Önceki Ayet Sonraki Ayet  
77. Sûre Mürselât/31

 لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ

  Lâ zalîlin ve lâ yugnî minel leheb(lehebi).

Kelime Karşılaştırma
lâ zalîlin : gölgeli yapmaz, gölgelendirmez
ve lâ yugnî : ve fayda vermez, faydası olmaz
min el lehebi : yakıcı alevden
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ne gölgelendirir sizi o, ne alevden korur.

 Abdullah Parlıyan = Hiçbir serinliği olmayan ve ateşin alevinden de korumayan gölgeye.”

 Adem Uğur = Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır.

 Ahmed Hulusi = Ne (ateşten) gölgelendirir ve ne de (renk renk) alevden kurtarır!

 Ahmet Tekin = Dumanlar ne gölge sağlar, ne alevi engeller.

 Ahmet Varol = O ne gölgelendirir, ne de alevden korur.

 Ali Bulaç = Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.

 Ali Fikri Yavuz = Ne gölgelendirir, ne alevden korur, (sırf size bir azab...)

 Ali Ünal = Ama o, ne serinlik veren bir gölgedir, ne de alevlerden koruyan bir gölge.

 Bayraktar Bayraklı = (29-33) Yalan sayageldiğiniz şeye doğru gidiniz! Üç boyutlu azaba, ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidiniz. O saray gibi kocaman bir kıvılcım saçar. Her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir.

 Bekir Sadak = (30-31) «olge yapmayan ve atesten de korumayan cehennem dumaninin uc kollu golgesine gidin.»

 Celal Yıldırım = O, ne gölgelendiricidlr, ne de yükselen alevden korur..

 Cemal Külünkoğlu = (30-31) “Haydi gidin, üç kola ayrılmış (dumandan) bir gölgeye (ki o) ne gölgelendirir ne de ateşten korur.

 Diyanet İşleri (eski) = (30-31) 'gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin.'

 Diyanet Vakfi = (30-31) Üç kola ayrılmış, (ama) ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidin.

 Edip Yüksel = O ne gölgelendirir ne de alevden korur.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Ne gölgelendirir ne alevden korur

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = ne gölgelendirir, ne de alevden korur.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.

 Gültekin Onan = Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.

 Harun Yıldırım = Ne gölgelendirir, ne alevden korur.

 Hasan Basri Çantay = (Ki o), gölgelendirici değildir. (Onları) alevden de korumaz.

 Hayrat Neşriyat = (O,) ne gölgelendiricidir ne de alevden korur.

 İbni Kesir = Gölge yapmaz ve alevden korumaz.

 Kadri Çelik = Ne gölgelendirir, ne alevden korur.

 Muhammed Esed = hiçbir (serinliği) olmayan ve ateşten korumayan (gölgeye),

 Mustafa İslamoğlu = Serinletmeyen ve ateşin alevinden korumayan (acayip bir gölgeye);

 Ömer Nasuhi Bilmen = (30-31) Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidiniz. Ne gölgelendiricidir ve ne de alevden koruyabilir.

 Ömer Öngüt = O, ne gölgelendirir, ne de alevden korur.

 Şaban Piriş = Gölgelendirmez, alevden de korumaz.

 Sadık Türkmen = Ne gölgelendirir, Ne de alevden korur.

 Seyyid Kutub = Serinlik sağlamayan ve alevden korumayan gölgeye!

 Suat Yıldırım = Gidin ama, o, ateşten sizi korumaz, gölgelik olmaz.

 Süleyman Ateş = Ki ne gölgelendirir, ne de alevden korur.

 Tefhim-ul Kuran = Ne gölge altında bulundurur, ne de (yakıcı) alevden korur.

 Ümit Şimşek = Gölge yapmaz ve alevden korumaz.

 Yaşar Nuri Öztürk = Ne gölgelendirir, ne alevden korur.

 İskender Ali Mihr = Gölgelendirmez ve yakıcı aleve bir faydası olmaz.

 İlyas Yorulmaz = Gölgesi kesinlikle olmayan ve o parlak ateşten korumaya faydası olmayan gölgelere.