نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَل لَّا يَشْعُرُونَ
Nusâriu lehum fîl hayrât(hayrâti) bel lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
nusâriu | : çabuk yapıyoruz |
lehum | : onlar için, onlara |
fî el hayrâti | : hayırlarda |
bel | : bilâkis, hayır |
lâ yeş’urûne | : şuurunda (bilincinde), farkında değiller |
Diyanet İşleri = (55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!
Abdulbaki Gölpınarlı = Hayırlara ulaşıvermelerini sağlamadayız, hayır, anlamıyorlar.
Abdullah Parlıyan = onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır, bu verdiğimiz tüm nimetler, onlar için bir imtihandır, ama onlar hala bunun farkında değiller.
Adem Uğur = Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
Ahmed Hulusi = Onlar için hayırlar (olsun diye) koşuşturuyoruz! Hayır, onlar farkında değiller!
Ahmet Tekin = İyilikleri ve iyi âkıbete kavuşmaları konusunda onların lehine gayret gösteriyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
Ahmet Varol = Onların iyiliklerine koşuyoruz. Hayır onlar (işin) farkında olmuyorlar.
Ali Bulaç = Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.
Ali Fikri Yavuz = (55-56) Onlara dünyada verdiğimiz mal ve evlâddan dolayı, biz onların hayırlarına acele ediyoruz, zannında mı bulunuyorlar? Hayır, anlamıyorlar, (dünya haline aldanıyorlar, ahiretteki perişanlığı düşünmüyorlar).
Ali Ünal = Üzerlerine hep hayır yağdırmak için koşturuyoruz? Asla! Meselenin farkında değil onlar.
Bayraktar Bayraklı = (55-56) Kendilerine mal ve çocuklar vererek, onlara iyiliklerde bulunmaya acele ettiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, farkında değiller.
Bekir Sadak = (55-56) Kendilerine mal ve ogullar vermekle, iyiliklerde onlar icin acele ettigimizi mi zannederler? Hayir; farkinda degiller.
Celal Yıldırım = (55-56) Kendilerine mal ve oğullardan verdiğimizle onlar hakkında hayırlarda acele koşuştuğumuzu mu sanırlar ? Hayır, onlar (ilâhî sünnetin hükmünü yürüteceğini) bir türlü anlayamıyorlar.
Cemal Külünkoğlu = (55-56) Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve evlatlarla onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır, onlar bir türlü anlayamıyorlar.
Diyanet İşleri (eski) = (55-56) Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi zannederler? Hayır; farkında değiller.
Diyanet Vakfi = (55-56) Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
Edip Yüksel = Onların iyiliğine koşuyoruz? Hayır, farkında değiller.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onların hakıkaten hayırlarına müsareat ediyoruz. Hayır, şuurları yok
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlara hayırlar sağlamaya koşuyoruz. Hayır, anlayamıyorlar!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
Gültekin Onan = Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.
Harun Yıldırım = Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
Hasan Basri Çantay = (55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar.
Hayrat Neşriyat = (55-56) (Onlar,) kendilerine vermekte olduğumuz mal ve oğullar ile, onların hayırlarınamı koşuyoruz sanıyorlar? Hayır! (Onlar işin) farkına varmıyorlar!
İbni Kesir = İyiliklerde onlar için acele davranmaktayız. Hayır farkında değiller.
Kadri Çelik = Onlara hayırlar sağlamaya mı koşuyoruz? Hayır, onlar farkında değillerdir.
Muhammed Esed = onları (kendi anlayışlarına göre) iyi ve yararlı (bildikleri) şeylerde yarıştırmak (istiyoruz)? Hayır, onlar (yanıldıklarının) farkında değiller!
Mustafa İslamoğlu = Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.
Ömer Nasuhi Bilmen = Onlar için hayırları hususunda müsaraat ederiz. Hayır, anlamıyorlar.
Ömer Öngüt = Üzerlerine hep hayır yağdırmak için koşturuyoruz? Asla! Meselenin farkında değil onlar.
Şaban Piriş = İyiliklerde onlara acele davranıyoruz. Hayır, onlar, ne yaptıklarının farkında değiller.
Sadık Türkmen = Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır, onlar farkında olamıyorlar.
Seyyid Kutub = Onların iyiliklerine koşuyoruz? Aslında onlar işin farkında değildirler.
Suat Yıldırım = (55-56) Kendilerine verdiğimiz servet ve evlatlarla iyiliklerine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar işin farkında değiller!
Süleyman Ateş = Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır, (bu verdiğimiz dünyâ ni'metleri, onlar için bir imtihandır, fakat onlar) farkında değiller.
Tefhim-ul Kuran = Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz) Hayır, onlar şuurunda değiller.
Ümit Şimşek = Hayırlarına koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkında değiller.
Yaşar Nuri Öztürk = Ve iyiliklerine koşuyoruz. Hayır, farkında olmuyorlar.
İskender Ali Mihr = Onlara hayırları çabuklaştırdığımızı (mı sanıyorlar)? Hayır, onlar farkında değillerdir.
İlyas Yorulmaz = Onlar farkına varmadan biz onları yararlı işlerde koşturuyoruz ki (denensinler).