وَكَذَلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لِّيَقُولواْ أَهَؤُلاء مَنَّ اللّهُ عَلَيْهِم مِّن بَيْنِنَا أَلَيْسَ اللّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ
Ve kezâlike fetennâ ba’dahum bi ba’din li yekûlû e hâulâi mennallâhu aleyhim min beyninâ, e leysallâhu bi a’leme biş şâkirîn(şâkirîne).
ve | : ve |
kezâlike | : işte böyle, böylece |
fetennâ | : biz imtihan ettik |
ba’da-hum | : onların bazısını |
bi ba’din(ba’da-hum bi ba’din) | : bazıları ile |
li yekûlû | : derler diye |
e hâulâi | : bunlar mı |
menne allâhu | : Allah ni’metlendirdi, ni’met verdi |
aleyhim | : onlara |
min beyni-nâ | : aramızdan |
e leyse | : değil mi, öyle değil mi |
allâhu | : Allah |
bi a’leme | : en iyi bilir |
bi eş şâkirîne | : şükredenleri |
Diyanet İşleri = Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, “Allah, aramızdan şu adamları mı iman nimetine lâyık gördü?” desinler. Allah, şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve biz, Allah'ın, aramızdan seçip lütfettiği bunlar mı demeleri için halkın bir kısmını, bir kısmıyla sınarız. Allah, şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Abdullah Parlıyan = Böylece ekonomik yönden güçsüz kimselerin müslüman olup ve Allah'a yakın olmalarıyla, zengin ve kibirli kimselerin İslâm'dan ve Allah'tan uzak olmaları sebebiyle insanlardan kimini, kimiyle deneyip fitneye soktuk ki, sonunda Allah aramızda, bunlara mı nimet ve lütufta bulunmuştur? desinler. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir.?
Adem Uğur = Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı! demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Ahmed Hulusi = İşte böylece onların kimini kimiyle imtihan ettik, "Allâh aramızdan şunlara mı (bazı yoksul, dar gelirli kimselere) lütufta bulundu?" desinler diye. . . Allâh, değerlendirenleri daha iyi bilen değil midir?
Ahmet Tekin = 'Aramızdan Allah’ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı?' şeklinde konuşturmak için, onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Ahmet Varol = İşte böyle, 'Allah aramızdan bunlara mı lütufta bulundu!' demeleri için onları birbirleriyle denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
Ali Bulaç = Böylece: "Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?" demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil mi?
Ali Fikri Yavuz = İnsanların bir kısmını, diğer bir kısmı ile imtihan ettik ki, Kureyş’in ileri gelenleri, fakirler hakkında şöyle desinler; “-Allah’ın aramızdan kendilerine iman ihsan ettiği kimseler şunlar mı?” Allah, İslâm (nimeti üzere) şükredenleri daha iyi bilen değil mi?
Ali Ünal = Biz, insanları bu şekilde birbirleriyle imtihan ederiz; (mevki, makam, ırk, renk, zenginlik, sosyal statü gibi unsurları üstünlük sahibi zannedenler, fakir, köle, kimsesiz ve toplumda kendilerine statü tanınmayan mü’minler için,) “Allah, aramızdan bula bula bunları mı lütfuna lâyık gördü?” derler. Oysa Allah, (bütün nimetleri verenin Allah olduğunun şuuru içinde O’na) şükredenleri (ve dolayısıyla lütfuna lâyık bulunanları) çok daha iyi bilmez mi?
Bayraktar Bayraklı = “Aramızda Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı?” demeleri için onların bir kısmını diğerleriyle işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri hakkıyla değil midir?
Bekir Sadak = Boylece, «Aramizdan Allah bunlara mi iyilikte bulundu?» demeleri icin onlari birbiriyle denedik. Allah sukredenleri iyi bilen degil midir?
Celal Yıldırım = Böylece onlardan kimini kimiyle deneyip fitneye soktuk, tâ ki «Aramızdan bunlara mı Allah nîmet verip lûtufta bulunmuştur?» desinler. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
Cemal Külünkoğlu = Böylece: “Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?” demeleri için onlardan bir kısmını diğerleriyle işte böyle denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Diyanet İşleri (eski) = Böylece, 'Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?' demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?
Diyanet Vakfi = «Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!» demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Edip Yüksel = Birbirinizle böylece sınadık ki 'ALLAH'ın aramızdan seçip nimetlendirdiği kişiler bunlar mı,' desinler. ALLAH güzel karşılık verenleri daha iyi bilmiyor mu!
Elmalılı Hamdi Yazır = Böyle ba'zılarını ba'zısiyle fitneye de düşürmüşüzdür ki şöyle desinler: Â!... Şunlar mı o Allahın aramızdan lûtfuna lâyık gördüğü kimseler? Allah şükreden kullarını daha iyi bilir değil mi?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Böylece bazılarını bazısıyla fitneye düşürmüşüzdür ki: «A!.. Şunlar mı o Allah'ın aramızdan lütfunu layık gördüğü kimseler?» desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil midir?
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Biz onlardan kimini kimi ile, «Allah aramızdan bunlara mı lutfunu layık gördü» desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
Gültekin Onan = Böylece: "Tanrı içimizden bunlara mı lütufta bulundu?" demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Tanrı şükredenleri daha iyi bilen değil mi?
Harun Yıldırım = Böylece: “Allah içimizden bunlara mı lutfetti?” demeleri için biz onların bazısını bazısıyla denedik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
Hasan Basri Çantay = Biz, onlardan (insanlardan) kimini kimi ile — (sırf) «Allah (buldu buldu da) aramızdan bunlara, bunların üzerine mi lutfünü reva gördü»? desinler diye — işte böyle imtihan etdik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil mi?
Hayrat Neşriyat = Böylece onların bazılarını bazılarıyla (ileri gelenlerini zayıflarıyla) imtihân ettik ki(o müşrikler, îmân eden zayıflar hakkında): 'Allah’ın, aramızdan kendilerine lütufta bulunduğu (hidâyete erdirdiği) kimseler bunlar mı?' desinler! Allah, şükredenleri en iyi bilen değil midir?
İbni Kesir = Biz, böylece onların bir kısmını bir kısmıyla denedik ki: Aramızadan Allah bunlara mı lütfetti? desinler. Allah; şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
Kadri Çelik = Böylece, “Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?” demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?
Muhammed Esed = İşte bu şekilde insanları birbirleri aracılığıyla sınarız, ki sonunda, "Acaba Allah bizim yerimize onlara mı lütufta bulundu?" diye sorsunlar. Kimin (kendisine) şükrettiğini en iyi bilen Allah değil mi?
Mustafa İslamoğlu = İşte bu şekilde insanları birbiriyle sınarız ki, "Acaba Allah bizi bırakıp da onlara mı ikramda bulunda?" diye sorsunlar. Kimin şükrettiğini en iyi bilen Allah değil midir?
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve işte böylece onların bazısını bazısı ile fitneye düşürmüşüzdür ki, «Ya Allah Teâlâ aramızda şunlara mıdır ki, lütfunu reva görmüştür?» deyiversinler. Allah Teâlâ şâkir olanları ziyâdesiyle bilen değil midir?
Ömer Öngüt = Biz böylece onların bir kısmını bir kısmı ile denedik ki: “Allah aramızda bunlara mı lütfetti?” desinler. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?”
Şaban Piriş = Böylece, “Allah, aramızdan bunlara mı iyilikte bulundu?” desinler diye onları birbiriyle denedik. Allah, şükredenleri en iyi bilen değil midir?
Sadık Türkmen = Işte böylece onların kimini kimisi ile açığa çıkardık, “Allah aramızdan şunlara mı iyilikte bulundu?” diyorlar. Allah şükredenleri en iyi bilen değil mi?
Seyyid Kutub = Kendini beğenmişler «Allah'ın aramızdan seçerek lütfuna lâyık gördükleri bunlar mıdır?» desinler diye biz onları işte böylece sınavdan geçirdik. Allah şükredenleri herkesten iyi bilen değil mi?
Suat Yıldırım = Biz onlardan kimini kimi ile, neticede "Allah bula bula aramızdan bunları mı lütfuna lâyık gördü?" desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah kimin şükrettiğini, kimin lütfuna daha lâyık olduğunu bilmez olur mu?
Süleyman Ateş = Böylece biz onların kimini kimi ile denedik ki: "Allâh, aramızdan şunlara mı lutfu lâyık gördü?" desinler. Allâh, şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Tefhim-ul Kuran = Böylece: «Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?» demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil mi?
Ümit Şimşek = Onları birbiriyle böylece imtihana uğrattık; onlar da 'Aramızdan bunları mı Allah lütfuna lâyık gördü?' dediler. Şükredenleri en iyi bilen Allah değil mi?
Yaşar Nuri Öztürk = Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?" Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu?
İskender Ali Mihr = Ve “Aramızdan, Allah’ın ni’metlendirdikleri bunlar mı?” derler diye, onları birbirleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şakirleri (şükredenleri) en iyi bilir, öyle değil mi?
İlyas Yorulmaz = “Allah’ın aramızda kendisine iyiliklerde bulunduğu kimse bu mu?” demeleri için onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihan ettik. . Allah kendisine şükredenleri en iyi bilen değil mi?