وَمَا لَهُمْ أَلاَّ يُعَذِّبَهُمُ اللّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُواْ أَوْلِيَاءهُ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُ إِلاَّ الْمُتَّقُونَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illâl muttakûne ve lâkinne ekserehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).
ve mâ lehum | : ve niçin, neden onlar |
ellâ | : olmasın |
yuazzibe-hum allâhu | : Allah onları azaplandırır |
ve hum | : ve onlar |
yasuddûne | : men ediyorlar, engel oluyorlar |
an el mescidi el harâmi | : Mescid-i Haram’dan |
ve | : ve |
mâ kânû | : olmadı, değil |
evliyâe-hû | : onun dostları |
in ... illâ | : ancak, sadece |
evliyâu-hû | : onun dostları |
el muttakûne | : takva sahipleri |
ve lâkinne | : ve fakat, ama, lâkin |
eksere-hum | : onların çoğu |
lâ ya’lemûne | : bilmezler |
Diyanet İşleri = Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ne diye Allah onları azaplandırmasın ki onlar, hizmetine lâyık olmadıkları halde halkı Mescid-i Harâm'dan menediyorlar, onun hizmetine lâyık olanlar, ancak çekinenlerdir, fakat çoğu bilmez bunu.
Abdullah Parlıyan = Ey peygamber! Sen aralarından ayrıldıktan sonra, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onlar, Mescidi Haram'da, müslümanların ibadet etmelerine engel oluyorlar ve onlar Mecidi Haram'ın gerçek ve layık koruyucuları değildirler. O'nun gerçek koruyucuları ve dostları, yolunu Allah ve kitabıyla bulmaya çalışan müslümanlardır. Ne var ki onların çoğu bunun farkında değillerdir.
Adem Uğur = Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Ahmed Hulusi = Onlar Mescid-i Haram'dan (iman edenleri ziyaretten) engelledikleri hâlde, Allâh onlara ne diye azap vermesin? (Üstteki âyetle bu çelişmez; orada toplumsal azaptan burada bireysel azaptan söz edilmekte. . . ) (Hem) onlar, Onun (Mescid'in) velîleri değillerdir. . . Onun velîleri ancak korunanlardır. . . Ne var ki, onların çoğunluğu (Mescid-i Haram'ın ne olduğunu) bilmezler.
Ahmet Tekin = Onlar, mü’minleri Kâbe yolundan geri çevirirlerken, engeller çıkarırken, Allah’ın onları cezalandırmaması için bir imtiyazları mı var? Onlar Mescidi Haram’ın mütevellisi de değildirler. Mescid-i Haram’ın hizmetinde görevli olanlar, yalnızca Allah’a sığınanlar, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerdir, müttakilerdir, takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Ahmet Varol = Onlar gerçekte onu korumaya ehil olmadıkları halde insanları Mescidi Haram'dan alıkoyarlarken Allah onlara neden azap etmesin! Onu korumaya ehil olanlar ancak takva sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Ali Bulaç = Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ali Fikri Yavuz = Sen aralarından çıktıktan sonra, Allah’ın kendilerine azap etmemesi için ne imkânları var. Mescid-i Hârâm’ı tavâf etmekten mü’minleri menediyorlar, halbuki ona hizmet etmeye ehil de değiller; onun hizmetine ehil olanlar, ancak şirkten sakınan müminlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Ali Ünal = Buna karşılık, üstelik Kâbe’nin ona lâyık yöneticileri ve koruyucuları olmadıkları halde Mescidi Haram’da ibadete ve mü’ minlerin orayı ziyaretine mani olup dururlarken, Allah o (zalim müşriklere dünyada) niye azap etmesin, (onları özellikle Müslümanların eliyle neden cezalandırmasın) ki? Mescidi Haram’ın hizmet ve yönetimine lâyık olanlar, ancak Allah’a isyandan sakınan ve içleri O’na karşı saygıyla dopdolu olarak O’nun hükümlerini titizlikle yerine getiren (mü’minler)dir. Fakat o inanmayanların çoğunun ilimle alâkası yoktur ki, bunu da bilsinler.
Bayraktar Bayraklı = Onlar Mescid-i Harâm'ın yöneticileri olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın yöneticileri takvâ ehlinden başkası değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Bekir Sadak = Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara nicin azap etmesin? Hem de O'nun dostu degiller; O'nun dostlari ancak karsi gelmekten sakinanlardir. Fakat cogu bunu bilmiyorlar.
Celal Yıldırım = (Sen ve İstiğfar eden mü'minler aralarında bulunmayınca) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek ? Oysa onlar (mü'minleri) Mescid-i Harâm'a (girmekten) men'ediyorlar. (Bununla beraber) onlar O Mescid'in dostları ve lâyıkları da değillerdir. Onun dostları ve lâyıkları ancak muttaki (Allah'tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınanlardır. Ama ne var ki, onların çoğu (bu gerçeği) bilmezler.
Cemal Külünkoğlu = Onlar Mescid-i Haram'ın bakımına ehil olmadıkları halde (inananları) oradan alıkoyarken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah'ın emirlerine uygun olarak yaşayanlardır. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) = Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara niçin azab etmesin? Hem de O'nun dostu değiller; O'nun dostları ancak karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat çoğu bunu bilmiyorlar.
Diyanet Vakfi = Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Edip Yüksel = Başkalarını Kutsal Mescid'den menederlerken neden ALLAH'ın azabını haketmesinler? Oysa onlar onun koruyucuları değiller. Onun gerçek koruyucuları inananlardır; ancak çokları bunu bilmez.
Elmalılı Hamdi Yazır = Şimdi ise Allahın kendilerini azâb etmemesi için neleri var? Mü'minleri Mescidi haramdan menediyorlar, halbuki hizmetine ehil de değiller, onun hizmetine ehl olanlar ancak müttekılerdir ve lâkin çokları bilmezler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şimdi ise Allah'ın kendilerine azap etmemesi için neleri var ki? Mü'minleri Mescid-i Haram'dan alıkoyuyorlar, oysa onun hizmetine ehil de değiller; onun hizmetine ehil olanlar ancak Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlardır, lakin çokları bilmezler!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şimdi ise Allah'ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid- i Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehil kişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler.
Gültekin Onan = Onlar Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken, Tanrı ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Harun Yıldırım = Hem onlar Mescidi Haram’dan alıkoydukları halde Allah onlara niçin azab etmesin ki? Çünkü O’nun velileri değillerdir. O’nun velileri ancak muttakilerdir, fakat onların pekçoğu bilmez.
Hasan Basri Çantay = (Sen içlerinden çıkdıkdan sonra) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek? Onlar mescid-i haramdan, kendileri ona (onun hizmetine) ehil olmadıkları halde, men'edib duranlardır. O (hizmete) takvaaye erenlerden başkaları onun ehilleri değildir. Fakat onların pek çoğu (bunu) bilmezler.
Hayrat Neşriyat = Hem onlar, (mü’minleri) Mescid-i Harâm’dan men' ettikleri ve onun (hizmetinin)ehli olmadıkları hâlde, neden Allah onlara azâb etmesin? Onun (hizmetinin) ehli olanlar, ancak takvâ sâhibleridir; fakat onların çoğu bilmezler.
İbni Kesir = Allah onlara, niçin azab etmesin ki; onlar, kendileri ona ehil olmadıkları halde (insanları) Mescid-i Haram'dan men'edip duranlardır. Hem O'nun dostu değillerdir. O'nun dostları ancak müttakilerdir, ama onların çoğu bilmezler.
Kadri Çelik = Yoksa Mescid-i Haram'a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azap etmesin? Hâlbuki onun (Mescid-i Haram'ın) mütevellileri (ehil yöneticileri de) değildirler. Onun mütevellileri muttakilerden başkası değildir. Velâkin onların birçokları bilmezler.
Muhammed Esed = Fakat (şimdi), kendileri oranın (gerçek) sahipleri olmadıkları halde saldırmazlık örfü altında bulunan o Mescid-i Haramdan (inananları) alıkoymaları yüzünden Allahın onları cezalandırmaması için ne gibi bir güvenceleri var ellerinde? Allaha karşı sorumluluk bilinci içinde olanlardan başkası o evin bakıcısı olamaz: ne var ki, onların çoğu bunun farkında değil;
Mustafa İslamoğlu = Ama şimdi onlar Mescid-i Haram'dan (inananları) alıkoyup dururken, Allah'ın onları cezalandırmaması için ne gibi bir gerekçeleri olabilir? Kaldı ki, onlar (Kabe'nin) can dostları olamazlar: çünkü oraya can dost olmaya ancak sorumluluk bilincini kuşananlar layıktır; ve fakat onların çoğu bunu bile fark etmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve neleri vardır ki, Allah Teâlâ onları muazzep kılmasın? Ve onlar Mescid-i Haram'dan men ediyorlar. Halbuki O'nun mütevellileri değildirler. Onun mütevellileri muttakîlerden başka değildir. Velâkin onların bir çokları bilmezler.
Ömer Öngüt = Onlar Mescid-i haram'ın hizmetine ehil olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onun gerçek dostları (mütevellisi) ancak takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Şaban Piriş = Onlar, Mescid-i Haram’a girmeye engel olurken, yoksa onlara Allah ne diye azap etmesin?! Üstelik onun (Mescid-i Haram’ın) sahipleri de değiller. Onun sahipleri yalnızca muttakilerdir. Fakat onların çokları bunu bilmez.
Sadık Türkmen = Onlar mescidi Haram’dan (müminleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar, ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların birçoğu bilmiyor.
Seyyid Kutub = Yoksa onlar insanların Mescid-i Haram'a girmelerine engel oldukları halde, Allah onları niye azaba çarptırmasın ki? Onlar oranın korucuları değildiler. Oranın korucuları ancak Allah'ın yasaklarından sakınanlardır. Fakat çokları bunu bilmezler.
Suat Yıldırım = Allah ne diye onları cezalandırmasın ki onlar kendileri Mescid-i Haramı yönetmeye layık olmadıkları halde, üstelik orayı ziyaret etmek isteyen müminleri de geri çeviriyorlar?Oranın hizmet ve yönetimine asıl ehil olanlar, Allah’ı sayıp O’na şerik koşmaktan sakınanlardır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Süleyman Ateş = Onlar, (inananları) Mescid-i harâmdan geri çevirdikleri ve onun velisi, (bakıcısı, koruyucusu) olmadıkları halde neden Allâh onlara azâbetmesin? Onun velileri, (bakıcıları, koruyucuları) sadece (günâhlardan) korunanlardır. Fakat çokları bilmezler.
Tefhim-ul Kuran = Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ümit Şimşek = Yoksa, onlar insanları Mescid-i Haramdan alıkoyarlarken, Allah niçin onlara azap etmesin? Halbuki onlar Mescid-i Haramın idaresine ehil de değillerdir. Ona ehil olanlar, Allah'a şirk koşmaktan ve Ona karşı gelmekten sakınanlardır; lâkin onların çoğu bunu bilmez.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları/koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.
İskender Ali Mihr = Ve onlar, Mecsid-i Haram’dan men ediyorlarken (engel oluyorlarken) ve onlar, O’nun (Allah’ın) dostları değilken; Allah, niçin onlara azap etmesin? O’nun dostları ancak takva sahibi olanlardır. Ve fakat, onların çoğu bilmezler.
İlyas Yorulmaz = Mescidi Haramın koruyucuları onlar olmadıkları halde, (inananları) Mescidi Haram’a sokmamaları sebebiyle Allah’ın onlara azap etmesine onlar nasıl engel olabilirler. Halbuki Mescidi Haramın koruyucuları[1] Allah dan korunan (mü’min) lerdir. Fakat onlardan pek çoğu bunları bilmiyorlar.