فَرِيقًا هَدَى وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلاَلَةُ إِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ اللّهِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
ferîkan | : bir grup, bir kısım |
hadâ | : hidayete erdi |
ve | : ve |
ferîkan | : bir grup, bir kısmı |
hakka | : hak etti, hak oldu |
aleyhim ed dalâletu | : üzerlerine dalâlet |
inne-hum ettehazû eş şeyâtîne | : muhakkak ki onlar şeytanı ... edindiler |
evliyâe | : velîler, dostlar |
min dûni allâhi | : Allah’tan başka |
ve yahsebûne | : ve zannederler, zannediyorlar |
enne-hum | : onların olduğunu, kendilerinin olduğunu |
muhtedûne | : hidayete ermiş olanlar |
Diyanet İşleri = Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Halkın bir bölüğünü doğru yola sevketmiştir, bir bölüğüyse sapıklığı haketti. Zanneder misiniz Allah'ı bırakıp da Şeytanları dost edinenler doğru yolu bulmuşlardır?
Abdullah Parlıyan = O sizden bazılarını, doğru yola yönelterek onurlandıracak; ama bazılarınız için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacak. Çünkü bakın, onlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinecekler, hem de böylelikle doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak.
Adem Uğur = O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Ahmed Hulusi = Bir kısmınıza hidâyet etti, bir kısmınız üzerine de dalâlet hak oldu! Muhakkak ki onlar (dalâlet hak olanlar), Allâh'ı bırakıp şeytanları (saptıranları) dostlar edindiler. . . Sanıyorlar ki kendileri hidâyet üzeredirler!
Ahmet Tekin = Allah bir kısmına hak yolu aydınlatıcı bilgiler verip doğruyu buldurarak, huzuruna getirecek. Bir kısmı da, hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, hak ederek, hak yoldan uzak bir hayat içinde, helâke maruz durumda, huzura gelecekler. Bunlar Allah’ın dışında, kulları durumundaki şeytanları, şeytanî güçleri dost, velî, otorite edinmişlerdi. Bir de, doğru yolu bulduklarını zannediyorlardı.
Ahmet Varol = (Allah) bir grubu doğru yola yöneltti, bir grup için de sapıklık hak oldu. Onlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmekte ve kendilerinin doğru yol üzere olduklarını sanmaktadırlar.
Ali Bulaç = Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı haketti. Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.
Ali Fikri Yavuz = Allah bir kısmına hidayet verdi ve bir kısmına da sapıklık inip yerleşti. Çünkü, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Bir de zannederler ki, kendileri hidayettedirler.
Ali Ünal = (İki grup halinde:) bir grubu hidayet buyurmuş, diğer grup ise dalâlete müstahak olmuş olarak. Dalâlette olanlar, Allah’ı bırakıp şeytanları yoldaş, dost ve işlerine vekil edinmişlerdir; bir de kendilerini doğruya yönlendirilmiş zannetmektedirler.
Bayraktar Bayraklı = Allah, bir grubu doğru yola iletti, bir gruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Bekir Sadak = Allah insanlardan bir takimini dogru yola eristirdi, fakat bir takimi da sapikligi haketti, cunku bunlar Allah'i birakip seytanlari dost edinmis ve kendilerini dogru yolda sanmislardi.
Celal Yıldırım = Bir kısmını doğru yola iletti, bir kısmına da sapıklık hakkoldu. Çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi de kendilerini doğru yolda sanmışlardı.
Cemal Külünkoğlu = Allah (insanların) bir kısmını hidayete erdirdi, bir kısmına da (kötü niyetlerinden dolayı) sapıklık hak oldu. Çünkü onlar; Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dostlar edindiler. Ve onlar; kendilerinin (hala) doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Diyanet İşleri (eski) = Allah insanlardan bir takımını doğru yola eriştirdi, fakat bir takımı da sapıklığı haketti, çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmiş ve kendilerini doğru yolda sanmışlardı.
Diyanet Vakfi = O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Edip Yüksel = Bir grubu doğru yola iletti, bir grup da sapıklığı hakketti. Onlar, şeytanları ALLAH'tan başka dostlar edindiler ama kendilerini doğru yolda sanıyorlar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Bir kısmına hidayet buyurdu, bir kısmına da dalalet hakkoldu, çünkü bunlar, Allahı bırakıb Şeytanları evliya ittihâz ettiler, bir de kendilerini hidâyette zannederler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O, bir kısmını doğru yola iletti, bir kısmına da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar, Allah'ı bırakıp şeytanları dost edindiler. Bir de kendilerini doğru yolda sanırlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (O) bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar, şeytanları Allah'tan başka dostlar tuttular ve kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Gültekin Onan = Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı haketti. Çünkü bunlar Tanrı'yı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.
Harun Yıldırım = O, kimini hidayete erdirdi kimi de sapıklığı haketti. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları veliler edindiler. Buna rağmen kendilerini doğru yolda sanırlar.
Hasan Basri Çantay = (Allah) bir kısmına hidâyet verdi, bir kısmına da sapıklık hak oldu. Çünkü bunlar Allâhı bırakıb şeytanları kendilerine dostlar ve âmirler edindiler, öyle sanıyorlar ki onlar hakıykaten doğru yolu bulmuşlardır.
Hayrat Neşriyat = (Kullarının) bir kısmına (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyet verdi, bir kısmına da (küfür ve isyanlarına binâen) dalâlet hak oldu. Çünki onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler; (böyle iken) bir de gerçekten kendilerinin hidâyete ermiş kimseler olduklarını zannederler.
İbni Kesir = Bir kısmını hidayete erdirdi, bir kısmına da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar; Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dostlar edindiler. Ve onlar; kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.
Kadri Çelik = Allah insanlardan bir takımını hidayete erdirdi, fakat bir takımı da sapıklığı hak etti; çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları veliler edindiler ve de (buna rağmen) hidayete ermiş olduklarını sanıyorlar.
Muhammed Esed = O, (sizden) bazılarını doğru yola yönelterek onurlandıracak; ama bazıları(nız) için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacak: Çünkü, bakın, onlar Allahı bırakıp (kendi) kötü dürtülerini kendilerine dost edinecekler, hem de böylelikle doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak!"
Mustafa İslamoğlu = O, bazılarını doğru yola sevk edecek; fakat bazıları için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz hale gelecek: Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytan(i duyguların)ın hakimiyetine girecek; üstelik doğru yolu bulduklarını sanarak...
Ömer Nasuhi Bilmen = Bir cemaate hidâyet etti, bir cemaatin üzerlerine de dalâlet hak oldu. Çünkü onlar Allah Teâlâ'yı (O'na ubûdiyeti) bırakıp şeytanları dostlar ittihaz ettiler. Ve zannederler ki, onlar hidâyete ermişlerdir.
Ömer Öngüt = O, bir topluluğu hidayete erdirdi, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edindiler. Böyle iken onlar kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.
Şaban Piriş = O, (insanların) bir bölümünü hidayete ulaştırdı, bir bölümüne ise sapıklık hak oldu; çünkü onlar, Allah’ı bırakıp, şeytanları veliler olarak benimsediler. Kendilerini de hidayette sanırlar.
Sadık Türkmen = Bir kısmı (doğruyu araştırarak) hidayete ulaştı. Onların bir kısmına (suçlularına) da sapıklık hak oldu. Şeytanları, Allah’tan başka evliya/veliler/dostlar edindiler. Ve kendilerinin hidayet üzere olduklarını sanıyorlardı.
Seyyid Kutub = Allah, insanların bir kesimini doğru yola iletti, bir kesimi de sapıklığı haketti. Çünkü onlar Allah'ı bir yana bırakarak şeytanları dost edindiler ve (buna rağmen) doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Suat Yıldırım = Bir kısmına hidâyet buyurdu, bir kısmına da dalâlet müstehak oldu; çünkü bunlar Allah’tan başka şeytanları dost edindiler. Bir de kendilerini doğru yolda zannediyorlar!
Süleyman Ateş = (O) bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar, şeytânları Allah'tan başka dostlar tuttular ve kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlar.
Tefhim-ul Kuran = Bir kısmına hidayet verdi, bir kısmı da sapıklığı haketi. Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.
Ümit Şimşek = O sizin bir kısmınıza hidayet nasip etti; bir kısmınız ise sapıklığı kendileri hak etti. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdir; hâlâ da kendilerini doğru yolda sanırlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Bir kısmını iyiye ve güzele kılavuzladı, bir kısmının üzerine de sapıklık hak oldu. Onlar, Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Bir de kendilerinin hidayet üzere olduklarını sanırlar.
İskender Ali Mihr = Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki onlar, Allah’tan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini zannediyorlar.
İlyas Yorulmaz = (İnsanlardan) Bir gurup var, doğru yol üzerinde, bir gurupta var ki (yaptıkları ve davranışlarından dolayı) sapıklık onların üzerinde hak olmuştur. Çünkü şeytanları, Allah dan başka koruyucu ve yandaş edinmişler ve bu davranışları ile de doğru yolda olduklarını zannediyorlar.