وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ
Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne).
ve emtar-nâ | : ve yağmur yağdırdık |
aleyhim | : onların üzerine |
matarâ | : (azab) yağmur |
fenzur (fe unzur) | : artık bak |
keyfe | : nasıl |
kâne | : oldu |
âkıbetu el mucrimîne | : mücrimlerin akıbeti, suçluların sonu |
Diyanet İşleri = Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık.” Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu.
Abdulbaki Gölpınarlı = Onlara yağmur gibi taş yağdırdık, bak da gör suçluların sonucu ne olmuş.
Abdullah Parlıyan = Onların üzerine azaptan taş yağmuru yağdırdık. İşte görün günaha gömülüp gidenlerin sonucu nasıl oldu?
Adem Uğur = Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!
Ahmed Hulusi = Onların üzerine azabı bir yağmur gibi yağdırdık (volkan patlaması olduğu rivayet edilir)! Bir bak, suçluların sonu nasıl oldu!
Ahmet Tekin = Üzerlerine yağmur gibi taş yağdırdık. İbret nazarıyla bir bak, incele, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların sonu nasıl oldu?
Ahmet Varol = Onların üzerine şiddetli bir (azap) yağmuru yağdırdık. Suçluların sonlarının nasıl olduğuna bak!
Ali Bulaç = Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte.
Ali Fikri Yavuz = Üzerlerine bir azab yağmuru yağdırdık. İşte bak, peygamberleri inkâr eden mücrimlerin sonu nasıl oldu!...
Ali Ünal = (O halkın yaşadığı şehirlerin) üzerine ise azap yağmuru yağdırdık; günah hasadına dalmış suçluların âkıbeti nasıl oldu gör!
Bayraktar Bayraklı = Üzerlerine şiddetli bir yağmur yağdırdık. Bak, günahkârların sonu nasıl oldu?
Bekir Sadak = Geriye kalanlarin uzerine oyle bir yagmur yagdirdik ki! Suclularin sonunun nasil olduguna bir bak! *
Celal Yıldırım = Üzerlerine bir (azâb ve gazâblı taş) yağmuru yağdırdık. (Azgınlık ve taşkınlık içinde olan) suçluların bir bak sonları ne oldu!
Cemal Külünkoğlu = Ve üzerlerine (helak edici) bir yağmur yağdırdık. İşte görün, günaha gömülüp gidenlerin başına geleni!
Diyanet İşleri (eski) = Geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Diyanet Vakfi = Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!
Edip Yüksel = Üstlerine bir yağmur yağdırdık. Suçluların sonuna bak!
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve üzerlerine bir azab yağmuru yağdırdık, işte bak mücrimlerin akıbeti nasıl oldu
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onların üzerine bir azap yağmuru yağdırdık. İşte bak mücrimlerin sonu nasıl oldu!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve üzerlerine bir (azab) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!
Gültekin Onan = Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak.
Harun Yıldırım = Onların üzerine bir sağanak yağdırdık. Günahkârların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Hasan Basri Çantay = Onların üzerine bir (azâb) yağmur (u) yağdırdık. İşte bak günahkârların sonu nice olmuşdur!
Hayrat Neşriyat = Ve üzerlerine (taştan) bir yağmur yağdırdık. İşte bak günahkârların âkıbeti nasıl oldu!
İbni Kesir = Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki; bir bak, işte suçluların sonu nasıl olmuştur.
Kadri Çelik = Ve üzerlerine (taştan) yağmur yağdırdık! Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Muhammed Esed = Bu arada, (helak edici) bir yağmur yağdırdık berikilerin üzerine: İşte görün, günaha gömülüp gidenlerin başına geleni!
Mustafa İslamoğlu = Sonunda sağanak (gibi bela) yağdırdık üzerlerine: Gör ki günaha gömülüp gidenlerin sonu nice olurmuş!
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onların üzerlerine bir (azap) yağmuru yağdırdık. Artık bak günahkârların akibeti nasıl oldu?
Ömer Öngüt = Geride kalanların üzerine öyle bir taş yağmuru yağdırdık ki! Bak işte! Suçluların sonu nasıl oldu?
Şaban Piriş = Onlara azap yağmuru yağdırdık. İşte bak, günahkarların sonu nasıl oldu!
Sadık Türkmen = Üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak, suçluların sonu nasıl oldu?
Seyyid Kutub = Onların üzerine müthiş bir yağmur yağdırdık. Gör bakalım, günahkârların sonu nasıl oldu?
Suat Yıldırım = Üzerlerine bir azap yağmuru yağdırdık. İşte bak, suçlu kâfirlerin sonu nice oldu!
Süleyman Ateş = Ve üzerlerine bir (taş) yağmur(u) yağdırdık; bak, işte suçluların sonu nasıl oldu!
Tefhim-ul Kuran = Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkârların uğradıkları sona bir bak işte.
Ümit Şimşek = Onların üzerine ise bir azap yağmuru yağdırdık. İşte bak, mücrimlerin sonu nasıl oldu!
Yaşar Nuri Öztürk = Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak nasıl oldu suçluların sonu!
İskender Ali Mihr = Ve onların üzerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak, mücrimlerin (suçluların) akıbeti nasıl oldu.
İlyas Yorulmaz = Onların üzerlerine şiddetli (yok edici) yağmur yağdırdık. Suç işleyen toplumların sonunun nasıl olduğuna bakın.