وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûn(râciûne).
ve ellezîne | : ve o kimseler |
yu’tûne | : verirler |
mâ âtev | : verecekleri şey |
ve kulûbu-hum | : ve onların kalpleri |
veciletun | : titreyerek |
enne-hum | : muhakkak ki onlar, onlar ..... olduğundan |
ilâ rabbi-him | : Rab’lerine |
râciûne | : dönenler, rücu edenler |
Diyanet İşleri = Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,
Abdulbaki Gölpınarlı = Öyle kişilerdir onlar ki verecekleri neyse verirler ve yürekleri, şüphesiz olarak dönüp Rablerinin tapısına varacaklarını bildikleri için korkuyla dolar.
Abdullah Parlıyan = Sonunda, Rablerine dönecekleri düşüncesi içinde kalpleri titreyerek, vermeleri gerekeni verenler.
Adem Uğur = Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;
Ahmed Hulusi = Onlar ki verdiklerini, Rablerine rücu edecekleri düşüncesiyle verirler.
Ahmet Tekin = Müslüman nesillerin tevdi ettikleri emanetleri, sorumlulukları, lâyıkı veçhile yerine getirememe endişesiyle kalpleri ürpererek gelecek nesillere aktarmaya, verdikleri zekâtı, sadakayı, vergiyi kabul edilmeme endişesiyle kalpleri ürpererek vermeye devam edenlerdir. Onlar da kesinlikle rablerinin huzuruna vararak hesap verecekler.
Ahmet Varol = Ve verdiklerini Rabblerine döndürülecekleri için kalpleri ürpererek verenler.
Ali Bulaç = Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler;
Ali Fikri Yavuz = Rablerinin huzuruna varacaklarından kalbleri korkarak verdiklerini (zekâtlarını) verenler,
Ali Ünal = (İşledikleri her işte, ortaya koydukları her davranışta, söyledikleri her sözde ve Allah yolunda) yaptıkları her harcamada, Rabbilerine dönüş yolunda olduklarının şuuru (ve O’nu razı edip edemedikleri endişesi) içinde kalbleri tir tir titreyenler;
Bayraktar Bayraklı = Onlar ki Rablerinin huzuruna çıkacakları korkusuyla kalpleri titreyerek verirler.
Bekir Sadak = (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine es kosmayanlar, Rablerine donecekleri icin kalbleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri gecerler.
Celal Yıldırım = Onlar ki kendilerine verilen (nîmetler)den (Allah yolunda muhtaçlara) verirler ve Rablarına mutlaka döneceklerini (bildikleri) için kalbleri ürperir;
Cemal Külünkoğlu = (60-61) Rablerine döneceklerini bildikleri için, verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, işte onlardır iyilikte yarışanlar ve bu yarışı önde götürenler.
Diyanet İşleri (eski) = (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.
Diyanet Vakfi = Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;
Edip Yüksel = Rab'lerine döneceklerinin bilincinde olarak verenler,
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve rablarının huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ve Rablerinin huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler,
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;
Gültekin Onan = Ve gerçekten rablerine dönecekler diye vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler;
Harun Yıldırım = Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;
Hasan Basri Çantay = (57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.
Hayrat Neşriyat = Ve o kimseler ki, şübhesiz onlar Rablerine dönecek kimseler oldukları(nı bildikleri)için, verdikleri şeyleri kalbleri ürpererek verirler.
İbni Kesir = Ve Rabblarına döneceklerinden kalbleri ürpererek vermeleri gerekenleri verenler,
Kadri Çelik = Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler.
Muhammed Esed = sonunda Rablerine dönecekleri düşüncesi içinde kalpleri titreyerek vermeleri gerekeni verenler:
Mustafa İslamoğlu = en sonunda yine Rablerine döneceklerine inandıklarından, yüreklerinde tarifsiz bir ürperti duyarak vermeleri gerekeni verenler:
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve o kimseler ki, onlar Rablerinin huzuruna muhakkak varacaklarından dolayı kalpleri şiddetli korkarak verdiklerini (sadakaları vesâireyi) verirler.
Ömer Öngüt = Verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile kalpleri ürpererek verirler.
Şaban Piriş = Rab’lerine dönecek oldukları için kalpleri çarparak vereceklerini verenler..
Sadık Türkmen = Gerçekten verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile, kalpleri ürpererek verenler,
Seyyid Kutub = Ve onlar ki, Rabb'lerine dönecekler diye kalpleri ürpererek verdikleri şeyi verirler.
Suat Yıldırım = Rab’lerine dönüp hesaba çekileceklerinden, yaptıkları hayırları kalpleri titreyerek yapanlar.
Süleyman Ateş = Verdiklerini, Rablerinin huzûruna dönecekleri düşüncesiyle kalbleri korkudan ürpererek verirler.
Tefhim-ul Kuran = Ve onlar gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler;
Ümit Şimşek = Verdiklerini de, Rablerinin huzuruna varacaklarının bilinci içinde, kalpleri ürpererek verirler.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlar ki, verdiklerini, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek verirler;
İskender Ali Mihr = Ve onlar vereceklerini verirler. Onlar, Rab’lerine geri dönenler (ulaşanlar) olduğundan onların kalpleri titrer.
İlyas Yorulmaz = Onlar, vermeleri gerekenleri (zekatlarını ve sadakalarını) verirler ve dönüşlerinin bize olduğuna kesinlikle inandıklarından, kalpleri heyecan içinde titrer.