Önceki Ayet Sonraki Ayet  
23. Sûre Mü’minûn/36

 هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ

  Heyhâte heyhâte limâ tûadûn(tûadûne).

Kelime Karşılaştırma
heyhâte : heyhat, yazık
heyhâte : heyhat, yazık
limâ : şeye
tûadûne : siz vaadediliyorsunuz
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Vaad edildiğiniz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak.

 Abdullah Parlıyan = “Uzaktır size vaat edilen (öldükten sonra yeniden dirilmek; evet gerçek olmaktan) çok uzak!”

 Adem Uğur = Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!

 Ahmed Hulusi = "Heyhat, heyhat böyle bir şeyin oluşması çok uzak!"

 Ahmet Tekin = 'Heyhât, bu size va’dedilen nihaî yargı, tehdit, ne kadar imkânsız, uzak bir ihtimal!'

 Ahmet Varol = Ne kadar uzak! Size vaad edilen şey ne kadar uzak!

 Ali Bulaç = "Heyhat, size va'dedilen şeye heyhat..."

 Ali Fikri Yavuz = O korkutulduğunuz şey (azab) ne uzak, ne uzak! (olur şey değil).

 Ali Ünal = “Boş ve imkânsız şeyler bunlar! Size va’dedilen bu şeylerin hepsi boş, hepsi imkânsız!

 Bayraktar Bayraklı = Heyhat, heyhat! Gerçekten ne kadar uzak bir korkutmadır bu!

 Bekir Sadak = «Oysa tehdit edildiginiz sey ne kadar, hem de ne kadar uzak!»

 Celal Yıldırım = Va'dolunduğunuz şeyler pek uzaktır, pek uzak!.

 Cemal Külünkoğlu = “O tehdit edildiğiniz (öldükten sonra dirilmek) çok uzak, gerçekten çok uzak (olması imkansız bir şey)!”

 Diyanet İşleri (eski) = 'Oysa tehdit edildiğiniz şey ne kadar, hem de ne kadar uzak!'

 Diyanet Vakfi = «Bu size vaâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!»

 Edip Yüksel = 'Size söz verilen bu şey imkansızdır, imkansız!'

 Elmalılı Hamdi Yazır = Heyhât o va'dolunduğunuz şey ne kadar uzak

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Heyhat, o vadolunduğunuz şey ne kadar uzak!

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Heyhât o size vaad edilen şey ne kadar uzak!»

 Gültekin Onan = "Heyhat, size vaadedilen şeye heyhat..."

 Harun Yıldırım = "Bu size vâdedilen çok uzak!"

 Hasan Basri Çantay = «Tehdîd olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!.

 Hayrat Neşriyat = 'Heyhât! O va'd edilmekte olduğunuz şey, ne kadar uzak!'

 İbni Kesir = Vaad edildiğiniz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak.

 Kadri Çelik = “Uzaktır size vaat edilen (öldükten sonra yeniden dirilmek; evet gerçek olmaktan) çok uzak!”

 Muhammed Esed = Çok uzak, gerçekten çok uzak bu vaad edildiğiniz şey!

 Mustafa İslamoğlu = Uzak, hem de çok uzak size iddia edilen bu şey!

 Ömer Nasuhi Bilmen = «Ne uzak, ne uzak o vaad olunduğunuz şey.»

 Ömer Öngüt = “Heyhat! Vâdolunduğunuz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak!”

 Şaban Piriş = Size vaat edilen uzak, hem de çok uzak.

 Sadık Türkmen = Heyhat! size vadolunan şey ne kadar uzak, ne kadar!

 Seyyid Kutub = Heyhat, heyhat! Gerçekten ne kadar uzak bir korkutmadır bu!

 Suat Yıldırım = "Heyhat! Heyhat! Size vâd edilen şey ne kadar da uzak!"

 Süleyman Ateş = "Heyhât, o size va'dedilen şey ne kadar uzak!"

 Tefhim-ul Kuran = «Heyhat, size va'dedilen şeye heyhat...»

 Ümit Şimşek = 'Heyhat, heyhat! Size vaad edilen ne kadar da uzak!

 Yaşar Nuri Öztürk = "Heyhat! Size vaat edilen o şey ne kadar uzak!"

 İskender Ali Mihr = Yazık, yazık size vaadedilen şeye.

 İlyas Yorulmaz = “Yazık, yazık! Ne ile korkutuluyorsunuz (ne vaat ediliyor)?”