إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ أَغْنِيَاء رَضُواْ بِأَن يَكُونُواْ مَعَ الْخَوَالِفِ وَطَبَعَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
İnnemâs sebîlu alâllezîne yeste'zinûneke ve hum agniyâu, radû bi en yekûnû meal havâlifi ve tabeallâhu alâ kulûbihim fe hum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).
innemâ | : ancak, sadece, fakat |
es sebîlu | : yol, vesile |
alâ | : üzerine |
ellezîne yeste’zinûne-ke | : senden izin isteyen kimseler |
ve hum | : ve onlar |
agniyâu | : zenginler |
radû | : razı oldular |
bi en yekûnû | : olmaya |
mea el havâlifi | : (savaşa katılmayıp) geride kalanlarla beraber |
ve tabea allâhu | : ve Allah tabetti, mühürledi |
alâ | : üzerini |
kulûbi-him | : onların kalpleri |
fe hum | : böylece onlar |
lâ ya’lemûne | : bilmezler, bilemezler |
Diyanet İşleri = Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Suçlu sayılanlar, ancak zengin oldukları halde gelip senden izin isteyenlerdir. Onlar, geri kalanlarla kalmaya râzı olmuşlardır ve Allah, kalplerini mühürlemiştir, fakat anlamaz onlar.
Abdullah Parlıyan = Yalnızca savaşa katılmak için, her bakımdan müsait ve varlıklı oldukları halde, senden katılmamak yönünde izin isteyenler, haklı olarak kınanıp sorumlu tutulabilir. Böyleleri geri kalanlarla birlikte oturup kalmaya razı oldular. Allah da bu yüzden, onların kalplerini mühürledi. Öyle ki, artık ne yaptıklarını ve sonlarının ne olacağını bilmiyorlar.
Adem Uğur = Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar (neyin doğru olduğunu) bilmezler.
Ahmed Hulusi = Ancak şunlar sorumlu tutulabilirler: Zengin oldukları hâlde (seninle cihada çıkmamak için) izin isterler. . . Onlar savaşa katılmayıp; geride kalan kadınlar, çocuklar, âcizler ile beraber olmaya razı oldular. . . Allâh da kalplerini mühürledi (şuurları kilitlendi). . . Artık onlar (hakikati) bilmezler.
Ahmet Tekin = Sorumluluk, ancak zengin oldukları halde, senden izin isteyenleredir. Onlar, savaşa giden orduya katılmayan, dışlanmış aşağılık bozguncularla birlikte kalmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini, kafalarını anlayışsız hale getirdi.. Artık onlar doğruyu da, menfaatlerini de bilemezler.
Ahmet Varol = Ancak zengin oldukları halde senden izin isteyen ve geride kalanlarla birlikte olmaya razı olanların aleyhlerine yol vardır. Allah onların kalplerini mühürlemiştir; artık onlar anlamazlar.
Ali Bulaç = Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
Ali Fikri Yavuz = Muahazeye yol, ancak o kimseleredir ki, zengin oldukları halde, savaştan geri kalmak için senden izin isterler. Bunlar, kadınlarla beraber olmağa razı oldular. Allah da kalblerini mühürledi. Artık başlarına gelecek felâketi bilmezler.
Ali Ünal = Sorumluluk ve vebal ancak, varlıklı olmalarına ve yeterli imkânları bulunmasına rağmen sefere katılmamak için çeşitli bahanelerle senden izin isteyenler üzerinedir. Onlar, geride kalmaları tabiî bulunan (kadın, çocuk ve ihtiyar)larla birlikte olmayı tercih ettiler ve Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, (gerçeği, meselelerin mahiyetini) bilen ve ilme dayanarak hareket eden kimseler değildir.
Bayraktar Bayraklı = Sorumluluk sadece, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi; artık onlar neyin doğru olduğunu bilemezler.
Bekir Sadak = Sorumluluk ancak, zengin olduklari halde senden izin isteyen, geride kalan kadinlarla bulunmaya razi olanlara ve Allah kalblerini muhurlemis oldugu icin bilmeyenleredir.
Celal Yıldırım = Kınama ve ayıplamaya yol, ancak zengin oldukları halde senden izin isteyip geriye kalanlar (kadınlarca beraber olmaya razı olanlardır. Allah da bunların kalblerini mühürledi ; artık (sonun ne olacağını) bilmezler.
Cemal Külünkoğlu = Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde (savaşa gitmemek için) senden izin isteyenleredir. Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla beraber olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar (yaptıkları yüzünden başlarına gelecekleri) bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) = Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyen, geride kalan kadınlarla bulunmaya razı olanlara ve Allah kalblerini mühürlemiş olduğu için bilmeyenleredir.
Diyanet Vakfi = Ancak şunlar sorumlu tutulabilirler: Zengin oldukları hâlde (seninle cihada çıkmamak için) izin isterler. . . Onlar savaşa katılmayıp; geride kalan kadınlar, çocuklar, âcizler ile beraber olmaya razı oldular. . . Allâh da kalplerini mühürledi (şuurları kilitlendi). . . Artık onlar (hakikati) bilmezler.
Edip Yüksel = Yalnız, zengin oldukları halde senden izin isteyenler kınanabilir. Geride kalanlarla birlikte olmayı istediler, ALLAH da kalplerini damgaladı. Bunun için bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Muahazeye yol ancak o kimseleredir ki zengin oldukları halde kalmak için senden izin isterler, bunlar kadınlarla beraber olmağa razı oldular, Allah da kalplerini tabetti, de artık başlarına geleceği bilmezler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler.
Gültekin Onan = Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birtikte olmayı seçerler. Tanrı, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar bilmezler.
Harun Yıldırım = Yol, ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenlerin aleyhinedir. Onlar geri kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
Hasan Basri Çantay = (Muâhazeye) yol ancak o kimselerdir ki zengin oldukları halde (yurdlarında kalmak için) senden izin isterler. Bunlar geri kalanlarla beraber olmıya rızaa gösterdiler. Allah da kalblerini mühürledi. Artık onlar (âkıbetlerindeki acılığı) bilmezler.
Hayrat Neşriyat = (Aleyhlerine) yol, ancak kendileri zengin kimseler oldukları hâlde (sırf cihâda gitmemek için) senden izin isteyenleredir. (Onlar) geride kalan (kadın)larla berâber olmaya râzı oldular; Allah da (isyanlarındaki inadları sebebiyle) onların kalblerini mühürledi; artık onlar (hakkı) bilmezler.
İbni Kesir = Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyen, geride kalan kadınlarla bulunmaya razı olanlara ve Allah kalblerini mühürlemiş olduğu için bilmeyenleredir.
Kadri Çelik = Sadece imkân sahibi oldukları halde senden izin isteyen ve geride kalanlarla bulunmaya razı olanlar aleyhine (kınanma ve cezalandırılma için) yol vardır. Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı da onlar bilmezler.
Muhammed Esed = Yalnızca, (savaşa katılmak için) her bakımdan müsait ve varlıklı oldukları halde senden (katılmamak yönünde) izin isteyenler haklı olarak kınanıp sorumlu tutulabilir. Böyleleri evde kalanlarla birlikte oturmayı yeğlediler; Allah da bu yüzden onların kalplerini mühürledi; öyle ki, artık (ne yaptıklarını) bilmiyorlar.
Mustafa İslamoğlu = Asıl cezalandırma yolu zengin oldukları halde kalmak için senden izin isteyenleredir. Onlar, geride kalan kadınlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalplerini mühürledi; artık başlarına geleceği bilmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ancak muaheze yolu o kimseler üzerinedir ki, onlar zengin kimseler oldukları halde senden izin isterler, geriye kalanlar ile beraber olmaya razı olmuş bulunurlar. Allah Teâlâ da onların kalpleri üzerini mühürlemiştir. Artık onlar bilmezler.
Ömer Öngüt = Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geride kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
Şaban Piriş = Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyen, geride kalanlarla beraber bulunmaya razı olanlara ve Allah, kalplerini mühürlemiş olduğu için anlamayanlaradır.
Sadık Türkmen = Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini huzursuz kıldı. Artık başlarına geleceği bilmezler.
Seyyid Kutub = Ancak zengin oldukları halde savaşa katılmamak üzere senden izin isteyenler, böylece savaşma gücünden yoksun olanlarla birlikte evlerinde oturmayı içlerine sindirenler kınanabilir suçlanabilirler. Allah onların kalplerini mühürlediği için neyin yararlı olduğunu bilmezler.
Suat Yıldırım = Ayıplamak gerekirse, zengin ve imkânlı olmalarına rağmen savaşa katılmamak için bahaneler ileri sürenler ayıplanmalıdır. İşte onlar geride kalan güçsüz kadınlarla beraber kalmaya razı oldular. Allah da onların kalblerini mühürledi. Artık onlar işlerin gerçek mahiyetini bilemezler.
Süleyman Ateş = Ancak şu kimselerin kınanmasına yol vardır ki, zengin oldukları halde (geri kalmak için) senden izin isterler. Geri kalan kadınlarla beraber olmağa râzı oldular. Allâh da onların kalblerini mühürledi; artık onlar bilmezler.
Tefhim-ul Kuran = Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
Ümit Şimşek = Kınanacak olanlar, zengin oldukları halde senden izin isteyenlerdir. Onlar, geride kalanlarla beraber bulunmaktan hoşnut olmuşlardır. Onun için de Allah onların kalplerini mühürlemiştir; artık birşey bilemezler.
Yaşar Nuri Öztürk = Ancak şu kimseler aleyhine yol vardır: Zengin oldukları halde senden izin isterler. Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı olmuştur bunlar. Ve Allah, kalplerine mühür basmıştır, artık bilemezler.
İskender Ali Mihr = Fakat zengin oldukları halde senden izin isteyip, geride kalanlarla beraber olmaya razı olan kimselere yol (günaha vesile) vardır. Ve Allah, onların kalplerinin üzerini tabetti (mühürledi). Artık onlar bilemezler.
İlyas Yorulmaz = Ancak zengin ve güçlü oldukları halde, senden izin isteyerek geride kalanlarla birlikte oturmaya razı olanlar için yol (sorumluluk) vardır. Böylelerinin Allah kalplerini kapatmış, bundan sonra sorumluluklarını bilmezler.