وَإِن كَانُوا مِن قَبْلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْهِم مِّن قَبْلِهِ لَمُبْلِسِينَ
Ve in kânû min kabli en yunezzele aleyhim min kablihî le mublisîn(mublisîne).
ve in | : ve eğer |
kânû | : oldular |
min kabli | : önceden, önce |
en yunezzele | : indirilmesi |
aleyhim | : onlara |
min kabli-hi | : ondan önce |
le | : elbette, gerçekten |
mublisîne | : ümitlerini kesenler |
Diyanet İşleri = Oysa onlar daha önce kendilerine yağmur yağdırılmadan evvel kesin bir ümitsizliğe kapılmışlardı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Halbuki onlara yağmur yağdırılmadan önce hepsi de ümitlerini kesmişlerdi.
Abdullah Parlıyan = Halbuki onlara yağmur yağdırmadan önce, hepsi de ümitlerini kesmiş durumdalardı.
Adem Uğur = 0ysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Ahmed Hulusi = Hâlbuki bundan önce, kendilerine (yağmur - ilim) indirilmeden önce elbette mublisîndiler (hakikatle bâtılı birbirine karıştırıp, ayrımını yapamayan).
Ahmet Tekin = Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından önce, ümitsizlik içinde idiler.
Ahmet Varol = Oysa onlar bundan önce, üzerlerine (yağmurun) indirilmesinden umutlarını kesmişlerdi.
Ali Bulaç = Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
Ali Fikri Yavuz = Halbuki bu adamlar üzerlerine yağmur indirilmeden önce ümidlerini kesmişlerdi.
Ali Ünal = Oysa daha biraz evvel, yağmur üzerlerine inmeye başlamadan önce tam bir ümitsizlik içindeydiler.
Bayraktar Bayraklı = Oysa onlar daha evvel, yağmurdan önce ümitsizliğe düşmüşlerdi.
Bekir Sadak = (48-49) Ruzgarlari gonderip bulutlari yuruten, onlari gokte diledigi gibi yayan ve kisim kisim yigan Allah'tir. Artik sen de aralarindan yagmurun ciktigini gorursun. Allah'in kullarindan diledigine verdigi yagmurla, daha onceden kendilerine yagmur inidirilmesinden umidlerini kesmis olduklari icin onlar seviniverirler.
Celal Yıldırım = Her ne kadar onlar buluttan önce. yağmur yağmadan evvel ümitsizlik içindeydilerse de..
Cemal Külünkoğlu = Oysa onlar daha önce kendilerine yağmur yağdırılmadan evvel kesin bir ümitsizliğe kapılmışlardı.
Diyanet İşleri (eski) = (48-49) Rüzgarları gönderip bulutları yürüten, onları gökte dilediği gibi yayan ve küme küme yığan Allah'tır. Artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah'ın kullarından dilediğine verdiği yağmurla, daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden ümidlerini kesmiş oldukları için onlar seviniverirler.
Diyanet Vakfi = Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Edip Yüksel = Halbuki onlar, onun kendilerine yağmadan önce umutsuzdular.
Elmalılı Hamdi Yazır = Önce o kendilerine indirilmezden evvel ümidi kesmiş ye'se düşmüş iseler de
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = her ne kadar yağmur kendilerine indirilmeden önce ümitsizlik içinde idiyseler de.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Halbuki onlar, daha önce üzerlerine yağmur indirilmeden evvel ümidi kesmişlerdi.
Gültekin Onan = Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
Harun Yıldırım = ysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Hasan Basri Çantay = Halbuki onlar bundan evvel üzerlerine (Allahın yağmur) indireceğinden kat'iyyen ümîdlerini kesmişlerdi.
Hayrat Neşriyat = Hâlbuki (onlar), bundan (bu yağmur bulutlarının görünmesinden) evvel (ve)üzerlerine (yağmurun) indirilmesinden önce elbette ümidsizliğe düşmüş kimselerdi.
İbni Kesir = Halbuki daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden kesin olarak ümitlerini kesmişlerdi.
Kadri Çelik = Oysa onlar, daha önce üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Muhammed Esed = oysa (tam da) yağmurun yağdırılmasından kısa bir süre önce, (neredeyse) bütün umutlarını yitirmişlerdi!
Mustafa İslamoğlu = Ama aynı kimseler az önce, yani (yağmur) indirilmeden önce umutlarını büsbütün yitirmiştiler.
Ömer Nasuhi Bilmen = Halbuki, onların üzerlerine indirilmeden evvel ondan evvelce elbette ye'se düşmüşlerdi.
Ömer Öngüt = Oysa onlar daha önceden üzerlerine yağmur indirilmesinden iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Şaban Piriş = Halbuki onlar yağmur yağmadan önce suskunluk içinde idiler.
Sadık Türkmen = Oysa onlar, kendilerine indirilmesinden önce, yağmurdan umutsuz idiler.
Seyyid Kutub = Oysa onlar, daha önce üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Suat Yıldırım = Halbuki onlar, daha önce Allah’ın üzerlerine yağmur indireceğinden tamamen ümitsiz idiler.
Süleyman Ateş = Halbuki onlar, yağmurun kendilerine indirilmesinden önce umutsuz idiler.
Tefhim-ul Kuran = Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerlerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
Ümit Şimşek = Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur inmesinden iyice ümit kesmişlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk = Oysaki onlar, yağmur kendilerine indirilmeden önce iyice suskun ve ümitsiz idiler.
İskender Ali Mihr = Ve onlar, onun (yağmurun) onlara indirilmesinden önce gerçekten ümitlerini kesenlerdi.
İlyas Yorulmaz = Onlar yağmurun üzerlerine indirilmesinden önce, yağmurdan umutlarını kesmişlerdi.