الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ
Ellezî ehallenâ dârel mukâmeti min fadlihî, lâ yemessunâ fîhâ nasabun ve lâ yemessunâ fîhâ lugûb(lugûbun).
ellezî | : o ki, ki o |
ehalle-nâ | : bizi yerleştirdi |
dâre | : yurt, diyar |
el mukâmeti | : ikâmet edilen yer, kalınacak yer |
min fadli-hi | : onun (kendi) fazlından |
lâ yemessu-nâ | : bize dokunmaz |
fî-hâ | : orada |
nasabun | : yorgunluk |
ve lâ yemessu-nâ | : ve bize dokunmaz |
fî-hâ | : orada |
lugûbun | : (açlık ve meşakkatten dolayı) bir bıkkınlık ve usanç |
Diyanet İşleri = “O, lütfuyla bizi kalınacak yurda yerleştirendir. Bize orada bir yorgunluk dokunmaz. Bize orada usanç da gelmez.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Öyle bir mâbuttur ki bizi, tam konaklanacak yurda kondurdu lütfuyla; burada bize ne bir yorgunluk gelir, ne bir usanç gelir.
Abdullah Parlıyan = O lütfuyla, bizi tam konaklanacak yurda yerleştirdi, orada bize ne yorgunluk gelir, ne de bir bıkkınlık.”
Adem Uğur = O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.
Ahmed Hulusi = Ki O, bizi fazlından Dâr-ül Mukame'ye (cennet yaşamını yaşatacak özellikli yapıya) yerleştirdi. . . Onda ne bir yorgunluk dokunur bize, ne de bir usanç.
Ahmet Tekin = 'Lütfuyla bizi asıl oturulacak yere, Cennete yerleştiren Allah’a hamdolsun. Burada bize yorgunluk çektirilmeyecek, açlık hissetmeyeceğiz, zafiyete düşmeyeceğiz usanmanın adı anılmayacak' derler.
Ahmet Varol = Ki O, bizi kendi lütfuyla kalınacak yurda yerleştirdi. Burada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de bir bıkkınlık dokunur.
Ali Bulaç = "Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
Ali Fikri Yavuz = O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (cennete) kondurdu. Burada bize yorgunluk değmiyecek, burada bize usanç gelmiyecek.”
Ali Ünal = “O ki, bizi fazl u kereminden bu ebedî ikamet yurduna yerleştirdi. Burada artık bize ne yorgunluk dokunur, ne de usanç gelir.”
Bayraktar Bayraklı = “Yine O, bizi kendi lütfuyla, süreli nimet yurduna indirdi. Orada bize ne bir yorgunluk, ne de bitkinlik gelecektir.”
Bekir Sadak = «izi lutfuyla, temelli kalinacak cennete O yerlestirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanc gelecektir.»
Celal Yıldırım = Bizi kendi fazl-u kereminden sonsuza dek kalınacak bir konağa yerleştirdi. Artık burada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de burada bize usanç ve bıkkınlık gelir, derler.
Cemal Külünkoğlu = “O, bizi lütfuyla, içinde sürekli kalacağımız bir yurda yerleştirdi. Burada bize bir yorgunluk dokunmayacak ve bir bıkkınlık da gelmeyecek.”
Diyanet İşleri (eski) = 'Bizi lütfuyla, temelli kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir.'
Diyanet Vakfi = O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.
Edip Yüksel = 'O ki lütfuyla bizi durulacak yurda yerleştirdi. Orada ne bir yorulma ne de bir bıkkınlık duyarız.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Fadlından bizi durulacak yurda kondurdu, burada bize yorgunluk gelmiyecek, burada bize usanç gelmiyecek»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Lütfundan bizi durulacak yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Lütfundan bizi durulacak bir yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir.»
Gültekin Onan = "Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
Harun Yıldırım = O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.
Hasan Basri Çantay = «Ki fazl (-u inayet) inden bizi (ebedî) durulacak bir yurda kondurdu O. Burada bize hiçbir yorgunluk değmeyecek burada bize hiçbir usanç dokunmayacak».
Hayrat Neşriyat = 'O (Rab) ki, lütfundan bizi (asıl) oturulacak yurda (Cennete) yerleştirdi. (Artık)orada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de orada bize bir usanç dokunur.'
İbni Kesir = Ki O; lutfuyla bizi kalınacak diyara yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk dokunacaktır, ne de bıkkınlık gelecektir.
Kadri Çelik = “O, bizi kendi lütfünden (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi. Burada artık bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da değmez.”
Muhammed Esed = O, lütfuyla bu konak yerine bizi yerleştirdi: orada bize ne bir çatışma ve gerginlik bulaşır, ne de yorgunluk ya da bıkkınlık!"
Mustafa İslamoğlu = O lütfuyla bizi bu (varlığı ve güzelliği) kalıcı diyara yerleştirdi: burada semtimize ne yorgunluk ve bezginlik, ne de can sıkıntısı ve bıkkınlık uğrayacak!"
Ömer Nasuhi Bilmen = «Öyle (bir Rabb-i Kerîm) ki, bizi fazlından bir ikametgâh olan yurda kondurdu. Burada bize bir yorgunluk dokunmayacaktır ve burada bize hiçbir usanç dokunmayacaktır.»
Ömer Öngüt = Bizi lütfuyla ebedî kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez.
Şaban Piriş = Çünkü lütfu ile bizi kalıcı yurda yerleştirdi. Bize orada ne bir yorgunluk ne de bir bıkkınlık gelir.
Sadık Türkmen = O, kendi lütfundan, durulacak yurda bizi yerleştirendir; burada, bize hiçbir usanma da dokunmaz.”
Seyyid Kutub = O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.
Suat Yıldırım = Ki O, bizi fazlından Dâr-ül Mukame'ye (cennet yaşamını yaşatacak özellikli yapıya) yerleştirdi. . . Onda ne bir yorgunluk dokunur bize, ne de bir usanç.
Süleyman Ateş = "O (Rab) ki lutfuyla bizi durulacak yurda kondurdu. Orada bize ne bir yorgunluk dokunur ve ne de orada bize bir usanç dokunur."
Tefhim-ul Kuran = «Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz.»
Ümit Şimşek = "Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
Yaşar Nuri Öztürk = Lütfuyla bizi durulacak yurda kondurdu. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz. Orada bize hiçbir usanç da dokunmaz."
İskender Ali Mihr = Ki O, bizi fazlından kalınacak (ikâmet edilecek) bir yurda yerleştirdi. Orada bize bir yorgunluk dokunmaz ve orada bize (açlık ve meşakkatten dolayı) bir bıkkınlık ve usanç dokunmaz.
İlyas Yorulmaz = “Bize lütfundan, hiçbir sıkıntının dokunmayacağı ve gereksiz boş şeylerinde uğramayacağı kalınacak yurtları veren (Allah yüceler yücesidir)” derler.