Önceki Ayet Sonraki Ayet  
30. Sûre Rûm/36

 وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ

  Ve izâ ezaknân nâse rahmeten ferihû bihâ, ve in tusıbhum seyyietun bimâ kaddemet eydîhim izâ hum yaknetûn(yaknetûne).

Kelime Karşılaştırma
ve izâ ezaknâ : ve tattırdığımız zaman
en nâse : insan
rahmeten : bir rahmet
ferihû : sevinirler, ferahlanırlar
bihâ : ona, onunla
ve in : ve eğer
tusıb-hum : onlara isabet eder
seyyietun : kötülük
bimâ : şey sebebiyle
kaddemet : takdim etti
eydî-him : onların elleri
izâ : o zaman
hum : onlar
yaknetûne : ümitsizliğe düşerler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler.

 Abdulbaki Gölpınarlı = İnsanlara bir rahmet tattırdık mı onunla sevinir, övünürler ve onlara, elleriyle yapıp hazırladıkları bir kötülük gelip çatınca da hemen ümitlerini keserler.

 Abdullah Parlıyan = İnsanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler; fakat kendi yapıp ettikleri şeylerden dolayı, başlarına bir bela gelince de, bütün ümitlerini yitirirler.

 Adem Uğur = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler.

 Ahmed Hulusi = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinirler. . . Kendi elleriyle yaptıkları sonucu olarak bir kötülük yaşarlarsa, hemen onlar ümitsizliğe düşerler!

 Ahmet Tekin = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler, şayet geçmişte yaptıkları kötülükler, işledikleri günahlar dolayısıyla başlarına bir belâ, bir musibet gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler.

 Ahmet Varol = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda onunla rahatlayıp şımarırlar. Elleriyle yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük geldiğinde de hemen ümitsizliğe kapılırlar.

 Ali Bulaç = Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.

 Ali Fikri Yavuz = Bir de insanlara bir nimet taddırdığımız zaman, şımarıb ferahlanırlar. Kendi ellerinin yaptığı günahlar yüzünden onlara bir fenalık isabet edince de hemen (Allah’ın rahmetinden) ümidlerini keserler.

 Ali Ünal = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda onunla sevinir, şımarırlar. Bizzat işleyip, elleriyle (gelecek hayatları adına) gönderdikleri günahlar sebebiyle başlarına bir musibet gelince, bu defa da hemen ümitsizliğe düşerler.

 Bayraktar Bayraklı = İnsanlara katımızdan bir bolluk tattırdığımızda buna sevinirler. Fakat yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük geldiğinde hemen ümitsizliğe düşerler.

 Bekir Sadak = Insanlara bir rahmet tattirdigimiz zaman ona sevinirler, ama yaptiklarindan oturu baslarina bir kotuluk gelirse hemen umitlerini kaybediverirler.

 Celal Yıldırım = İnsanlara bir rahmet (ferahlık ve genişlik) tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Kendilerine ellerinin kazanıp öne sürdüğü bir kötülük dokununca bir de bakarsın ümitsizliğe kapılırlar.

 Cemal Külünkoğlu = İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Fakat kendi işledikleri (günahlar) yüzünden başlarına bir kötülük gelince de (Allah'ı unutup) ümitsizliğe düşerler.

 Diyanet İşleri (eski) = İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler, ama yaptıklarından ötürü başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitlerini kaybediverirler.

 Diyanet Vakfi = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.

 Edip Yüksel = Halka bir rahmet tattırdığımız vakit onunla sevinirler. Yaptıklarının karşılığı olarak kendilerine bir kötülük dokunsa derhal umutsuzluğa düşerler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız vakıt ona güveniyorlar da ellerinin takdim ettiği bir sebeble başlarına bir fenalık gelirse her ümidi kesiveriyorlar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bir de Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar; ellerinin yaptığı birşey sebebiyle başlarına bir kötülük gelince de (hemen) her ümidi kesiveriyorlar.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi kesiveriyorlar.

 Gültekin Onan = Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.

 Harun Yıldırım = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.

 Hasan Basri Çantay = Ne zaman insanlara bir rahmet tatdırdı isek onunla şımarmışlardır. Kendi ellerinin öne sürdükleri (günâhlar) yüzünden onlara bir fenalık isaabet edince de hemen onlar ümîdlerini kesiverirler.

 Hayrat Neşriyat = Hâlbuki insanlara bir rahmet (ni'met) tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Fakat ellerinin takdîm ettiği şeyler (işlediği günahlar) yüzünden başlarına bir kötülük isâbet etse, onlar hemen ümidsizliğe düşerler!

 İbni Kesir = Ne zaman da insanlara bir rahmet tattırdık ise; onunla sevinirler. Ama yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse; hemen ümidlerini kesiverirler.

 Kadri Çelik = Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onlara bir kötülük isabet ettiğinde de hemen umutsuzluğa kapılıverirler.

 Muhammed Esed = (Her zaman olduğu gibi,) insanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler; fakat kendi yapıp ettikleri sonucunda başlarına bir bela gelince de bütün ümitlerini yitirirler!

 Mustafa İslamoğlu = Evet, ne zaman insanlara bir rahmet tattıracak olsak onunla sevince gark olurlar; ama elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir kötülük gelse, o zaman da hemen umutsuzluğa kapılıverirler.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve nâsa ne zaman bir rahmet tattırdı isek onunla sevinivermişlerdir. Ve ellerinin takdim ettiği şey sebebiyle kendilerine bir kötülük isabet edecek olursa o vakit de onlar ümitsizliğe düşerler.

 Ömer Öngüt = İnsanlara bir rahmet tattırırsak buna sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, hemen ümitsizliğe kapılırlar.

 Şaban Piriş = İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinirler; ve eğer kendi yaptıkları yüzünden bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşerler.

 Sadık Türkmen = Insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, hemen onunla sevinirler. Onlara kendi elleriyle yapıp öne sürdüklerinden dolayı, bir kötülük dokununca da derhal umutsuzluğa düşerler!

 Seyyid Kutub = Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitsizliğe düşerler.

 Suat Yıldırım = İnsanlara bir nimet, bir bolluk tattırdığımızda onunla sevinip şımarırlar.Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler.

 Süleyman Ateş = Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp öne sürdükleri(işleri)nden dolayı onlara bir kötülük erişince de, derhal umutsuzluğa düşerler.

 Tefhim-ul Kuran = Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde de, hemen umutsuzluğa kapılıverirler.

 Ümit Şimşek = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda seviniverirler. Elleriyle işledikleri şeyler yüzünden başlarına bir kötülük gelince de ümitsizliğe düşerler.

 Yaşar Nuri Öztürk = İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler.

 İskender Ali Mihr = Ve insanlara rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlarlar (şımarırlar). Ve eğer, elleri ile takdim ettiklerinden dolayı onlara bir kötülük isabet ederse o zaman onlar, ümitsizliğe düşerler.

 İlyas Yorulmaz = İnsana bir rahmet tattırdığımızda, ona sevinir. Sonra elleriyle yaptıklarının karşılığı olarak, bir musibet başlarına geldiğinde, hemen ümitsizliğe düşerler.