Önceki Ayet Sonraki Ayet  
11. Sûre Hûd/9

 وَلَئِنْ أَذَقْنَا الإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ

  Ve le in ezaknâl insâne minnâ rahmeten summe neza'nâhâ minhu, innehu le yeûsun kefûr(kefûrun).

Kelime Karşılaştırma
ve le : ve elbette
in : eğer
ezaknâ el insâne : insana tattırdık
min-nâ : bizden
rahmeten : bir rahmet
summe : sonra
neza’nâ-hâ : onu biz çekip aldık
min-hu : ondan
inne-hu : muhakkak ki o
le yeûsun : mutlaka (tamamen) ümitsiz olur
kefûrun : nankör olur
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.

 Abdulbaki Gölpınarlı = İnsana, katımızdan bir rahmet tattırsak da sonra alıversek onu insandan, şüphe yok ki her şeyden ümidini keser, bir nankör olur gider.

 Abdullah Parlıyan = Eğer insana kendi tarafımızdan bir rahmet tattırdıktan sonra, onu ondan çekip alırsak, hemen ümitsizliğe düşer ve Allah'tan gelen tüm gerçekleri inkâr ederek nankör olur.

 Adem Uğur = Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.

 Ahmed Hulusi = Andolsun ki, eğer insana bizden bir rahmet tattırsak da sonra onu ondan çekip alsak, muhakkak ki o çok umutsuzluğa düşer ve çok nankör olur.

 Ahmet Tekin = Eğer insana, tarafımızdan bir rahmet, bir nimet tattırır, sonra da bunu kendisinden çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör bir kimse olur.

 Ahmet Varol = İnsana katımızdan bir rahmet tattırsak da sonra onu geri alsak o hemen ümitsiz bir nankör oluverir.

 Ali Bulaç = Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

 Ali Fikri Yavuz = Eğer insana, tarafımızdan bir rahmet, bir nimet tattırır, sonra da bunu kendisinden çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör bir kimse olur.

 Ali Ünal = Katımızdan insana bir rahmet tattırır, sonra da bu rahmeti ondan çekip alırsak, bu takdirde o, büyük hayal kırıklığı içinde son derece ümitsiz, olabildiğine nankör kesilir.

 Bayraktar Bayraklı = Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır da sonra bunu ondan çekip geri alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.

 Bekir Sadak = And olsun ki, insana nimetimizi tattirir sonra onu ondan cekip alirsak, o suphesiz umutsuz bir nankore doner.

 Celal Yıldırım = İnsana kendi tarafımızdan bir rahmet tattırdıktan sonra, onu ondan çekip alırsak, (bir de bakarsın ki) o çok umutsuz ve çok nankördür.

 Cemal Külünkoğlu = Bunun gibi, insana katımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu kendisinden çekip alsak, muhakkak o, (önceki lütfumuzu unutan) çok ümitsiz ve çok nankör bir kimse olur.

 Diyanet İşleri (eski) = And olsun ki, insana nimetimizi tattırır sonra onu ondan çekip alırsak, o şüphesiz umutsuz bir nanköre döner.

 Diyanet Vakfi = Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.

 Edip Yüksel = İnsana kendimizden bir rahmet tattırsak ve sonra ondan çekip alsak, umutsuzlaşır, nankörleşir.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Ve şayed insana tarafımızdan bir rahmet tattırır sonra da onu ondan alıverirsek şüphesiz ki o çok me'yustur, nankördür

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şayet insana tarafımızdan bir nimet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alırsak, şüphesiz ki, o bütün ümidini yitirir ve nankör biri oluverir.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve şayet insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu kendisinden geri alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör bir kimse olur.

 Gültekin Onan = Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir (çok / pek) kafirdir (mübalağa sigası).

 Harun Yıldırım = Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip–alsak, şüphesiz o, ümidini kesmiş bir nankör olur.

 Hasan Basri Çantay = İnsana bizden bir rahmet (ve ni'met) tatdırıb da sonra bunu kendisinden soyub alıversek, andolsun, (o anda) o, (Allahın fazlından) ümidini kesen bir adam, (evvelki ni'metleri tamamen unutan) bir nankördür.

 Hayrat Neşriyat = Şübhesiz ki, insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak da, sonra bunu ondan çekip alsak; doğrusu o, gerçekten çok ümidsiz, çok nankör olur.

 İbni Kesir = Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra onu geri alırsak; andolsun ki o, pek ümitsiz, pek nankör olur.

 Kadri Çelik = Hiç şüphesiz insana nimetimizi tattırır, sonra onu ondan çekip alırsak, o şüphesiz umutsuz ve nankör biri kesilir.

 Muhammed Esed = Bunun gibi, insana katımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu kendisinden çekip alsak, hemen (önceki lütfumuzu) nankörce unutup umutsuzluğa düşer.

 Mustafa İslamoğlu = Ne ki eğer insanoğluna katımızdan bir rahmet tattırır, daha sonra da o rahmeti ondan çekip alırsak; derhal o derin bir umutsuzluğa, dehşet bir nankörlüğe saplanır.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu ondan çekip alırsak şüphe yok ki o elbette çok me'yustur, nankördür.

 Ömer Öngüt = Andolsun ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da ondan çekip alsak, o hemen ümitsizliğe düşer ve nankör olur.

 Şaban Piriş = Eğer insanlara tarafımızdan bir rahmet tattırıp, sonra onu kendisinden geri alırsak, o artık, ümitsiz bir nankör olur.

 Sadık Türkmen = Insana, bizden bir rahmet tattırıp, sonra da onu ondan çekip alsak; kuşkusuz o ümitsizliğe düşmüş bir nankördür artık!

 Seyyid Kutub = Eğer insana önce rahmetlerimizi tattırıp sonra onu elinden alsak, o mutsuz bir nanköre dönüşür.

 Suat Yıldırım = Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra o nimeti geri alırsak o, son derece ümitsiz, son derece nankör olur.

 Süleyman Ateş = Eğer biz insana, bizden bir rahmet taddırsak da sonra onu kendisinden çekip alsak, hemen o, umutsuzluğa düşer, nankör olur.

 Tefhim-ul Kuran = Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

 Ümit Şimşek = Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da bunu ondan alacak olsak, o ümitsizliğe düşer, nankörleşir.

 Yaşar Nuri Öztürk = İnsana bizden bir rahmet tattırıp sonra onu ondan çekip alsak, insan elbette çok ümitsiz, çok nankör bir hale düşer.

 İskender Ali Mihr = Ve insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra onu ondan çekip alsak, muhakkak ki o, tamamen ümitsiz bir nankör (kâfir) olur.

 İlyas Yorulmaz = Biz insana merhametimizden nimetleri tattırıp da, sonra o nimetleri geri aldığımızda, hemen ümitsizliğe düşüp, inkarcı kesilir.