قُلْ أَنَدْعُو مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَنفَعُنَا وَلاَ يَضُرُّنَا وَنُرَدُّ عَلَى أَعْقَابِنَا بَعْدَ إِذْ هَدَانَا اللّهُ كَالَّذِي اسْتَهْوَتْهُ الشَّيَاطِينُ فِي الأَرْضِ حَيْرَانَ لَهُ أَصْحَابٌ يَدْعُونَهُ إِلَى الْهُدَى ائْتِنَا قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَىَ وَأُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilâl hude’tinâ, kul inne hudâllâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne).
kul | : de, söyle |
e ned’û | : dua mı edelim |
min dûni allâhi | : Allah’tan başka |
mâ | : şey (şeyler) |
lâ yenfeu-nâ | : bize fayda vermez |
ve lâ yadurru-nâ | : ve bize zarar vermez |
ve nureddu | : ve döndürülürüz |
alâ a’kâbi-nâ | : topuklarımızın üzerinde |
ba’de | : sonra |
iz hedâ-nâ allâh | : Allah bizi hidayete erdirmişti |
ke ellezî istehvet-hu | : kandırdığı kimse gibi |
eş şeyâtînu | : şeytanlar |
fî el ardı | : yeryüzünde |
hayrâne | : şaşkın |
lehu | : onun |
ashâbun | : arkadaşlar |
yed’ûne-hu | : onu çağırırlar |
ilâ el hudâ | : hidayete |
i’ti-nâ | : bize gel |
kul inne | : de ki, muhakkak ki |
hudâ allâhi | : Allah’ın hidayet (Allah’a ulaşmak) |
huve el hudâ | : o hidayettir |
ve umir-nâ | : ve biz emrolunduk |
li nuslime | : teslim olmamızla (teslim olmakla) |
rabbi el âlemîne | : âlemlerin Rabbine |
Diyanet İşleri = De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah, bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisingeri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları hâlde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?” De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.”
Abdulbaki Gölpınarlı = De ki: Allah'ı bırakıp da bize ne faydaları dokunan, ne zararları erişen şeylere mi ibâdet edelim ve Allah bize doğru yolu gösterdikten sonra tekrar geriye mi dönelim, hani Şeytanların şaşırtıp sersem bir halde çöle düşürmek istedikleri adam gibi, halbuki arkadaşları, bize gel diye onu doğru yola çağırıp durmadadır. De ki: Şüphe yok ki Allah'ın gösterdiği yoldur doğru yol ve bize, âlemlerin Rabbine teslîm olmamız emredildi.
Abdullah Parlıyan = De ki: Biz Allah'ın yerine, bize ne faydası dokunan, ne de zarar verebilen şeylere mi yalvarıp, ibadet edelim? Ve Allah bizi doğru yola ilettikten sonra, ökçelerimizin üzerinde gerisin geri mi dönelim? Tıpkı kendisini doğru yola çağıran arkadaşları: “Bizimle gel” diye seslendikleri halde, şeytanların ayartmasına kapılıp, dünyevi zevkler peşinde, şaşkınca körü körüne koşturan kimse gibi mi olalım? De ki: “Şüphe yok ki, Allah'ın gösterdiği hidayet yolu, doğru yolun ta kendisidir. Ve biz kendimizi bütün alemlerin Rabbine teslim etmekle emrolunduk.
Adem Uğur = De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.
Ahmed Hulusi = De ki: "Allâh dûnundan, bize ne fayda ve ne de zarar vermeyen şeylere mi dua edip yakaralım? Allâh bizi doğru yola hidâyet ettikten sonra, gerisin geri şirke mi döndürülelim? 'Bize gel' diye doğru yola çağıran arkadaşları olduğu hâlde, şeytanların ayartıp uçuruma çektiği ahmak gibi mi olalım?". . . De ki: "Allâh hidâyeti işte o hidâyettir! Biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk. "
Ahmet Tekin = 'Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden bize fayda sağlamayacak ve zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk ve ibadet edelim, yalvaralım? Allah bizi doğru yola, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yola kavuşturduktan sonra, gerisin geri, İslâm dışı hayatımıza mı dönelim? O’nun arkadaşları, bize, doğru yola gel diye çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi olalım?' de.'Allah’ın davet ettiği yol, Allah’tan gelen Allah’ın hidayet rehberiyle öğrettiği tek doğru ve hak dindir. Biz, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün varlıkların Rabbine teslim olup hükmüne rıza göstermekle, İslâm’ı yaşayan müslüman olmakla emrolunduk' de.
Ahmet Varol = De ki: 'Allah'tan ayrı olarak bize bir yararları veya zararları olmayacak şeylere mi yalvaralım? Yahut Allah'ın bizi hidayete erdirmesinden sonra arkadaşlarının kendisini 'bize gel' diye doğru yola çağırmalarına rağmen şeytanların onu saptırmalarından dolayı yeryüzünde şaşkın bir halde kalmış kimse gibi ökçelerimizin üzerine geri mi dönelim?' De ki: 'Gerçek hidayet Allah'ın hidayetidir. Biz de alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.'
Ali Bulaç = De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk."
Ali Fikri Yavuz = De ki: “- Biz, Allah’ı bırakır da, bize ne fayda, ne de zarar yapamıyacak şeylere yalvarıp ibadet edermiyiz ve Allah bizi hidâyete eriştirmişken ardımıza döner miyiz? O kimse gibi ki, arzda şaşkın şaşkın dolaşırken kendini şeytanlar yoldan çıkarıp uçuruma çekmekte, beride ise arkadaşları: “- Var bize gel” diye onu doğru yola çağırıyorlar. (Şeytana uyarsa helâk olur, arkadaşlırının çağrısına uyarsa selâmet bulur.) “ De ki: “- Allah’ın hidayeti, İslâm dinidir, işte doğru yol da budur. Biz, âlemlerin Rabbine öz müslim olalım diye emrolunduk.
Ali Ünal = De ki: “Bize fayda da zarar da verebilecek durumda olmayan (putları, âciz yaratıkları, insan yapması nesneleri) Allah’tan başka ilâhlar edinip, kendilerine ibadet ve duada mı bulunalım? Allah bizi doğru yola koymuşken, ‘Gel bize katıl!’ diye yolun doğrusuna çağıran arkadaşlarına rağmen şeytanların arzu ve heves telkinleriyle kandırıp dalâlet vadilerinde şaşkın şaşkın dolaştırdığı bir ahmak durumuna düşerek, topuklarımızın üzerinde gerisin geriye şirke mi dönelim?” De: “Allah’ın gösterdiği yol, işte odur üzerinde yürünmesi gereken tek doğru yol ve bize bütün varlığımızla Âlemlerin Rabbi’ne teslim olmamız emredilmiştir.
Bayraktar Bayraklı = De ki: “Allah'ı bırakıp da, bize ne fayda ne de zarar veren şeylere mi yalvaralım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra topuklarımızın üzerinde gerisin geri mi dönelim? Tıpkı kendisini doğru yola çağıran arkadaşları: ‘Bizimle gel' diye seslendikleri halde şeytanların ayartmasına kapılıp dünyevî zevkler peşinde körü körüne koşturan kimse gibi mi olalım?” De ki: “Allah'ın gösterdiği yol, doğru yolun ta kendisidir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emr olunduk.”
Bekir Sadak = (71-72) De ki: «Arkadaslari bize gel diye dogru yola cagirirken, seytanlarin yeryuzunde sasirttiklari bir kimse gibi geriye mi donelim. Allah bizi dogru yola eristirdikten sonra, bize faydasi olmayan, zarar da veremeyen Allah'tan baska seylere mi yalvaralÙm?» De ki, «Doru yol ancak Allah'Ùn yoludur. Alemlerin Rabbine teslim olarak namaz kÙlÙn, Allah'tan sakÙnÙn diye emrolunduk.» Kendisine toplanacaÙnÙz O'dur.
Celal Yıldırım = De ki: Allah'ı bırakıp da bize ne bir yarar sağlayan, ne de zarar verebilen şeylere mi tapalım ? Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra şeytanların, şaşkın perişan bir halde yeryüzüne salıp dolaştırmak istedikleri ve arkadaşlarının ise. «bize gel!» diye doğru yola çağırdıkları kimse gibi mi topuklarımız üzerine geriye dönelim ? De ki: Şüphesiz ki Allah'ın gösterdiği yol, doğru yolun kendisidir. Ve biz de âlemlerin Rabbine teslimiyet göstermekle emrolunmuşuzdur;
Cemal Külünkoğlu = De ki: “Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk edelim? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra tekrar geriye mi dönelim? Tıpkı arkadaşları tarafından ‘bize gel' diye doğru yola çağrıldığı halde, şeytanlar tarafından ayartılıp çöl ortasında şaşkın bırakılan kimse gibi mi olalım?” Yine de ki: “Allah'ın gösterdiği yol (İslam), yegâne doğru yoldur. Biz, âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
Diyanet İşleri (eski) = (71-72) De ki: 'Arkadaşları bize gel diye doğru yola çağırırken, şeytanların yeryüzünde şaşırttıkları bir kimse gibi geriye mi dönelim. Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra, bize faydası olmayan, zarar da veremeyen Allah'tan başka şeylere mi yalvaralım?' De ki, 'Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Alemlerin Rabbine teslim olarak namaz kılın, Allah'tan sakının diye emrolunduk.' Kendisine toplanacağınız O'dur.
Diyanet Vakfi = De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: «Bize gel!» diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.
Edip Yüksel = De ki: 'ALLAH'tan başka, bize yarar ve zarar veremiyenlere mi yalvaralım? ALLAH bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra ökçelerimiz üzerinde gerisin geriye mi dönelim? Şeytanların ayartıp yeryüzünde şaşırttığı ve arkadaşlarının, 'Gel, bizimle birlikte doğru yola gel' diye çağırdıkları şaşkın bir kimse gibi mi olalım?' De ki: 'Gerçek yol gösterme ALLAH'ın yol göstermesidir. Evrenlerin Rabbine teslim olmakla emredildik.'
Elmalılı Hamdi Yazır = De ki hiç biz Allahı bırakır da bize ne menfaat ne zarar yapamıyacak nesnelere yalvarır mıyız? ve Allah bizi hidayetine kavuşturmuş iken ardımıza döner miyiz? o avanak gibi ki Arzda şaşkın şaşkın dolaşırken kendini şeytanlar ayartıb uçuruma çekmekte, beride ise arkadaşları var bize gel diye onu doğru yola çağırıb duruyorlar, de ki her halde hidâyet Allah hidayeti ve biz şöyle emr edildik: Halıs müslim olalım rabbülâlemîne
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = De ki: «Biz hiç Allah'ı bırakıp da bize ne fayda, ne de zarar vermeyecek nesnelere yalvarır mıyız? Ve Allah bizi hidayetine kavuşturmuş iken ardımıza (şirke) döner miyiz? Arkadaşları, bize gel, diye doğru yola çağırdıkları halde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların ayartarak uçuruma çektikleri o avanak kimse gibi. De ki: «Allah'ın hidayet yolu doğru yolun ta kendisidir. Ve biz alemlerin Rabbine teslimiyet göstermekle emrolunduk.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = De ki: «Biz Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar vermeyen şeylere mi yalvaralım? Allah bizi doğru yola kavuşturduktan sonra ardımıza mı dönelim? Arkadaşları, bize gel, diye doğru yola çağırdıkları halde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi olalım?». De ki: «Allah'ın gösterdiği yol, yegane doğru yoldur. Bize, bütün âlemlerin Rabb'ine teslim olmamız emrolundu».
Gültekin Onan = De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan, Tanrı'dan başka şeylere mi tapalım?" Tanrı bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde (yeryüzünde) şaşkınca bıraktıkları arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarınız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç kuşkusuz Tanrı'nın yolu asıl yoldur. Ve bize alemlerin rabbine (kendimizi) teslim etmemiz buyuruldu."
Harun Yıldırım = De ki: “Bize yararı ve zararı olmayan Allah’tan başka şeylere mi ibadet edelim? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın şaşkın dolaştırdığı, arkadaşlarının “Bize gel!” diye doğru yola çağırdıkları kimse gibi ökçelerimiz üzerinde gerisin geriye mi döndürüleceğiz?” De ki: “Muhakkak ki Allah’ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Biz de alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
Hasan Basri Çantay = De ki: «Allahı bırakıb da bize ne fâide, ne zarar yapamayacak olan şeylere (putlara) mı tapalım? Allah bizi doğru yola iletdikden sonra — şeytanların sapdırıp şaşkın bir halde çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise «Bize gel» diye yola çağırdıkları kimse gibi — ökçelerimizin üzerine gerisin geri mi (şirke) döndürülelim»? De ki: «Allahın hidâyet yolu şübhesiz ki doğru yolun ta kendisidir ve biz (kendimizi) kâinatın Rabbine teslîm etmemizle emrolunmuşuzdur.
Hayrat Neşriyat = De ki: 'Allah’ı bırakıp da, bize ne fayda veren ne de bize zararı dokunan şeylere mi tapalım? Ve Allah bizi hidâyete erdirdikten sonra, ökçelerimiz üzerinde geriye (küfre)mi döndürülelim? O kimse gibi ki, 'Bize gel!’ diye kendisini hidâyete da'vet eden arkadaşları varken, şeytanlar onu yeryüzünde şaşkın bir hâle düşürmüştür.' De ki: 'Şübhesiz Allah’ın hidâyeti, hidâyetin ta kendisidir. Ve bize, âlemlerin Rabbine teslîm olmamız emredildi.'
İbni Kesir = De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda ve zarar veremeyen şeylere mi yalvaralım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra arkadaşları; bize gel, diye doğru yola çağırırken; şeytanların saptırıp şaşkın bir halde çöle düşürmek istedikleri kimse gibi ökçelerimizin üstünden gerisin geri mi dönelim? De ki: Allah'ın hidayeti, asıl hidayetin kendisidir. Ve biz; alemlerin Rabbına teslim olmakla emrolunduk.
Kadri Çelik = De ki: “Bize yararı ve zararı olmayan, Allah'tan başka şeylere mi yalvarıp yakaralım?” Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların uçuruma çekerek yeryüzünde şaşkınca bıraktıkları arkadaşlarının da, “Bize (Doğru yola) gel” diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?” De ki: “Allah'ın hidayeti, asıl hidayetin kendisidir ve biz, âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.” De ki: “Allah'ın hidayeti, asıl hidayetin kendisidir ve biz, âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
Muhammed Esed = De ki: "Biz, Allahın yerine bize ne faydası dokunan ne de zarar verebilen şeylere mi yalvaralım? Ve Allah bizi doğru yola ilettikten sonra topuklarımızın üzerinde gerisin geri mi dönelim? Tıpkı kendisini doğru yola çağıran arkadaşları (uzaktan) "Bizimle gel!" diye seslendikleri halde şeytanların ayartmasına kapılıp dünyevi zevkler peşinde körü körüne koşturan kimse gibi (mi olalım?)" De ki: "Şüphe yok ki Allahın rehberliği, yegane rehberliktir; ve biz, kendimizi bütün alemlerin Rabbine teslim etmekle emrolunduk,
Mustafa İslamoğlu = De ki: "Biz, Allah'ı bırakıp da bize ne faydası dokunan ne de zarar veren şeylere mi yalvaralım? Ve tıpkı "bizimle gel!" diye kendisini doğru yola çağıran arkadaşları dururken şeytanların ayartmalarına kapılıp dünyevi zevklerin peşine tutkulu bir biçimde takılan kimse gibi, Allah bizi doğru yola ilettikten sonra topuklarımız üzerinde gerisin geri mi dönelim? De ki: "Hiç şüphe yok ki yegane rehberlik Allah'ın rehberliğidir ve biz Alemlerin Rabbine kayıtsız-şartsız teslim olmakla emrolunduk;
Ömer Nasuhi Bilmen = De ki: «Biz Allah Teâlâ'dan başka bize ne faide ve ne de zarar veremiyecek şeylere tapar mıyız? Ve bize Allah Teâlâ hidâyet etmişken ardımıza döndürülur müyüz? O kimse gibi ki, yerde şaşkınca dolaşırken kendisini şeytanlar dalâlete düşürmüştür. Halbuki, onun için birtakım arkadaşlar vardır ki, «Gel bize,» diyerek onu doğru yola çağırır dururlardı.» De ki: «Muhakkak Allah Teâlâ'nın hidâyetidir hidâyet olan, ve bize emrolunmuştur ki, âlemlerin Rabbine halisâne ibadette bulunalım.»
Ömer Öngüt = De ki: “Allah'ı bırakıp da bize bir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapalım? Allah bize hidayet ettikten sonra topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim? O kimse gibi ki, şeytanlar saptırarak şaşkın bir halde onu çölde bırakmışlar, arkadaşları ise: “Bize gel!” diyerek doğru yola çağırıyorlar. De ki: “Şüphesiz ki asıl hidayet ancak Allah'ın hidayetidir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk. ”
Şaban Piriş = (71-72). De ki: -Allah, bize hidayet verdikten sonra, şeytanların yeryüzünde ayartıp, şaşkın bir vaziyette bıraktıkları, dostlarının ise “bize gel” diyerek doğru yola davet ettikleri kimse gibi, topuklarımız üzerinde geri dönelim de bize faydası da zararı da dokunmayan Allah’tan başka şeylere mi yalvaralım? Yine de ki: -Allah’ın hidayeti, işte asıl hidayet odur. Biz, alemlerin Rabbine teslim olmakla, namaz kılmak ve Allah’tan korkmakla emrolunduk. Huzurunda toplanacağınız O’dur.
Sadık Türkmen = De ki: “Allah’ı bırakıp da bize bir yarar ve bir zarar veremeyen şeylere mi yalvaralım?! Allah bizi doğru yola ilettikten sonra, ökçelerimiz üzerinde döndürülüp de, tıpkı şeytanların kendisini ayartarak, yeryüzünde şaşkın bir halde bıraktığı kimse gibi mi olalım? ‘Bizimle hidayet yoluna/doğru yola gel!’ diye çağıran arkadaşları olmasına rağmen.” DE Kİ: “Allah’ın rehberliği tek rehberliktir! Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredildi.”
Seyyid Kutub = De ki; «Allah'ı bırakıp bize ne yarar ve ne de zarar dokunduramayan putlara mı yalvarırım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra tekrar geriye mi dönelim? Tıpkı arkadaşları tarafından 'bize gel' diye doğru yola çağrıldığı halde, şeytanlar tarafından ayartılıp çöl ortasında şaşkın bırakılan kimse gibi mi olalım? De ki; «Doğru kılavuzluk, Allah'ın kılavuzluğudur, bize alemlerin Rabbine teslim olmamız emredildi.»
Suat Yıldırım = De ki: "Allah’tan başka, bize, yalvarıp ibadet ettiğimiz takdirde fayda, terkettiğimiz takdirde zarar veremeyen şeylere mi yalvaralım?Allah bizi doğru yola koyduktan sonra şeytanların kandırıp şaşkın bir halde çöle düşürdükleri, arkadaşlarının ise "Bize gel!" diye doğru yola çağırıp durdukları ahmak gibi, gerisin geriye İslâm’dan şirke mi dönelim?De ki: "Allah’ın gösterdiği yol, tek doğru yoldur ve bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emrolundu."
Süleyman Ateş = De ki: "Allah'tan başka, bize ne yarar, ne zarar vermeyen şeylere mi yalvaralım? Ve Allâh bizi doğru yola ilettikten sonra, ökçelerimiz üzerinde (eski durumumuza) döndürülüp; şeytânların ayartarak şaşkın bir halde çölde bıraktıkları; arkadaşlarının ise "Bize gel!" diye doğru yola çağırdıkları kimse gibi (şaşkın bir duruma) mı düşelim?" De ki: "Yol gösterme, ancak Allâh'ın yol göstermesidir. Bize, âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir."
Tefhim-ul Kuran = De ki: «Bize yararı ve zararı olmayan Alahtan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartıp iğdiş ederek yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: «Doğru yola, bize gel» diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?» De ki: «Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz âlemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk;»
Ümit Şimşek = De ki: Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra, bize ne yararı, ne zararı dokunmayan, Allah'tan başka şeylere yalvarıp da gerisin geri mi dönelim? Şeytanların kandırdığı şu kimsenin hali gibi ki, arkadaşları 'Bize gel' diye onu doğru yola çağırırken, o yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmaktadır. De ki: Doğru yol Allah'ın hidayetidir. Biz ise Âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.
Yaşar Nuri Öztürk = De ki: "Allah'ın berisinden, bize yarar da zarar da veremeyecek şeylere mi yakaralım? Allah bize kılavuzluk ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi döndürelim? O kişi gibi, şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hale getirmişlerdir. Oysaki onun, "Bize gel!" diye doğruya ve güzele çağıran arkadaşları vardır." De ki: "Allah'ın kılavuzluğudur gerçek kılavuzluk. Âlemlerin Rabbi Allah'a teslim olmakla emrolunduk biz."
İskender Ali Mihr = De ki: “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah’tan başka şeylere mi dua edelim? Bizi Allah’ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı, arkadaşlarının da “bize hidayete gel” diye çağırdığı kimse gibi topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim?” De ki: “Muhakkak ki, Allah’a ulaşmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
İlyas Yorulmaz = Deki “Bize ne bir faydası ve nede bir zararı olmayanları mı (zor durumlarımızda) çağıracağız? Allah bize doğru yolu gösterdikten sonra, kendilerini en doğru olan Allah’ın yoluna, “Bize gelin” diye çağıran arkadaşlarını bırakıp ta, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşan şeytanların kendilerine çağırdığı kimse gibi, ökçelerimizin üzerinden gerisin geriye mi dönelim?” Deki “Allah’ın gösterdiği yol, en doğruya ileten yoldur. Biz alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk. ”