وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْاْ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ
Ve beynehumâ hicâb(hicâbun) ve alâl a'râfi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbel cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn(yatmeûne).
ve beyne-humâ | : ve ikisi arasında (vardır) |
hicâbun | : bir perde (duvar) |
alâ el a’râfi | : A’raf (cennet-cehennem arasındaki yüksek tepelerin) üstünde (arf |
ricâlun | : adamlar |
ya’rifûne | : tanırlar |
kullen | : hepsini |
bi sîmâ-hum | : onları simaları ile, simalarından, yüzlerinden |
ve nâdev | : ve nida ettiler, seslendiler |
ashâbe el cenneti | : cennet halkına, ehline |
en selâmun aleykum | : selâmlanmak sizin üzerinize olsun, selâm sizin üzerinize olsun |
lem yedhulû-hâ | : henüz oraya dahil olmadılar, girmediler |
ve hum | : ve onlar |
yatme’ûne | : ümit ederler, dilerler, isterler |
Diyanet İşleri = İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur , A’râf üzerinde de birtakım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selâm olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir örtü var ve A'râf üstünde erler var ki herkesi, yüzlerinden tanırlar ve cennet ehline esenlik size diye nidâ ederler. Onlar, henüz cennete girmemişlerdir ama girmeyi umarlar.
Abdullah Parlıyan = Cennetlik ve cehennemlikler arasında bir engel bulunacaktır. A'raf üzerinde de; bunların herbirini simalarından tanıyan kimseler vardır ki, onlar henüz cennete girmemiş fakat, girmeyi şiddetle arzu eder bir vaziyette olan cennetliklere “Selam olsun size” diye seslenecekler.
Adem Uğur = İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selâm size!" diye seslenirler.
Ahmed Hulusi = Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır. . . A'rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır. . . Cennet ashabına: "Selâmun aleyküm" diye seslenirler. (Bu Rical henüz) cennete dâhil olmamıştır. . . Onlar (cenneti) umarlar.
Ahmet Tekin = Cennet ehli ve cehennemlikler arasında bir perde-engel mevcuttur. Â’râf üzerinde, aradaki surun burçlarında, her iki taraftakilerin kimliklerini, hallerini simalarından okuyarak tanıyan liyakatli kişiler, adamlar vardır. Bunlar cennet ehline:'Selâmün aleyküm (Allah’ın selâmı ve selâmeti size olsun, siz selâmete erdiniz)' diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmeyen, cenneti arzu eden kimselerdir.
Ahmet Varol = İki taraf arasında bir perde (engel) vardır. A'raf'ta [6] da herkesi simalarından tanıyan birtakım adamlar vardır. Cennetliklere: 'Size selam olsun' diye seslenirler. Bunlar henüz oraya girmemiş olan ama girmeyi arzulayan kimselerdir.
Ali Bulaç = İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.'
Ali Fikri Yavuz = Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir sûr (perde) vardır. A’raf (cennet hisarı) üzerinde de bir takım insanlar (sevab ve günahları eşit olup en son cennete girecek olanlar) var ki, bunlar, cennetlik ve cehennemliklerden her birini çehreleriyle tanırlar; ve henüz cennete giremeyip onu arzu eder oldukları halde, cennetliklere “Selâmün Aleyküm”, diye nida ederler.
Ali Ünal = İki taraf arasında bir perde bulunur; (Cennet ile Cehennem arasındaki) surun kuleleri (A’râf) üzerinde her iki tarafı simalarından tanıyan bazı zatlar da vardır: Cennet ehline “Selâm size!” diye seslenirler; onlar henüz Cennet’e girmemiş olup, girmeyi şiddetle arzulamakta ve beklemektedirler.
Bayraktar Bayraklı = İki taraf/cennetlikler ve cehennemlikler arasında bir perde ve A‘râf üzerinde de herkesi simâlarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde girmeyi umarak cennet ehline, “Selâm size!” diye seslenirler.[134]
Bekir Sadak = Iki taraf arasinda bir perde ve burclar uzerinde her iki tarafi da simalarindan taniyan adamlar vardir; cennetliklere, «Size selam olsun» derler. Bunlar henuz girmeyen fakat cenneti uman kimselerdir.
Celal Yıldırım = İki taraf arasında bir perde vardır ve A'raf üzerinde bunların hepsini tanıyan adamlar bulunuyordur ki Cennet yaranına: «Selâm size !» diye seslenirler. Bunlar Cennet'e girmemişlerdir, ama girmeyi umuyorlardır.
Cemal Külünkoğlu = Bu iki taraf arasında bir perde vardır. A'raf 'ın (surun tepeleri) üzerinde de (cennetlik ve cehennemliklerin) hepsini yüzlerinden tanıyan kimseler vardır. Cennete gireceklere: “Allah'ın selamı üzerinize olsun” diye seslenirler ki bunlar çok arzu ettikleri halde, henüz oraya (cennete) girmemiş kimselerdir.
Diyanet İşleri (eski) = İki taraf arasında bir perde ve burçlar üzerinde her iki tarafı da simalarından tanıyan adamlar vardır; cennetliklere, 'Size selam olsun' derler. Bunlar henüz girmeyen fakat cenneti uman kimselerdir.
Diyanet Vakfi = İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: «Selâm size!» diye seslenirler.
Edip Yüksel = Aralarını bir perde böler. Orta yerde de bazı kimseler var ki herkesi görünüşlerinden tanırlar. Cennet halkına, 'Selam size,' diye seslenirler. Bunlar oraya (cennete), canları istedikleri halde giremediler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Artık iki taraf arasında bir hıcâb ve A'raf üzerinde bir takım rical, her birini simalariyle tanırlar, eshabı Cennete «selâm olsun size» diye nidâ etmektedirler ki bunlar ümîd etmekle beraber henüz ona girmemişlerdir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Artık iki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan bir takım kimseler bulunacaktır. Ümit etmekle birlikte henüz cennete girmemiş olan bu kimseler, cennetliklere: «Selam size!» diye seslenmektedirler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar cennetliklere: «selâm olsun size» diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.
Gültekin Onan = İki taraf arasında bir engel ve A'raf üzerinde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır'.
Harun Yıldırım = Onların arasında perde vardır ve a’raf üzerinde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennet ehline: “Selamun aleykum.” diye seslenirler ki bunlar unutulmamakla birlikte henüz oraya girememişlerdir.
Hasan Basri Çantay = İki (taraf) arasında (sûrdan) bir perde ve «A'raaf» üzerinde de (cennetlik ve cehennemliklerin) her birini sîmalarıyle tanıyacak (müvahhid) rical vardır ki onlar henüz oraya (cennete) girmemiş, fakat onlar girmeyi şiddetle arzu eder olarak cennet yaranına: «Selâmün aleyküm» diye nida ederler.
Hayrat Neşriyat = Hem iki taraf (Cennet ve Cehennem ehli) arasında (aslâ aşamayacakları surdan)bir perde vardır. A'râf üzerinde (bu sûrun yüksek yerlerinde) ise, herkesi sîmâlarından tanıyan adamlar vardır ki, Cennet ehline: 'Selâmün Aleyküm! (Allah’ın selâmı üzerinize olsun!)' diye nidâ ederler; fakat onlar (Cennete girmeyi) çok arzu ediyor oldukları hâlde(henüz) oraya girmemişlerdir.
İbni Kesir = İki taraf arasında bir perde vardır. A'raf üzerinde de her birini simalarıyla tanıyan adamlar vardır. Cennetliklere: Size selam olsun, diye seslenirler. Bunlar, henüz girmeyen, ama uman kimselerdir.
Kadri Çelik = İki taraf (cennet ve cehennem ehli) arasında bir engel (yüksekçe burç) ve A'raf (bu burcun yüksek tepeleri) üzerinde her iki tarafı da alametlerinden tanıyan kimseler (Peygamber ve Ehl-i Beyt'i) vardır. Henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi şiddetle arzulayan cennetliklere “Selam (esenlik) size” diye seslenirler.
Muhammed Esed = Bu iki taraf arasında bir engel bulunacaktır. Ve orada, (hayattayken) kendilerine (eğri ile doğruyu) ayırt edebilme yetisi bahşedilmiş, onların her birini taşıdığı belirtiden tanıyan kimseler olacak. Ve (girmek için) can attıkları halde cennete (henüz) girmemiş olan bu kimseler cennetliklere: "Size selam olsun" diye seslenecekler.
Mustafa İslamoğlu = O ikisi arasında bir engel bulunacaktır. Orada (iyilerle kötüleri) ayırdetme yetisiyle donatılmış kimseler olacak; onlar her iki kesimi de belirtilerinden tanıyacaklar ve henüz cennete girmeyen lakin girmek için sabırsızlanan cennetliklere "Selamün aleyküm!" diye seslenecekler.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onların arasında bir perde vardır. Ve A'râf üzerinde de birtakım rical vardır ki hepsini de alâmetleriyle tanır. Ashâb-ı cennete, «Selâmün Aleyküm» diye nidâ ederler. Ve bunlar ümitvar oldukları halde henüz cennete girmemiş bulunurlar.
Ömer Öngüt = İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde bunların hepsini simâlarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler.
Şaban Piriş = (Cennet ehli ile cehennem ehli) arasında bir sur, surun burçları (A’raf’ın) üzerinde herkesi simalarından tanıyan kimseler vardır. Cennetliklere: -Selam size diye nîda ederler. Henüz oraya girmemişler, fakat çok arzulamaktadırlar.
Sadık Türkmen = Iki taraf arasında bir perde vardır ve Arâf üzerinde de her birini yüzlerinden tanıyan, adamlar vardır. Cennet halkına: “Size selâm!” diye seslendiler. Ki onlar, henüz oraya girmemişlerdir. Ancak, arzu edip (oraya girmeyi) istemektedirler.
Seyyid Kutub = İki taraf arasında bir set ve bu setin tepelerinde her iki grubu simalarından tanıyan kimseler vardır. Cennete girememiş, fakat gireceklerini uman bu kimseler cennetliklere «selâmun aleyküm» diye seslenirler.
Suat Yıldırım = İki taraf arasında bir perde, A’râf üzerinde de cennetlik ve cehennemliklerin her birini simalarından tanıyacak kimseler vardır ki onlar, henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi şiddetle arzular olarak cennetliklere "selamün aleyküm." diye seslenirler.
Süleyman Ateş = İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işâretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz cennete girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına: "selâm size!" diye seslendiler.
Tefhim-ul Kuran = İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde de hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: «Selam size» derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.'
Ümit Şimşek = Cennet ile Cehennem arasında bir perde vardır. A'râf'ta ise onların hepsini yüzlerinden tanıyan kimseler bulunmaktadır. Onlar Cennet ehline 'Size selâm olsun' diye seslenirler. Kendileri Cennete girmemiş, ama girmeyi ummaktadırlar.
Yaşar Nuri Öztürk = İki taraf arasında bir perde, A'raf üzerinde de herkesi yüzlerinden tanıyan erler vardır. Cennet halkı, özleyip durdukları halde henüz ona girmemiş olanlara şöyle seslenirler: "Selam size!"
İskender Ali Mihr = Ve onların aralarında bir perde ve A’rafın (tepelerin) üstünde onların hepsini simalarından (yüzlerinden) tanıyan adamlar vardır. Henüz oraya (cennete) dahil olmamış ama ümit eden cennet ehline: “Selâmlanmak (selâm) sizin üzerinize olsun!” diye nida ettiler.
İlyas Yorulmaz = Cennette olanlarla, cehennemde olanlar arasında bir engel var. Bekleme sahasında (arafta) olan bir takım adamlar, yüzlerinin sevinçli ve parlak durumlarından tanıdıkları, henüz cennete girmediği halde girmeyi umanlar, cennete girmiş olanlara “Selam üzerinize olsun” diye seslenirler.