وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
ve inne-hum | : ve muhakkak ki onlar |
le | : gerçekten, mutlaka |
yasuddûne-hum | : onları alıkoyarlar |
ani es sebîli | : yoldan |
ve yahsebûne | : ve zannederler |
enne-hum | : onların olduğu |
muhtedûne | : hidayette olanlar |
Diyanet İşleri = Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve şüphe yok ki Şeytanlar, onları yoldan çıkarır ve şüphe yok ki doğru yolu bulduklarını sanırlar.
Abdullah Parlıyan = O şeytanlar bunları yoldan çıkardıkları halde, bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.
Adem Uğur = Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Ahmed Hulusi = Muhakkak ki bunlar onları (hakikate erme) yolundan alıkoyarlar da, onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler!
Ahmet Tekin = Şeytanlar, şeytanî güçler onları doğru yoldan alıkorlar. Onlar da, kendilerinin doğru yolda olduğunu sanırlar.
Ahmet Varol = Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkoyarlar, bunlarsa kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Ali Bulaç = Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
Ali Fikri Yavuz = Muhakkak ki bu şeytanlar, onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidayete erdirildiklerini sanırlar.
Ali Ünal = Bu şeytanlar, onları (Allah’a giden) yoldan alıkoyar ve buna rağmen onlar kendilerini doğru yolun üzerinde zannederler.
Bayraktar Bayraklı = Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar. Ama onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Bekir Sadak = suphesiz onlar bunlari yoldan alikorlar, bunlar da dogru yola eristiklerini sanarlar.
Celal Yıldırım = Ve gerçekten onlar, bunları doğru yoldan alıkorlar da bunlar, doğru yolda bulunduklarını sanırlar.
Cemal Külünkoğlu = Şüphesiz ki bu (şeyta)nlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Diyanet İşleri (eski) = Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar.
Diyanet Vakfi = Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Edip Yüksel = Nitekim onları yoldan çıkarırlar. Buna rağmen onlar doğru yolda olduklarını sanırlar
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve her halde onlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Muhakkak onlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Gültekin Onan = Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
Harun Yıldırım = Gerçekten bunlar, onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
Hasan Basri Çantay = Şübhesiz ki bunlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendi lerinin hidâyete erdirilmiş olduklarını sanırlar.
Hayrat Neşriyat = Hâlbuki şübhesiz onlar (o şeytanlar), bunları mutlaka (doğru) yoldan çıkarırlar da,(o kâfirler) gerçekten kendilerinin hidâyete erdirilmiş kimseler olduklarını sanırlar.
İbni Kesir = Şüphesiz ki onlar da bunları yoldan çıkarırlar. Bunlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.
Kadri Çelik = Gerçekten bunlar (şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
Muhammed Esed = Bu (şeytani dürtüler) böylelerini (hakikat) yolundan alıkoyar ve bunlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar!
Mustafa İslamoğlu = artık o onları doğru yoldan çıkarır; berikiler de zanneder ki, kendileri doğru yoldadırlar.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve şüphe yok ki, bunlar, onları herhalde doğru yoldan çıkarırlar. Ve onlar da zannederler ki, kendileri şüphe yok hidâyete erdirilmişlerdir.
Ömer Öngüt = Hiç şüphesiz ki şeytanlar o insanları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.
Şaban Piriş = Onlar, bunları yoldan çıkarırlar da, yine de kendilerini doğru yolda sanırlar.
Sadık Türkmen = Kendileri yoldan çıkıp saptıkları halde onlar sanırlar ki, kendileri doğru yoldadırlar!
Seyyid Kutub = O şeytanlar bunları doğru yoldan çıkardıkları halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.
Suat Yıldırım = Bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar, ama onlar kendilerinin hâlâ doğru yolda olduklarını sanırlar.
Süleyman Ateş = O (şeyta)nlar onları yoldan çıkardıkları halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.
Tefhim-ul Kuran = Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanıp sayarlar.
Ümit Şimşek = Şeytanlar onları yoldan çıkarır; onlar ise kendilerini doğru yolda bilirler.
Yaşar Nuri Öztürk = Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar.
İskender Ali Mihr = Ve muhakkak ki onlar (şeytanlar), onları mutlaka (Allah’ın) yolundan men ederler (alıkoyarlar). Ve onlar kendilerinin hidayette olduğunu sanırlar.
İlyas Yorulmaz = Aldatan şeytanlar o kimseleri doğru yoldan çevirirler ve onlarda kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler.