وَأُتْبِعُواْ فِي هَذِهِ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ
Ve utbiû fî hâzihî la’neten ve yevmel kıyâmeti, bi’ser rifdul merfûd(merfûdu).
ve utbiû | : ve tâbî tutuldular |
fî hâzi-hi | : bunda, burada |
la’neten | : lânet |
ve yevme el kıyâmeti | : ve kıyâmet günü |
bi’se | : (ne) kötü |
er rifdu | : bağış, bahşiş |
el merfûdu | : verilen bağış, bahşiş |
Diyanet İşleri = Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!
Abdulbaki Gölpınarlı = Burada da lânete uğradılar, kıyâmet gününde de. Şu bağışlanan bağış, ne de kötü bağıştır.
Abdullah Parlıyan = Öyle ya, bu dünyada Allah'ın laneti kovaladı durdu onları, kıyamet gününde de aynen öyle olacak. Onlara verilen bu bahşiş ve yardım ne kötüdür.
Adem Uğur = Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. (Onlara) verilen bu armağan ne kötü armağandır!
Ahmed Hulusi = Hem burada (dünyada) hem de kıyamet sürecinde lânete tâbi olundular! O hisselerine düşen ne kötü bir paydır!
Ahmet Tekin = Onlar bu dünyada da, Kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. Onlara verilen armağan ne kötü bir armağandır.
Ahmet Varol = Onlar burada da, kıyamet gününde de lanete uğratıldılar. (Onlara) verilen bu bağış ne kötü bir bağıştır!
Ali Bulaç = Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Ali Fikri Yavuz = Hem burada (dünyada), hem de kıyamet gününde bir lânete uğratıldılar. Onlara verilen bu bahşiş ne kötü bir bahşiştir!...
Ali Ünal = Hem bu dünyada, hem de Kıyamet Günü’nde rahmetten uzaklaştırılıp lânetle anılmaya müstahak oldular. Ne kötü bir bahşiş, ne kötü bir ikramdır bu lânet!
Bayraktar Bayraklı = Hem burada hem kıyamet gününde peşlerine lanet takılmıştır. Ne kötü destektir o arkalarına takılmış olan!
Bekir Sadak = Hem burada ve hem kiyamet gununde lanete ugratilirlar. Bu ne kotu bir bagistir!
Celal Yıldırım = Burada lanet peşlerine takıldı ; Kıyamet gününde de (öyle olacak). Desteklendikleri şey ne kötü destektir.
Cemal Külünkoğlu = Çarpıldıkları azaba ilave olarak hem dünyada hem de ahirette lânete uğramışlardır. Ne kötü bir ikramdır onlara verilen bu ikram.
Diyanet İşleri (eski) = Hem burada ve hem kıyamet gününde lanete uğratılırlar. Bu ne kötü bir bağıştır!
Diyanet Vakfi = Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. (Onlara) verilen bu armağan ne kötü armağandır!
Edip Yüksel = Burada da, ahirette de peşlerine lanet takılmıştır. Aldıkları armağan ne kötü armağandır!
Elmalılı Hamdi Yazır = Hem burada arkalarından bir lâ'netle ta'kıb edildiler hem Kıyamet günü, bu vurulan destek ne fena destektir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Hem burada hem de kıyamet gününde arkalarından bir lanetle takip edildiler. Bu yapılan destek ne fena destektir!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Hem burada, hem de kıyamet gününde lanetle izlendiler. Onlara verilen bu karşı destek ne fena bir destektir!
Gültekin Onan = Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Harun Yıldırım = Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Yapılan bu bağış, ne kötü bir bağıştır.
Hasan Basri Çantay = Burada da, kıyaamet gününde de lâ'nete tâbi tutuldular onlar. (Kendilerine) verilen bu vergi ne kötü vergidir!
Hayrat Neşriyat = (Onlar) hem burada (dünyada), hem de kıyâmet gününde lâ'nete tâbi' tutuldular.(Onlara) yapılan bu ikram, ne kötü ikramdır!
İbni Kesir = Hem burada, hem de kıyamet gününde la'nete uğratıldılar. Kendilerine verilen bu bağış ne kötü bir bağıştır.
Kadri Çelik = Onlar, burada da kıyamet gününde de lanetle izlendiler. Pek de kötü bir bağıştır, bu verilen bağış!
Muhammed Esed = Öyle ya; burada (bu dünyada, Allah'ın) laneti kovaladı durdu onları, Kıyamet Günü'nde de (onunla tepelenecekler:) ne kötü bir pay, bu paylarına düşen!
Mustafa İslamoğlu = Sonuçta peşlerine burada da bir lanet takıldı, Kıyamet Günü'nde de... Pay da, pay verilen de ne fenadır!
Ömer Nasuhi Bilmen = Burada da bir lânete tâbi tutuldular, Kıyamet gününde de. Ne kötü bir yardımdır bu yapılmış olan yardım.
Ömer Öngüt = Hem burada hem kıyamet gününde lânete uğratılırlar. Ne kötü bir bağıştır onlara verilen bu bağış!
Şaban Piriş = Hem burada da kıyamet gününde de lanete uğrarlar. Bu ne kötü bir bağıştır.
Sadık Türkmen = Bu dünyada peşlerine bir lânet/mutsuzluk takılmıştır. Ve kıyamet gününde de... Verilen bu ceza, ne kötü bir cezadır.
Seyyid Kutub = Çarpıldıkları azaba ek olarak hem dünyada hem de ahirette lânete uğramışlardır. Paylarına düşen bu armağan ne fena bir armağandır.
Suat Yıldırım = Bu dünyada da, kıyamet gününde de lânetle kovalandılar. Peşlerindeki destek, ne kötü bir destek!
Süleyman Ateş = Bu dünyâda da (onların) ardına la'net takılmıştır, kıyâmet gününde de (burada da la'netle anılacaklardır, âhirette de)! Bu vergi, ne kötü bir vergidir!
Tefhim-ul Kuran = Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Ümit Şimşek = Bu dünyada da onlar lânete uğradılar, kıyamet gününde de. Ne kötü bir ikramdır onlara sunulan!
Yaşar Nuri Öztürk = Peşlerine lanet takılmıştır: Hem burada hem kıyamet gününde ne kötü destektir o arkalarına takılmış olan!
İskender Ali Mihr = Ve burada, kıyâmet gününde lânete tâbî tutuldular. Verilen bahşiş (ne) kötü bir bağıştır.
İlyas Yorulmaz = Onlar kendilerini bu lanet yere sürükleyecek şeylere uydular ve kıyamet gününde de (aynı şekilde uyacaklar). Paylarına (yaptıklarının karşılığı olarak) düşen ne kadar kötü.