فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنثَى وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالأُنثَى وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وِإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Fe lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada’tuhâ unsâ vallâhu a’lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîm(racîmi).
fe lemmâ | : fakat .... olunca |
vadaat-hâ | : onu doğurdu |
kâlet rabbi | : Rabbim dedi |
in-nî | : muhakkak ki ben, gerçekten ben |
vada’tu-hâ unsâ | : ben onu kız doğurdum |
ve allâhu a’lemu | : ve Allah bildi, biliyordu |
bi mâ vadaat | : neyi doğurduğunu |
ve leyse ez zekeru | : ve erkek .... değildir |
ke el unsâ | : kız gibi |
ve in-nî | : ve muhakkak ki ben |
semmeytu-hâ | : onu isimlendirdim, adını koydum |
meryeme | : meryem |
ve in-nî | : ve muhakkak ki ben |
uîzu-hâ bi-ke | : onu sana sığındırırım, emanet ederim |
ve zurriyyete-hâ | : ve onun zurriyetini, neslini |
min eş şeytâni er racîmi | : kovulmuş şeytandan |
Diyanet İşleri = Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Doğurunca da yâ Rabbi demişti kız doğurdum; zâten Tanrı, onun ne doğurduğunu biliyordu; erkek kıza benzemez, ona Meryem adını verdim, onu da, soyunu da sana ısmarladım, taşlanmış Şeytan'dan sen koru demişti.
Abdullah Parlıyan = Fakat çocuğu kız olarak doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmekte iken: “Rabbim O'nu kız doğurdum, Beyti Makdis'e hizmet bakımından erkek kız gibi değildir. O'na Meryem adını verdim. O'nu ve soyunu lanetlenmiş şeytana karşı korumanı diliyorum” dedi.
Adem Uğur = Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi.
Ahmed Hulusi = Vadesi gelip (erkek olur umuduyla mabede adadığını) doğurduğunda, "Rabbim, kız çocuk doğurdum"; Allâh biliyordu kızın erkek gibi olmadığını (dişinin erkek işini göremeyeceğini). "Onu Meryem diye adlandırdım. Onu ve neslini, taşlanmış şeytandan korumana bırakıyorum. "
Ahmet Tekin = Onu doğurduğu zaman, -Allah onun ne doğurduğunu, istediği erkek çocuğun bu kız gibi eşsiz biri olmayacağını iyi bildiği halde-:'Rabbim, ben bir kız doğurdum. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş, itaat dışına çıkmış, şeytanın, şeytanî güçlerin şerrinden senin himayene tevdi ediyorum.' dedi.
Ahmet Varol = Doğurduğu zaman, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmekle birlikte, 'Ey Rabbim! Onu kız doğurdum. Kız oğlan gibi değildir. [5] Ben ona Meryem adını koydum. Onu ve onun soyunu kovulmuş olan şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum' dedi.
Ali Bulaç = Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."
Ali Fikri Yavuz = İmran’ın zevcesi (Hanne) çocuk doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde:”- Ey Rabbim, onu kız doğurdum. (Mâbede hizmet için) erkek, kız gibi değildir. Bununla beraber, ben onun adını (Allah’ın kulu mânasına) Meryem koydum. İşte ben onu ve zürriyetini koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum” dedi.
Ali Ünal = Derken, vakti gelip de onu dünyaya getirince, (adağından dolayı erkek beklerken kız gelmesi karşısında,) “Rabbim, ben bir kız dünyaya getirdim!” deyiverdi. –Allah, dünyaya ne getirdiğini elbette daha iyi biliyordu! (Bu sebeple üzülmesine gerek yoktu, çünkü O’nun beklediği) erkek çocuğu, (O’na bahşettiğimiz ve nasıl bir nimete mazhar kılınacağını bilmediği) bu kız gibi olamazdı.– “Ben, O’nun adını Meryem koydum; O’nu ve O’ndan gelecek nesli, rahmetten kovulmuş şeytanın şerrinden Sana ısmarlıyorum.”
Bayraktar Bayraklı = Çocuğu doğurunca, Allah onun neyi doğurduğunu çok iyi bilmesine ve herhangi bir erkeğin bu kız gibi olamayacağı gerçeğine rağmen şöyle dedi: “Ey Rabbim! Bir kız çocuğu doğurdum. Ona Meryem ismini verdim. Lanetlenmiş şeytana karşı onu ve soyunu korumanı diliyorum.”
Bekir Sadak = Onu dogurdugunda, Allah onun ne dogurdugunu bilirken «Ya Rabbi! Kiz dogurdum. Erkek, kiz gibi degildir, ben ona Meryem adini verdim, ben onu da soyunu da, kovulmus seytandan Sana sigindiririm", dedi.
Celal Yıldırım = Onu doğurunca, «Rabbim ! doğrusu ben onu kız doğurdum —Allah onun ne olduğunu daha iyi bilendir— erkek, kız gibi değildir ve doğrusu ben onun adını Meryem koydum. Şüphesiz ki, onu da, ondan gelecek nesli de, koğulmuş şeytandan sana sığındırırım» diyerek hâlini arzetmişti.
Cemal Külünkoğlu = İmran'ın karısı (Hanne) çocuk doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde: “Ey Rabbim, onu kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Bununla beraber, ben onun adını (Allah'ın kulu anlamına gelen) Meryem koydum. İşte ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytanın şerrinden senin korumana bırakıyorum” dedi.
Diyanet İşleri (eski) = Onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu bilirken 'Ya Rabbi! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım' dedi.
Diyanet Vakfi = Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi.
Edip Yüksel = Onu doğurunca, 'Rabbim, onu kız doğurdum,' dedi -ALLAH onun ne doğuracağını biliyordu- 'Erkek kız gibi değil. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan koruman için sana yalvarırım.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Derken vaktaki hamlini vaz' etti «Ya rabbi onu dişi vaz' ettim» dedi, Allah daha iyi bilirken ne vaz'ettiğini, halbuki erkek dişi gibi değildi, bununla beraber ben onun adını Meryem kodum ve işte ben onu ve zürriyyetini o recîm şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onu doğurduğu zaman: «Ya Rab, onu kız doğurdum» dedi. Oysa ne doğurduğunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kız gibi değildi; ben onun adını Meryem koydum ve işte onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onu doğurunca - Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken - şöyle dedi: «Rabbim, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum».
Gültekin Onan = Fakat, O'nu doğurduğunda -Tanrı onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- Dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise kız gibi değildir, O'na Meryem adını koydum. Ben O'nu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım".
Harun Yıldırım = Onu doğurduğunda –Allah onun ne doğurduğunu elbette en iyi bilendir dedi ki: “Rabbim, elbette ben onu kız doğurdum.” Erkek kız gibi değildir. “Ona Meryem adını verdim. Doğrusu ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!”
Hasan Basri Çantay = Fakat onu (kız çocuğunu) doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilici iken: «Rabbim, hakıykat, ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçek ben adını Meryem koydum. Ben onu da, zürriyyetini de o taşlanmış (koğulmuş) şeytandan Sana sığınır (Sana ısmarlar) ım» dedi.
Hayrat Neşriyat = Nihâyet onu doğurunca: 'Rabbim! Gerçekten ben onu kız doğurdum!' dedi (ve bundan dolayı mahzun oldu). Hâlbuki Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilendir. Ve erkek, (ma'bede hizmet için) kız gibi değildir. 'Bununla berâber doğrusu ben ona Meryem adını verdim; artık şübhesiz ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!'(dedi).
İbni Kesir = Fakat onu doğurunca-Allah onu ve doğurduğunu daha iyi bilici iken-Rabbım ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçekten ben adını Meryem koydum. Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım, demişti.
Kadri Çelik = Onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu ve (her şeyden bağımsız sadece Allah'a ibadet etmek hususunda) erkeğin kız gibi (üstün) olmadığını daha iyi bildiği halde, “Ya Rabbi! Kız doğurdum, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da taşa tutulmuş şeytandan sana sığındırırım” dedi.
Muhammed Esed = Fakat, çocuğu doğurunca, "Ey Rabbim!" dedi, "Bak, bir kız çocuk doğurdum." Halbuki Allah, neyi doğuracağını ve (onun istediği) erkek çocuğun hiçbir zaman bu kız gibi olamayacağını bilmekteydi; "ve ona Meryem ismini verdim. Lanetlenmiş Şeytana karşı onu ve soyunu korumanı diliyorum."
Mustafa İslamoğlu = Fakat çocuğu doğurunca dedi ki: "Rabbim! Onu kız doğurdum -Allah onun ne doğurduğunu ve erkeğin kız gibi olamayacağını pekala biliyordu-; ve adını Meryem koydum: İmdi ben onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum!"
Ömer Nasuhi Bilmen = Vaktâ ki hamlini vaz etti (karnındakini doğurdu), dedi ki: «Yarabbi! Ben onu kız olarak doğurdum.» Allah Teâlâ ise onun ne doğurduğunu daha ziyâde bilir. Halbuki erkek, dişi gibi değildir. «Ve ona Meryem adını verdim. Ve ben onu ve onun zürriyetini racîm olan şeytandan Senin himayene ısmarladım.»
Ömer Öngüt = Onu doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken: “Ey Rabbim! Ben kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu da soyunu da kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum. ” dedi.
Şaban Piriş = Onu doğurunca da: -Rabbim, ben, kız doğurdum. (Halbuki Allah, neyi doğuracağını en iyi bilendir) Erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum, O’nu da onun soyunu da kovulmuş şeytandan senin korumana veriyorum” dedi.
Sadık Türkmen = Onu doğurunca; “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” Oysa Allah onun ne doğurduğunu çok iyi biliyordu. “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan Senin korumana bırakıyorum.”
Seyyid Kutub = Fakat onu doğurunca Allah ne doğurduğunu gayet iyi bildiği halde şöyle dedi: 'Rabbim, doğurduğum kız çocuğudur, oysa erkek kız gibi değildir. Ona Meryem adını taktım. O'nu ve soyunu lânetlenmiş şeytandan senin himayene havale ederim.
Suat Yıldırım = Derken onu doğurunca da: "Ya Rabbî, dedi, ben bir kız doğurdum. -Zaten Allah ne doğurduğunu pek iyi biliyordu-, erkek evlat, elbette kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum. Onu da, onun neslinden gelecekleri de o mel’un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum."
Süleyman Ateş = Onu doğurunca Allâh onun ne doğurduğunu bilirken yine şöyle söyledi: "Rabbim, onu kız doğurdum, erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytânın şerrinden sana ısmarlıyorum."
Tefhim-ul Kuran = Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: «Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş şeytandan Sana sığındırırım.»
Ümit Şimşek = Onu doğurunca da, 'Rabbim, ben kız doğurdum!' dedi-ki Allah onun ne doğurduğunu elbette biliyordu-'Halbuki erkek, kız gibi olmaz. Onun adını Meryem koydum; onu ve neslini kovulmuş şeytanın şerrinden koruman için Sana sığındım.'
Yaşar Nuri Öztürk = Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde- şöyle dedi: "Rabbim, onu kız olarak doğurdum ve erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum."
İskender Ali Mihr = Fakat onu doğurunca: “Rabbim, gerçekten ben onu kız olarak doğurdum” dedi. Ve Allah, onun ne doğurduğunu çok iyi biliyordu. “Erkek, kız (çocuğu) gibi değildir. Ben onu, "Meryem" diye isimlendirdim ve muhakkak ki ben, onu ve onun zurriyetini, taşlanmış şeytandan Sana sığındırırım” dedi.
İlyas Yorulmaz = Zamanı geldiğinde çocuğu doğurunca “Rabbim! Bir kız çocuğu doğurdum. Allah ne doğurduğunu en iyi bilendi. Erkek çocuk, kız çocuğu gibi değildir. Adını Meryem koydum, o nu ve soyundan gelecekleri, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum (korumanı dilerim)” dedi.