هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنفِقُوا عَلَى مَنْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنفَضُّوا وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ
Humullezîne yekûlûne lâ tunfikû alâ men inde resûlillâhi hattâ yenfaddû, ve lillâhi hazâinus semâvâti vel ardı ve lâkinnel munâfikîne lâ yefkahûn(yefkahûne).
hum(u) ellezîne | : onlar ki |
yekûlûne | : derler |
lâ tunfikû | : infâk etmeyin, vermeyin |
alâ men | : kimselere |
inde | : yanında |
resûli allâhi | : Allah’ın resûlü |
hattâ | : oluncaya kadar, ki olsun |
yenfaddû | : dağılıp gitsinler |
ve li allâhi | : ve Allah’ındır |
hazâinu | : hazineler |
es semâvâti | : semalar, gökler |
ve el ardi | : ve arz, yeryüzü, yer |
ve lâkinne | : ve lâkin, fakat, ancak |
el munâfikîne | : münafıklar |
lâ yefkahûne | : fıkıh edemezler, idrak edemezler |
Diyanet İşleri = Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Onlar, öyle kişilerdir ki Allah'ın Peygamberinin yanında olanlara bir şey vermeyin de derler, sonunda dağılıp gitsinler ve Allah'ındır hazîneleri göklerin ve yeryüzünün ve fakat münâfıklar, anlamazlar.
Abdullah Parlıyan = Bunlar o kimselerdir ki; “Allah'ın peygamberinin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki, O'nun etrafından dağılıp gitsinler” derler. Göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır ama bu gerçeği münafıklar anlayamazlar, kavrayamazlar.
Adem Uğur = Onlar: Allah'ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.
Ahmed Hulusi = Onlar: "Rasûlullâh'ın yanında olanlara bağışta bulunmayın, böylece dağılıp gitsinler" diyen kimselerdir! Semâların ve arzın hazineleri Allâh içindir! Fakat ikiyüzlüler anlayıp kavrayamazlar.
Ahmet Tekin = Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıklar, hamiyyetli müslümanlara:'Allah’ın Rasulünün yanında olanların, yiyeceklerini, içeceklerini karşılamayın, ihtiyaçlarını görmeyin ki, dağılıp gitsinler.' diyenlerdir. Göklerin ve yerin hazineleri Allah’ın tasarrufundadır. Fakat münâfıklar bunu anlayamıyorlar.
Ahmet Varol = Onlar: 'Allah'ın Peygamberi'nin yanında bulunanlara harcamada (infakta) bulunmayın ki dağılıp gitsinler' diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır ama münâfıklar anlamazlar.
Ali Bulaç = Onlar ki: "Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.
Ali Fikri Yavuz = Onlar öyle kimselerdir ki: “- Rasûlüllah’ın yanındakilere harcayıb yedirmeyin; tâ ki dağılsınlar.” diyorlar. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır; fakat münafıklar anlamazlar.
Ali Ünal = Onlar öyle bedbaht kimselerdir ki, “Rasûlüllah’ın etrafındaki fakirlere infakta bulunmayın, ta ki dağılıp gitsinler!” diye propaganda yaparlar. Oysa, göklerin ve yerin hazineleri Allah’a aittir, ama (gerçeğe hiç nüfuzu olmayan) münafıklar bunun idrakinde değillerdir.
Bayraktar Bayraklı = Onlar, “Allah'ın peygamberinin yanında bulunanlara yardım etmeyiniz ki etrafından dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Göklerin ve yerin bütün hazineleri yalnız Allah'ındır. Fakat münafıklar bu gerçeği anlamazlar.
Bekir Sadak = Bunlar: «Allah'in peygamberinin yaninda bulunanlara bir sey vermeyin de dagilip gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa goklerin ve yerin hazineleri Allah'indir, ama ikiyuzluler bu gercegi anlamazlar.
Celal Yıldırım = Bunlar o kimselerdir ki, «Allah'ın Peygamberi'nin yanında bulunanlara (yardım olarak) harcama yapmayın ki dağılıp gitsinler» derler. Göklerin ve yerin hazîneleri Allah'ındır. Fakat ikiyüzlü dönekler (bu gerçeği) anlamazlar.
Cemal Külünkoğlu = Onlar öyle kimselerdir ki: “Allah'ın elçisinin yanında bulunanlara (yardım olarak) harcama yapmayın ki dağılıp gitsinler!” derler. Göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar (bu gerçeği) anlamazlar.
Diyanet İşleri (eski) = Bunlar: 'Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler' diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar.
Diyanet Vakfi = Onlar: Allah'ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.
Edip Yüksel = Onlar, 'ALLAH''ın elçisinin yanında bulunanlara yardım etmeyin ki dağılıp gitsinler,' diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri ALLAH'a aittir; ama ikiyüzlüler kavrayamazlar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onlardır ki «Resulullâhın yanındakilere nafaka vermeyin tâki dağılsınlar» diyorlar. Halbuki Göklerin ve Yerin hazineleri Allahındır ve lâkin Münafıklar anlamazlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlar: «Allah'ın Resulünün yanındakilere nafaka vermeyin ki, dağılsınlar!» diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlar öyle kimselerdir ki: «Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler.» diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
Gültekin Onan = Onlar ki: "Tanrı'nın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler" derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Tanrı'nındır. Ancak münafıklar kavramazlar (la yefkahun).
Harun Yıldırım = “Rasulullah’ın yanındakilere infak etmeyin; ta ki gitsinler.” diyenler, onlardır. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar kavramıyorlar.
Hasan Basri Çantay = Onlar öyle kimselerdir ki «Allahın peygamberi nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin. Tâki dağılıb gitsinler» diyorlardı. Halbuki göklerin ve yerin hazîneleri Allahındır. Fakat o münafıklar ince anlamazlar.
Hayrat Neşriyat = Onlar öyle kimselerdir ki: 'Allah’ın Resûlünün yanında bulunanlara (fakir Muhâcirlere) bir şey vermeyin ki, dağılıp gitsinler!' diyorlar. Hâlbuki göklerin ve yerin hazîneleri Allah’ındır; fakat münâfıklar anlamazlar.
İbni Kesir = Onlar öyle kimselerdir ki; Allah'ın peygamberinin yanında bulunanlar için hiç bir şey infak etmeyin de dağılıp gitsinler, derler. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ama o münafıklar, bunu anlamazlar.
Kadri Çelik = Onlar, “Allah'ın resulünün yanında bulunanlara hiç bir infakta bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramazlar.
Muhammed Esed = Onlar, (hemşehrilerine): "Allah'ın Elçisi ile birlikte olanlara hiçbir şey vermeyin ki belki o'nu terk et(mek zorunda kal)ırlar" derler. Göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır ama bu gerçeği ikiyüzlüler kavrayamaz.
Mustafa İslamoğlu = Onlar, "Rasulullah'ın yanındakilere yardımda bulunmayın ki (etrafından) dağılıp gitsinler" diyen kimselerdir. Bakın, göklerin ve yerin hazineleri Allah'a aittir; fakat münafıklar (bu gerçeği bile) kavramıyorlar.
Ömer Nasuhi Bilmen = Onlar o kimselerdir ki, «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara nafaka vermeyin, tâ ki dağılsınlar,» derler. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat o münafıklar anlamazlar.
Ömer Öngüt = Onlar: "Allah'ın Peygamber'inin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar bunu anlamazlar.
Şaban Piriş = Onlar; -Allah’ın Resulünün yanındaki kimselere infakta bulunmayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır; ama münafıklar anlayamazlar.
Sadık Türkmen = Onlar; “Allah Rasûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere), bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) kavramak istemiyorlar.
Seyyid Kutub = Bunlar: «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar anlamazlar.
Suat Yıldırım = Onlar: "Resulullahın etrafındaki fakirlere infak etmeyin, destek olmayın ki dağılsınlar!" diyen bedbahtlardır. Halbuki göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah’ındır, lâkin münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.
Süleyman Ateş = Onlar öyle kimselerdir ki: "Allâh'ın Elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler" diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allâh'ındır, fakat münâfıklar anlamazlar.
Tefhim-ul Kuran = Onlar ki: «Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler.» derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.
Ümit Şimşek = 'Allah Resulünün yanındakilere birşey vermeyin ki dağılıp gitsinler' diyen de onlardır. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır; lâkin o münafıklar bunu anlayamıyor.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlar: "Allah resulünün yanındakilere infak edip bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyen kişilerdir. Oysaki göklerin ve yerin hazineleri, Allah'ın tekelindedir. Ama münafıklar bunu anlamazlar.
İskender Ali Mihr = Onlar (münafıklar): “Resûlallah’ın yanında bulunanlara infâk etmeyin (bir şey vermeyin) ki, onlar dağılıp gitsinler.” diyenlerdir. Ve semaların ve arzın (göklerin ve yerin) hazineleri Allah’ındır. Ve lâkin münafıklar, fıkıh (idrak) edemezler.
İlyas Yorulmaz = Onlar “Allah’ın elçisinin yanında bulunanlar için, Allah’ın elçisini inkâr edip, terk edinceye kadar, elçiye inananlara yardımda bulunmayın” diyenlerdir.