وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُم بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Ve inne minhum le ferîkan yelvûne elsinetehum bil kitâbi li tahsebûhu minel kitâbi ve mâ huve minel kitâb(kitâbi), ve yekûlûne huve min indillâhi ve mâ huve min indillâh(indillâhi), ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
ve inne | : ve muhakkak ki |
min-hum | : onlardan |
le ferîkan | : bir grup mutlaka |
yelvûne | : eğip bükerler |
elsinete-hum | : dillerini |
bi el kitâbi | : Kitab’? |
li tahsebû-hu | : sizin onu zannetmeniz için |
min el kitâbi | : Kitab’dan |
ve mâ huve | : ve o değildir |
min el kitâbi | : Kitab’dan |
ve yekûlûne | : ve derler |
huve | : o |
min indi allâhi | : Allah’ın katından |
ve mâ huve | : ve o değildir |
min indi allâhi | : Allah’ın katından |
ve yekûlûne | : ve derler |
alâ allâhi | : Allah’a karşı |
el kezibe | : yalan |
ve hum | : ve onlar |
ya’lemûne | : biliyorlar, bilirler |
Diyanet İşleri = Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Kitap ehlinin bir bölüğü de kitaptan bir şey okuyorlarmış zannına kapılmanız için dillerini oynatıp dururlar, halbuki okudukları, kitapta yoktur. Bu, Allah katındandır derler, değildir Allah katından ve bile bile Tanrıya bühtan ederler.
Abdullah Parlıyan = Onlardan öyle bir gurup daha vardır ki, söyledikleri Allah'ın kitabından olmadığı halde ondan olduğunu sanasınız diye, dilleriyle kitabı çarpıtırlar. Ve Allah'tan olmadığı halde bu Allah'tandır derler. Böylece bile bile Allah'a karşı yalan uydururlar.
Adem Uğur = Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
Ahmed Hulusi = Onlardan bir kısmı da vardır ki, vahiy olan bilgiden diye düşünmeniz için, hakikat bilgisinden olanları, anlamından kaydırarak (farklı bir anlam yükleyerek) konuşurlar. (Oysa) o söyledikleri nâzil olan bilgi değildir. "O Allâh indîndendir" derler; O Allâh indînden değildir! Bile bile Allâh hakkında yalan söylerler.
Ahmet Tekin = Ehl-i kitaptan öyle bir grup da var ki, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitaptan okuyormuş gibi dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Bir de:'Bu Allah katındandır' derler. O Allah katından da değildir. Onlar bile bile Allah adına yalan söylüyorlar.
Ahmet Varol = Onlardan bir topluluk da, Kitap'tan olmayan bir şeyi Kitap'tan sanmanız için, Kitab üzerinde dillerini eğip bükerler ve 'Bu Allah katındandır' derler. Oysa o Allah katından değildir. [14] Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler.
Ali Bulaç = Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah katındandır" derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.
Ali Fikri Yavuz = Kitap ehlinden bir gürûh da vardır, dillerini kitaba doğru eğer bükerler ki, siz, o tahrif ettiklerini kitaptan sanasınız. Halbuki o, kitaptan değildir. Bir de: “- Bu Allah katındandır” derler; halbuki o, Allah katından değildir. Allah nâmına bile bile yalan söylerler.
Ali Ünal = (Kitap Ehli’nin) içinde bir grup da vardır ki, Kitabı okurken aslında Kitap’tan olmadığı halde siz Kitap’tan sanasınız diye başka manâya gelecek şekilde kelimelerin telaffuzunu, vurguları ve okunuşu değiştirirler. Sonra da bu yaptıklarını, asla Allah katından olmadığı halde, “Bunlar, Allah katındandır.” diye takdim ederler. Hayır, onlar, Allah hakkında bile bile yalan uydurmaktadırlar.
Bayraktar Bayraklı = Onlardan bir grup var ki, kitapta olmayan bir şeyi siz kitaptan sanasınız diye, dilleriyle kitabı çarpıtırlar ve Allah'tan olmadığı halde, “Bu, Allah katındandır!” derler, böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar.
Bekir Sadak = Onlardan bir takimi, Kitapta olmadigi halde Kitabdan zannedesiniz diye dillerini egip bukerler. O, Allah katindan olmadigi halde: «Allah katindandir» derler, bile bile Allah'a karsi yalan soylerler.
Celal Yıldırım = Kitap Ehlinden öyle kimseler de var ki, kitapta olmadığı halde kitaptanmış sanasınız diye dillerini kitaptan yana evirip çevirirler, eğip bükerler de «Bu, Allah'ın kitabındandır» derler. Oysa Allah katından (böyle bir şey indirilmiş) değildir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Cemal Külünkoğlu = Onlardan bir grup vardır ki, kitaptan olmadığı hâlde kitaptan sanasınız diye (okudukları) kitaptanmış gibi dillerini eğip bükerler ve: “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Diyanet İşleri (eski) = Onlardan bir takımı, Kitapta olmadığı halde Kitaptan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde: 'Allah katındandır' derler, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Diyanet Vakfi = Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
Edip Yüksel = Onların bazısı, kitapta olmayanı kitaptan sanasınız diye dillerini bükerek kitabı taklit eder ve ALLAH katından olmadığı halde, 'Bu ALLAH katındandır,' derler. Bile bile, ALLAH adına yalan söylerler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Bir de onlardan bir fırka vardır dillerini kitaba eğer büğerler: onu kitabdan sanasınız diye: halbuki kitabdan değildir, hem o Allah tarafındandır derler: halbuki Allah tarafından değildir, de Allah namına bile bile yalan söylerler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: «O, Allah tarafındandır.» derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. «Bu, Allah katındandır.» derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.
Gültekin Onan = Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Tanrı katındandır" derler. Oysa o, Tanrı katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Tanrı'ya karşı (böyle) yalan söylerler.
Harun Yıldırım = Muhakkak ki onlardan öyle bir grup vardır ki siz onu kitaptan sanasınız diye dillerini kitap ile eğerler. Halbuki o kitaptan değildir. O, Allah katından olmadığı halde ‘Allah katındandır.’ derler. Onlar bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
Hasan Basri Çantay = Ehl-i Kitabdan öyle bir güruh da vardır ki (bir şey okuyorlarmış gibi) dillerini Kitaba doğru eğib bükerler, siz onu Kitabdan sanasınız diye. Halbuki o, Kitabdan değildir. «Bu, Allah katındandır» derler, o ise, Allah katından değildir. Allaha karşı, kendileri bilib dururken, yalan söylerler.
Hayrat Neşriyat = Doğrusu onlardan (ehl-i kitabdan) elbette bir fırka da vardır ki, kendisi Kitab’dan olmadığı hâlde, onu Kitab’dan sanasınız diye, (doğru kelimeyi değiştirerek) dillerini Kitab’la eğip bükerler. Ve o, Allah tarafından olmadığı hâlde: 'Bu, Allah katındandır!' derler. Bu sûretle onlar, Allah’a karşı (hakikati) bile bile yalan söylerler.
İbni Kesir = Onlardan bir güruh vardır ki; kitabda olmadığı halde kitabdan zannedesiniz diye, dillerini eğip, bükerler. Allah katında olmadığı halde; Allah katındandır, derler. Allah adına, bile bile yalan söylerler.
Kadri Çelik = Onlardan bir takımı (söyledikleri şeyler) kitapta olmadığı halde kitaptan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde, “Allah katındandır” derler ve bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Muhammed Esed = Onlardan öylesi de var ki, (söyledikleri) Kitab-ı Mukaddes'den olmadığı halde ondan olduğunu düşünesiniz diye dilleriyle Kitab-ı Mukaddes'i çarpıtırlar ve Allah'tan olmadığı halde, "Bu, Allah'tandır!" derler; böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar.
Mustafa İslamoğlu = Yine onlardan öylesi de var ki, Kitap'tan olmadığı halde ona ait olduğunu sanasınız diye dillerini eğip bükerek Kitabı çarpıtırlar ve o Allah katından olmadığı halde "Bu Allah katındandır" derler: sonuçta onlar bile bile Allah'a iftira etmiş olurlar.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onlardan bir fırka da vardır ki, kitap ile dillerini eğer bükerler. Onu kitaptan sanasınız diye. Halbuki o kitaptan değildir. Ve derler ki, «O Allah katındandır.» Halbuki, o Allah tarafından değildir. Ve onlar bildikleri halde Allah Teâlâ'ya karşı yalan söylerler.
Ömer Öngüt = Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: “Bu Allah katındandır. ” derler. Onlar bile bile Allah'a iftirâ ediyorlar.
Şaban Piriş = Onların bir kısmı, kitaptan olmadığı halde, sizin kitaptan zannetmeniz için kitaba bakarak dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde “Allah katındandır” derler. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler.
Sadık Türkmen = Onlardan (kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitap’tan olmadığı halde Kitap’tan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve; “Bu, Allah katındandır” derler. Halbuki o Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
Seyyid Kutub = Onlardan öyleleri var ki, kutsal kitabı dik durarak okurlar, böylece okuduklarını Allah kitabından sanmanızı sağlamaya çalışırlar. Oysa bu okudukları şeyler kitaptan değildir. 'Bu Allah katındandır' derler. Oysa Allah katından değildir. Böylece bile bile Allah adına yalan söylerler.
Suat Yıldırım = Ehl-i kitaptan bir kısmı da, aslında kitaptan olmadığı halde, Sizin kitaptan zannetmeniz için, Okurken ağızlarını dillerini eğip bükerler (bazı kelimelerin telaffuzunu değiştirirler). Bir şeyler söyleyip, "Bu Allah tarafındandır." derler. Halbuki o, Allah tarafından değildir. Bile bile Allah adına yalan uydururlar.
Süleyman Ateş = Onlardan bir grup var ki, Kitapta olmayan bir şeyi, siz Kitaptan sanasınız diye dillerini Kitapla eğip büker(sözlerini, Kitabın sözü imiş gibi göstermek için kelimeleri dillerinde bükerek okur, onları, Kitabın sözlerine benzetmeğe çalışır)lar ve: "O, Allâh katındandır." derler. Oysa o, Allâh katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Tefhim-ul Kuran = Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanırsınız diye. Oysa o kitaptan değildir. «Bu Allah katındandır» derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.
Ümit Şimşek = Kitap Ehlinden bir kısmı da var ki, kitabı okurken dillerini eğip bükerler-tâ ki, okudukları şeyi kitaptan sanasınız. Oysa o kitaptan değildir. Bir de derler ki, 'Bu Allah katındandır.' Oysa o Allah katından değildir. Böylece, bile bile Allah hakkında yalan söyleyip dururlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.
İskender Ali Mihr = Ve muhakkak ki onlardan (Ehli Kitap’tan) bir grup mutlaka, onu (okuduklarını) kitaptan zannetmeniz için kitabı okurken dillerini eğip bükerler oysa o kitaptan değildir. O, Allah’ın katından olmadığı halde: “O, Allah’ın katındandır.” derler. Ve onlar Allah’a karşı bilerek yalan söylüyorlar.
İlyas Yorulmaz = Onlardan öyle kimseler var ki, dillerini kitaba sokarlar. Siz onun söylediğini kitaptan zannedersiniz, ama söyledikleri kitabın içinde yoktur. (Bu defada) Söylediklerinin Allah’ın katından olduğunu söylerler, ama o söyledikleri de Allah’ın katından değildir. Onlar bile bile Allah adına yalan söylüyorlar.