وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ إِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ
Vestekbere huve ve cunûduhu fîl ardı bi gayril hakkı ve zannû ennehum ileynâ lâ yurceûn(yurceûne).
vestekbere | : ve büyüklendiler |
huve | : o |
ve cunûdu-hu | : ve onun askerleri, onun orduları |
fî el ardı | : yeryüzünde |
bi gayri | : olmaksızın, dışında |
el hakkı | : hak |
ve zannû | : ve zannettiler |
enne-hum | : onlar olduğunu |
ileynâ | : bize |
lâ yurceûne | : rücu ettirilmeyecekler, döndürülmeyecekler |
Diyanet İşleri = O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Abdulbaki Gölpınarlı = O da, askerleri de yeryüzünde haksız yere ululanmaya kalkıştılar ve şüphe yok ki dönüp tapımıza gelmeyecekler sandılar kendilerini.
Abdullah Parlıyan = İşte böylece Firavun da, askerleri de yeryüzünde haksızlıkla büyüklük tasladılar ve zannettiler ki, bize hiç döndürülmeyecekler.
Adem Uğur = O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Ahmed Hulusi = O ve onun orduları, Hak'sız olarak yeryüzünde büyüklenmek istediler ve sandılar ki bize döndürülmeyecekler!
Ahmet Tekin = O ve kurmayları, ülkelerinde hak etmedikleri halde büyüklük taslayıp serkeşlik, zorbalık ve diktatörlük ederek iktidarda kaldılar. Bizim huzurumuza getirilerek hesaba çekilmeyeceklerini zannettiler.
Ahmet Varol = O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Ali Bulaç = O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Ali Fikri Yavuz = O Firavun ve askerleri, yeryüzünde (Mısır’da) hakları olmıyarak büyüklük tasladılar ve zannettiler ki, bize döndürülmiyecekler.
Ali Ünal = Firavun ve orduları, gerçeğin rağmına ve hiçbir hakhukuk tanımadan ülkede hep büyüklük tasladılar ve zulmettiler. (Yaptıklarının hesabını vermek üzere) Bize döndürülmeyeceklerini sanıyorlardı.
Bayraktar Bayraklı = Firavun ve askerleri, ülkede haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Bekir Sadak = O ve askerleri, memlekette, haksiz yere buyukluk tasladilar. Gercekten Bize dondurulmeyeceklerini sandilar.
Celal Yıldırım = O ve askerleri yeryüzünde haksız olarak gurura kapılıp büyüklük tasladılar ve zannettiler ki bize hiç döndürülmeyecekler.
Cemal Külünkoğlu = Böylece o (Firavun) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Diyanet İşleri (eski) = O ve askerleri, memlekette, haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Diyanet Vakfi = O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Edip Yüksel = O ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendi ve bize dönmeyeceklerini sandılar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Hem de o ve askerleri yeryüzünde haksızlıkla kibirlenmek istediler ve zannettiler ki onlar bize iâde olunmıyacaklar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O ve askerleri, yeryüzünde haksızlıkla kibirlenmek istediler ve Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Gültekin Onan = O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Harun Yıldırım = O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Hasan Basri Çantay = Kendisi de, askerleri de o yerde haksız yere büyüklük tasladılar) ve hakıykaten bize döndürülemeyeceklerini sandılar.
Hayrat Neşriyat = Böylece o (Fir'avun) ve askerleri o memlekette haksız yere büyüklük tasladı ve gerçekten kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
İbni Kesir = O da, askerleri de memlekette haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Kadri Çelik = O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Muhammed Esed = İşte böylece, o ve onun buyruğunda olanlar, hiçbir haklılık kaygısı taşımaksızın (yargı için) Bize dönmeyeceklerinden eminmişçesine yeryüzünde büyüklük tasladılar!
Mustafa İslamoğlu = İşte o ve onun askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler; ve sandılar ki kendileri Bizim huzurumuza hiç çıkmayacaklar.
Ömer Nasuhi Bilmen = İşte böylece Firavun da, askerleri de yeryüzünde haksızlıkla büyüklük tasladılar ve zannettiler ki, bize hiç döndürülmeyecekler.
Ömer Öngüt = O da, askerleri de memlekette haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Şaban Piriş = O ve orduları, haksız yere yeryüzünde büyüklenmiş ve bize döndürülmeyeceklerini sanmışlardı.
Sadık Türkmen = O ve orduları haksız yere yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ve Bize döndürülmeyeceklerini sandılar!
Seyyid Kutub = Firavun ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekte Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Suat Yıldırım = Böylece o ve orduları, haksız yere ülkede büyüklük tasladılar ve huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerini zannettiler.
Süleyman Ateş = O (Fir'avn) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Tefhim-ul Kuran = O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Ümit Şimşek = O da, askerleri de memlekette haksız yere büyüklük taslıyor ve bir daha huzurumuza dönmeyeceklerini sanıyorlardı.
Yaşar Nuri Öztürk = O ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bize döndürülmeyecekler.
İskender Ali Mihr = Ve o ve onun orduları, yeryüzünde haksız yere kibirlendiler. Ve kendilerinin, bize rücu ettirilmeyeceklerini (döndürülmeyeceklerini) zannettiler.
İlyas Yorulmaz = Firavun ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve bize dönmeyeceklerini zannediyorlardı