وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ
Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal kavmis sâlihîn(sâlihîne).
ve mâ lenâ | : ve bize ne oluyor, niçin biz... |
lâ nu’minu bi allâhi | : Allah’a amenû olmayalım, yaşarken Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dilemeyelim |
ve mâ câe-nâ | : ve bize gelen şey |
min el hakkı | : Hak’tan |
ve natmeu | : tamah ederiz, arzu ederiz, çok isteriz |
en yudhıle-nâ | : bizi dahil etmesini |
rabbu-nâ | : Rabb’imiz |
mea | : beraber, ile |
el kavmi es sâlihîne | : sâlihler topluluğu (kavmî) |
Diyanet İşleri = “Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?”
Abdulbaki Gölpınarlı = «Ve biz ne için Allah Teâlâ'ya ve bize Hak'tan gelene imân etmeyelim? Halbuki, biz ümit ederiz ki, Rabbimiz bizi sâlihler olan kavim ile beraber (cennete) idhal buyursun.»
Abdullah Parlıyan = “Rabbimizin bizi sâlihler zümresi arasına katmasını umarken, neden Allah'a ve bize gelen hakikate inanmayalım?”
Adem Uğur = Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umup dururken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe iman etmeyelim?
Ahmed Hulusi = "Rabbimizin bizi, sâlihler topluluğuna katmasını umarken, ne diye Esmâ'sıyla hakikatimiz olan Allâh'a ve Hak'tan bize gelmiş olana iman etmeyelim!"
Ahmet Tekin = 'Niçin, Allah’a ve bize gelen hak kitaba, doğru bilgilere, hakça düzeni getiren Kur’ân’a iman etmeyelim? Rabbimizin bizi dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlarla, sâlih kullarla birlikte cennete koymasını arzu etmiyor muyduk?'
Ahmet Varol = Rabbimizin bizi salihler topluluğunun arasına katmasını umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe niçin iman etmeyelim!'
Ali Bulaç = "Hem Rabbimizin bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah'a ve bize haktan gelene inanmayalım?"
Ali Fikri Yavuz = Bütün emelimiz Rabbimizin bizi sâlih kimseler arasına koyması iken, neye biz Allah’a ve bu bize gelen Peygamberle Kur’an’a iman etmiyelim?”
Ali Ünal = “Rabbimizin bizi salihler topluluğuna dahil etmesi ümit ve beklentisi içinde iken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe neden inanmayacakmışız?”
Bayraktar Bayraklı = “Rabbimizin bizi dürüst ve erdemliler arasına katmasını o kadar şiddetle arzuladığımız halde, nasıl Allah'a ve bize indirilen hakikate inanmakta zaaf gösterebilirdik?”
Bekir Sadak = (83-84) Peygambere indirilen Kur'an'i isittiklerinde, gercegi ogrenmelerinden gozlerinin yasla dolarak, «Rabbimiz! Inandik, bizi de sahidlerden yaz. Rabbimizin bizi iyi milletle birlikte bulundurmasini umarken nicin Allah'a ve bize gelen gercege inanmayalim?» dediklerini gorursun.
Celal Yıldırım = Bize ne oluyor da Allah'a ve bize gelen hakka (ilâhî çağrıya) inanmayalım ? Halbuki Rabbimizin bizi iyi kişiler topluluğuna katmasını umup durmaktayız.
Cemal Külünkoğlu = Ve “Bize ne oluyor ki, Rabbimizin bizi dürüst ve erdemliler ile beraber (cennete) koymasını umarken ne diye Allah'a ve bize gelen gerçeğe (Kur'an'a ve Peygamber)e inanmayalım!”
Diyanet İşleri (eski) = (83-84) Peygambere indirilen Kuran'ı işittiklerinde, gerçeği öğrenmelerinden gözlerinin yaşla dolarak, 'Rabbimiz! İnandık, bizi de şahidlerden yaz. Rabbimizin bizi iyi milletle birlikte bulundurmasını umarken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?' dediklerini görürsün.
Diyanet Vakfi = «Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umup dururken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe iman etmeyelim?»
Edip Yüksel = 'Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umduğumuz halde neden ALLAH'a ve bize ulaşan gerçeklere inanmıyalım?'
Elmalılı Hamdi Yazır = hem biz neye iyman etmiyelim Allaha ve bu bize gelen hakka: bütün emelimiz, Rabbimizin bizi salihîn zümresinin maıyyetine koyması iken
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Rabbimizin bizi iyilerle birlikte bulundurmasını gönülden arzu ederken, biz ne diye Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım.» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!».
Gültekin Onan = "Hem rabbimizin bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Tanrı'ya ve bize haktan gelene inanmayalım?"
Harun Yıldırım = “Rabbimizin bizi salihler topluluğuyla birlikte girdirmesini umud ettiğimiz halde biz niçin Allah’a ve bize gelen hakka iman etmeyelim?”
Hasan Basri Çantay = «Zâten biz, Rabbimizin bizi de saalihler katarına katıb koymasını unutub dururken ne diye Allaha ve bize gelen hakıykata îman etmeyelim?».
Hayrat Neşriyat = 'Zâten biz, Rabbimizin bizi sâlihler zümresiyle berâber (Cennete) koymasınıümîd ederken, neden Allah’a ve bize gelen hakka îmân etmeyelim?'
İbni Kesir = Hem, Rabbımızın bizi salihler topluluğuyla beraber bulundurmasını umarken niçin Allah'a ve bize gelen hakikate iman etmeyelim.
Kadri Çelik = “Bize ne olmuş ki Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını arzularken Allah'a ve bize gelmiş olan gerçeğe iman etmeyelim?”
Muhammed Esed = Ve Rabbimizin bizi dürüst ve erdemliler arasına katmasını o kadar şiddetle arzuladığımız halde nasıl Allaha ve bize indirilen hakikate inanmakta zaaf gösterebilirdik?
Mustafa İslamoğlu = Neden Allah'a ve bize gönderilen hakikate inanmayalım ki? Zira biz, Rabbimizin bizi erdemliler arasına katmasını dileriz!"
Ömer Nasuhi Bilmen = «Ve biz ne için Allah Teâlâ'ya ve bize Hak'tan gelene imân etmeyelim? Halbuki, biz ümit ederiz ki, Rabbimiz bizi sâlihler olan kavim ile beraber (cennete) idhal buyursun.»
Ömer Öngüt = “Rabbimizin bizi sâlihler zümresi arasına katmasını umarken, neden Allah'a ve bize gelen hakikate inanmayalım?”
Şaban Piriş = -Rabbimizin bizi salih toplumla birlikte (cennete) girdirmesini beklerken ne diye Allah’a ve bize gelen gerçeklere iman etmeyelim ki?
Sadık Türkmen = “rabbimizin, bizi salihler/iyiler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?”
Seyyid Kutub = Rabbimizin bizi iyi kulları arasına katacağını umarken neden Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?
Suat Yıldırım = (83-84) Peygambere indirilen Kur’ân’ı dinledikleri vakit, onda âşinaları olan hakikate kavuşmaları sebebiyle gözlerinin yaşla dolup taştığını görür ve şöyle dediklerini işitirsin: "İman ettik ya Rabbena! Bizi de hakka şahitlik edenlerle beraber yaz! Bütün isteğimiz ve umudumuz, Rabbimizin bizi hayırlı insanlar arasına dahil etmesi iken, ne diye Allah’a ve bize gelen bu hakikate iman etmeyelim ki?"
Süleyman Ateş = "Biz, Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umarken neden Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?"
Tefhim-ul Kuran = «Hem Rabbimizin bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah'a ve bize haktan gelene inanmayalım?»
Ümit Şimşek = 'Rabbimizin bizi iyi ve hayırlı kullar arasına katması için can atarken, Allah'a ve haktan bize gelene niçin iman etmeyelim?'
Yaşar Nuri Öztürk = "Rabbimizin bizi barışseverler arasına koymasını umup dururken, Allah'a ve Hak'tan bize gelene neden inanmayacakmışız?"
İskender Ali Mihr = Ve Rabb’imizin bizi, salihler kavmi ile beraber (cennete) dahil etmesini isterken, niçin biz, Allah’a ve Hak’tan bize gelene (Kur’ân’a ve Resûl’e) îmân etmeyelim?"
İlyas Yorulmaz = “Biz, niçin Allah’a ve bize Hak tan gelene iman etmeyelim ki, aynı zamanda Rabbimizin bizi doğru işler yapan topluluklar arasına koymasını da umuyoruz” dediler.