وَإِنَّ مِنكُمْ لَمَن لَّيُبَطِّئَنَّ فَإِنْ أَصَابَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَالَ قَدْ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيَّ إِذْ لَمْ أَكُن مَّعَهُمْ شَهِيدًا
Ve inne minkum le men le yubattienn(yubattienne), fe in esâbetkum musîbetun kâle kad en’amallâhu aleyye iz lem ekun meahum şehîdâ(şehîden).
ve inne | : ve muhakkak ki |
min-kum | : sizden bir kısmı, bazıları |
le men | : mutlaka o kimse |
le yubattienne | : mutlaka yavaş davranır |
fe in | : sonra eğer ... olsa |
esâbet-kum | : size isabet etti |
musîbetun | : bir musibet |
kâle | : dedi, söyledi |
kad | : oldu, olmuştu |
en’ame | : ni’met verdi, nimetlendirdi |
allâhu | : Allah |
aleyye | : bana |
iz | : o zaman |
lem ekun | : ben olmadım |
mea-hum | : onlarla beraber, birlikte |
şehîden | : şahit, şehit |
Diyanet İşleri = Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, “Allah, bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der.
Abdulbaki Gölpınarlı = İçinizde mutlaka ağır davranan olacak ve size bir felâket gelip çatınca da diyecek ki: Allah, gerçekten de bana lütfetti de o zaman, onlarla berâber bulunmadım.
Abdullah Parlıyan = Aranızda mutlaka geride kalanlar olacak ve o zaman başınıza bir felaket geldiğinde; “Onlarla birlikte bulunmamamız, Allah'ın bize bir lütfudur” diyecekler.
Adem Uğur = İçinizden bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan alırlar. Eğer size bir felâket erişirse: "Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım" der.
Ahmed Hulusi = Muhakkak sizden öylesi vardır ki, ağırdan alır. Sizin başınıza kötü bir şey gelirse "Allâh'ın bana nimeti olarak onlarla beraber değildim" der.
Ahmet Tekin = İçinizden bazıları cihad konusunda kesinlikle ağırdan alırlar, ayak sürürler. Eğer sizin başınıza bir felâket gelirse:'Allah bana lütfetti de, onlarla beraber bulunmadım' der.
Ahmet Varol = Sizin içinizde pek ağır davranan var. Sizin başınıza bir musibet geldiğinde 'Allah bana lütfetti de onlarla birlikte bulunmadım' der.
Ali Bulaç = Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der.
Ali Fikri Yavuz = Gerçek sizden öylesi (münafık) vardır ki, ağır alacaktır. Eğer size bir felâket gelirse diyecek ki: “- Doğrusu Allah bana ihsan etti. Çünkü onlarla beraber savaşta bulunmadım.”
Ali Ünal = İçinizde, açık ki ağırdan alan da var. Öylesi, başınıza bir musibet gelirse, “Neyse ki, Allah bana lütfetti de onlarla birlikte bulunmadım!” der.
Bayraktar Bayraklı = Aranızda mutlaka geride kalanlar olacak ve o zaman başınıza bir felâket geldiğinde, “Onlarla birlikte bulunmamamız Allah'tan bize bir lütuftur” diyecekler.
Bekir Sadak = suphesiz aranizda pek agir davarananlar vardir; size bir musibet gelirse: «Allah bana iyilikte bulundu, cunku onlarla beraber bulunmadim» der.
Celal Yıldırım = içinizden öylesi var ki, ağır davranır; size bir musîbet dokunursa, «Herhalde Allah bana lütfetti, çünkü onlarla beraber hazır bulunmadım» der.
Cemal Külünkoğlu = İçinizden bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan alırlar. Eğer size bir felâket erişirse: “Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der.
Diyanet İşleri (eski) = Şüphesiz aranızda pek ağır davrananlar vardır; size bir musibet gelirse: 'Allah bana iyilikte bulundu, çünkü onlarla beraber bulunmadim' der.
Diyanet Vakfi = İçinizden bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan alırlar. Eğer size bir felâket erişirse: «Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım» der.
Edip Yüksel = İçinizde ağır davrananlar var. Size bir musibet gelirse, 'ALLAH bana iyilik etti de onlarla birlikte şehit düşmedim,' der
Elmalılı Hamdi Yazır = Maamafih içinizden öylesi vardır ki her halde ağır alacaktır: bakar eğer size bir musîbet isabet ederse «cidden, der: Allah bana lütfetti zira onlarla beraber hâzır bulunmadım»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bununla beraber içinizden öylesi vardır ki, her halde ağırdan alacaktır. Eğer size bir felaket isabet ederse: «Gerçekten Allah bana lütfetti de, onlarla birlikte bulunmadım.» der.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şüphesiz içinizden bir kısmı vardır ki, pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse: «Allah bana lutfetti de onlarla beraber bulunmadım.» der.
Gültekin Onan = Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Tanrı, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der.
Harun Yıldırım = Şüphesiz içinizden öylesi vardır ki muhakkak pek ağır davranır. Eğer size bir musibet gelirse: “Muhakkak ki Allah bana nimet verdi çünkü onlarla beraber değildim.” der.
Hasan Basri Çantay = İçinizden (öylesi vardır ki) muhakkak ağır davranacakdır. Eğer size bir musîybet gelib çatarsa diyecek ki: «Allah bana cidden lûtfetdi. Çünkü onlarla beraber bulunmadım»!
Hayrat Neşriyat = Hiç şübhesiz içinizden öyleleri de vardır ki, (cihâda karşı) mutlaka ağır davranacaktır. Fakat size bir musîbet isâbet ederse: 'Allah bana lûtfetti de onlarla berâber hazır bulunmadım' der.
İbni Kesir = Aranızda pek ağır davranacak olanlar da var. Size bir musibet geldiği takdirde: Allah bana gerçekten lütfetti de onlarla beraber bulunmadım der.
Kadri Çelik = Şüphesiz sizden bazıları pek ağır davranırlar. Size bir musibet gelirse, “Allah gerçekten bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der.
Muhammed Esed = Aranızda mutlaka geride kalanlar olacak ve o zaman, başınıza bir felaket geldiğinde, "Onlarla birlikte bulunmamız Allahın bize bir lütfudur!" diyecekler.
Mustafa İslamoğlu = Aranızda elbette işi ağırdan alan kimseler olacak ve bir yenilgiyle karşılaştığınızda "Onlarla birlikte bulunmamam Allah'ın bana bir lutfudur" diyecek.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve şüphesiz sizden öyle kimse vardır ki, elbette ağır davranacaktır. Eğer size bir musibet isabet ederse, «Muhakkak Allah Teâlâ bana lütfetti, çünkü onlar ile beraber hazır bulunmadım» der.
Ömer Öngüt = Aralarında bazıları vardır ki pek ağır davranırlar. Eğer başınıza bir musibet erişirse: “Allah bana lütfetti de, ben onlarla beraber bulunmadım. ” der.
Şaban Piriş = Elbette içinizde ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olursa: - Doğrusu Allah bana nimet vermiş de onların yanında olmadım, der.
Sadık Türkmen = Şüphesiz aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse; “Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der.
Seyyid Kutub = İçinizde bu görevi gayet ağırdan alanlar var. Eğer bir musibet (başarısızlık- yenilgi) ile karşılaşırsanız 'Allah bana lütfetti de onlarla birlikte bulunmadım' der.
Suat Yıldırım = Aranızda öylesi vardır ki, işi ağırdan alır. Başınıza bir felâket gelirse der ki: "Neyse ki, Allah bana lutfetti de onlarla beraber çıkmadım."
Süleyman Ateş = İçinizden bir kısmı var ki, pek ağır davranır. Eğer size bir felâket erişirse: "Allâh bana lutfetti de onlarla beraber bulunmadım." der.
Tefhim-ul Kuran = Şüphesiz sizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: «Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım» der.
Ümit Şimşek = Sizden öyleleri var ki, işi ağırdan alır; başınıza bir musibet geldiği zaman da 'Allah bana lütfetti; iyi ki onlarla beraber değilmişim' der.
Yaşar Nuri Öztürk = İçinizden öylesi de var ki, ne olursa olsun ağırdan alır. Size bir musibet gelip çatarsa şöyle diyecektir: "İyi ki onlarla birlikte şehit olmadım. Allah bana lütufta bulundu."
İskender Ali Mihr = Ve muhakkak ki sizden bazıları mutlaka yavaş davranır (savaşa çıkmakta gecikir), sonra da eğer size bir musîbet isabet ederse: "Allah beni ni’metlendirdi de, o zaman ben onlarla beraber şehit olmadım." derdi.
İlyas Yorulmaz = Sizin içinizden mutlaka geride kalmak isteyenler olacaktır. Savaşta size yenilgi nasip olursa, geride kalan kimseler “Mağlup olanlarla beraber olmamam bana Allah’ın nimetidir” der.