إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
İz nusevvîkum bi rabbil âlemîn(âlemîne).
iz | : olmuştu |
nusevvî-kum | : sizi eşit tutuyoruz |
bi | : ile |
rabbi | : Rabbi |
el âlemîne | : âlemler |
Diyanet İşleri = “Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Sizi, âlemlerin Rabbiyle bir tuttuğumuz zaman.
Abdullah Parlıyan = Çünkü sizin gibi yaratılmış varlıkları, alemlerin Rabbıyla bir tutuyorduk.
Adem Uğur = Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
Ahmed Hulusi = "Hani sizi Rabb-ül âlemîn ile eşit kılmıştık. "
Ahmet Tekin = 'Biz, sizi, âlemlerin bütün varlıkların Rabbi ile eşit tutuyor muşuz?'
Ahmet Varol = Çünkü sizi alemlerin Rabbine eşit tutuyorduk.
Ali Bulaç = "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
Ali Fikri Yavuz = Çünkü (ey putlar), sizi âlemlerin Rabbine denk tutuyorduk.
Ali Ünal = “Sizi Âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.
Bayraktar Bayraklı = (96-102) Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: “Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
Bekir Sadak = (96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.
Celal Yıldırım = Çünkü sizi, âlemlerin Rabbı ile eşit seviyede tutuyorduk.
Cemal Külünkoğlu = Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.
Diyanet İşleri (eski) = (96-102) Orada putlarıyla çekişerek: 'Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak' derler.
Diyanet Vakfi = Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
Edip Yüksel = 'Çünkü sizi evrenlerin Rabbine denk tutuyorduk.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Çünkü sizi alemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.»
Gültekin Onan = "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin rabbiyle eşit tutuyorduk."
Harun Yıldırım = “Çünkü sizi alemlerin rabbi ile eşit tutuyorduk.”
Hasan Basri Çantay = «Çünkü sizi aalemlerin Rabbi ile bir seviyyede tutuyorduk».
Hayrat Neşriyat = 'Çünki, sizi âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk.'
İbni Kesir = Hani biz, sizi alemlerin Rabbı ile bir tutmuştuk.
Kadri Çelik = “Çünkü sizi âlemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.”
Muhammed Esed = çünkü, siz(in gibi yaratılmış varlıklar)ı alemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk;
Mustafa İslamoğlu = o zaman sizi alemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk;
Ömer Nasuhi Bilmen = «Çünkü biz sizi (ey putlar) Âlemlerin Rabbine müsavî tutuyorduk.»
Ömer Öngüt = “Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. ”
Şaban Piriş = Çünkü sizi evrenin sahibi ile eşit tutmuştuk.
Sadık Türkmen = Biz o zaman sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk!
Seyyid Kutub = Çünkü sizleri alemlerin Rabb'ine denk tutmuştuk.
Suat Yıldırım = (96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"
Süleyman Ateş = "Çünkü sizi âlemlerin Rabbine eşit tutuyorduk."
Tefhim-ul Kuran = «Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
Ümit Şimşek = 'O vakit sizi Âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk.
Yaşar Nuri Öztürk = "Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk."
İskender Ali Mihr = Âlemlerin Rabbi ile sizi (putları) bir tutuyorduk.
İlyas Yorulmaz = (Kendilerini azdıranlara) “Biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutuyorduk. ”