمَن كَانَ كُفِرَ

  Tecrî bi a’yuninâ, cezâen li men kâne kufir(kufire).

Kelime Karşılaştırma
tecrî : akıp gitmekteydi
bi a’yuni-nâ : gözlerimiz önünde
cezâen : karşılık olarak, mükâfat olarak
li men : o kimse
kâne : oldu, idi
kufire : inkâr edildi
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükâfattı nankörlük görene.

 Abdullah Parlıyan = Kendisine karşı nankörlük edilen kulumuz Nuh'a, bizden bir mükafat olmak üzere gemi, gözetimimiz ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu.

 Adem Uğur = İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 Ahmed Hulusi = (Tekne) gözetimimizde akıp gidiyordu. Nankörlük edilene (Nuh'a) bir ceza olmak üzere!

 Ahmet Tekin = İnkâr edilen, nankörlük edilen Nûh’a bir mükâfat olmak üzere, gemiler gözlerimizin önünde, himayemizde akıp gidiyordu.

 Ahmet Varol = O (gemi) inkar edilen kişiye bir mükafat olarak gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 Ali Bulaç = Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkâr edilmiş/nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.

 Ali Fikri Yavuz = Öyle ki, muhafazamız altında akıb gidiyordu. Bunu, (peygamberlik nimeti) inkâr edilen Nuh’a, bir mükâfat olarak yaptık.

 Ali Ünal = Ki o (Gemi), kadri bilinmemiş, inkâr ve hakarete uğramış o değerli insana mükâfat olarak inayetimiz altında akıp gidiyordu.

 Bayraktar Bayraklı = İnkâr edilmiş Nûh'a bir ödül olmak üzere, gemi gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 Bekir Sadak = (13-14) Onu, tahtadan yapilmis, mihla cakilmis bir gemiye bindirdik; inkar edilmis olan Nuh'a mukafat olarak verdigimiz gemi nezaretimiz altinda yuzuyordu.

 Celal Yıldırım = Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu.

 Cemal Külünkoğlu = Mesajı inkâr edilen kulumuz (Nuh)'a ödül olarak yaptırılan bu gemi, gözetimimiz altında akıp gidiyordu.

 Diyanet İşleri (eski) = (13-14) Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.

 Diyanet Vakfi = İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 Edip Yüksel = Reddedilmiş olan kişiye bir ödül olarak gözetimimiz altında akıp gidiyordu.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = gözetimimiz altında yürüyüp yol alıyordu, inkar ve nankörlüğe uğramış kimseye mükafat olmak üzere.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Nankörlük edilen (kulumuz)a bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 Gültekin Onan = Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) küfredilmiş olan (Nuh)'a bir mükafaat olmak üzere.

 Harun Yıldırım = Gözlerimiz önünde akıpgitmekteydi. İnkarnankörlük edilmiş olana bir mükafat olmak üzere.

 Hasan Basri Çantay = ki (o gemi; hakkında) nankörlük edilmiş bulunan (o zât) e bir mükâfat olmak üzere, bizim gözlerimiz önünde akıb gidiyordu.

 Hayrat Neşriyat = (O gemi) bizim nezâretimizde akıp gidiyordu. İnkâr edilmiş olan (Nûh)’a bir mükâfât olarak (böyle yaptık).

 İbni Kesir = Küfredilmiş olana mükafat olmak üzere Bizim gözetimimizle yüzüyordu.

 Kadri Çelik = İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olarak gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi.

 Muhammed Esed = ve (gemi), gözlerimizin önünde akıp gitti. (Bu,) nankörce reddedilmiş olan o (Nuh) için bir ödüldü.

 Mustafa İslamoğlu = o (gemi) gözetimimiz altında yol aldı; (bu), nankörlüğe maruz kalan (Nuh'a) verilmiş bir ödüldü.

 Ömer Nasuhi Bilmen = (13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak.

 Ömer Öngüt = İnkâr edilen (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, nezaretimiz altında akıp gidiyordu.

 Şaban Piriş = Gözlerimizin önünde akıp gitti. İnkar edilen (Nuh’a) bir ödül olarak.

 Sadık Türkmen = Bizim gözetimimizde akıp gidiyordu. Nankörlük edilmiş olan kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak!

 Seyyid Kutub = Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu.

 Suat Yıldırım = O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu.

 Süleyman Ateş = (Kendisine karşı) Nankörlük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükâfât olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 Tefhim-ul Kuran = Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisine ve getirdiklerine karşı) Küfredilip nankörlük edilmiş olan (Nuh)'a bir mükafat olmak üzere.

 Ümit Şimşek = İnkârla karşılaşmış kulumuza ödül olarak, gözetimimiz altında gemi akıp gidiyordu.

 Yaşar Nuri Öztürk = Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için.

 İskender Ali Mihr = (Gemi) gözlerimizin önünde yüzerek akıp gidiyordu, inkâr edilmiş olana (Hz. Nuh’a) bir mükâfat olarak.

 İlyas Yorulmaz = Toplumları tarafından inkâr edilmiş olanlara mükâfat olarak, gemi bizim gözetimimizde akıp gidiyordu.