وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırr(mustekırrun).
ve kezzebû | : ve yalanladılar |
ve ittebeû | : ve tâbî oldular |
ehvâe-hum | : kendi nefslerine (hevalarına) |
ve kullu emrin | : ve bütün işler |
mustekırrun | : kararlaştırılmış, belirlenmiş |
Diyanet İşleri = Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır.
Abdullah Parlıyan = Onlar hakkı yalanladılar, kendi arzu ve heveslerine uydular. Halbuki bütün işler bir hedefe ulaşmaktadır, yani Allah'ın kararına kimse engel olamaz.
Adem Uğur = Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.
Ahmed Hulusi = Yalanladılar ve hevâlarına (nefslerine hoş gelen şeylere, sonu boş arzularına) tâbi oldular! (Oysa) her hükmün gereği açığa çıkacaktır!
Ahmet Tekin = Ortaya konulan ilâhî plan mutlaka gerçekleşip hedefine vardığı halde, onlar peygamberleri yalanladılar, şahsî arzu ve ihtiraslarına uydular.
Ahmet Varol = Yalanladı ve kendi arzularına uydular. Oysa her iş yerini bulacaktır.
Ali Bulaç = Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'
Ali Fikri Yavuz = (Kıyameti ve mucizeyi) inkâr ettiler; hevalarına uydular. Halbuki (Allah’ın vaad ettiği) her iş için bir hakikat var.
Ali Ünal = Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
Bayraktar Bayraklı = Onlar yalanladılar ve kendi arzularına uydular. Oysa her işin varacağı bir yeri vardır.
Bekir Sadak = Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her isin karar kilacagi bir sonucu vardir.
Celal Yıldırım = (Hakk'ı) yalanladılar da kendi heveslerine uydular. Oysa her işin kararlaştırılmış bir vakti vardır.
Cemal Külünkoğlu = (Müşrikler, Peygamberi) yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah'ın takdirine göre) gerçekleşecektir.
Diyanet İşleri (eski) = Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her işin karar kılacağı bir sonucu vardır.
Diyanet Vakfi = Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.
Edip Yüksel = Yalanladılar; arzularına ve tümüyle statükoya uydular.
Elmalılı Hamdi Yazır = Yalan dediler, hevâlarına uydular, halbuki her emir müstekır
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Yalan dediler, arzularına uydular. Halbuki, her iş (Allah takdirinde) yerini almıştır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.
Gültekin Onan = Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.
Harun Yıldırım = Yalanladılar ve hevalarına uydular. Halbuki her işin kararlaştırılmış bir vadesi vardır.
Hasan Basri Çantay = (Peygamberi) tekzîbetdiler. Hevâ (ve heves) lerine uydular. Halbuki (hayr-u şer) her iş bir gaayeye bağlıdır.
Hayrat Neşriyat = (Peygamberi) yalanladılar ve (nefislerinin) arzularına uydular; hâlbuki (mukadder olan) her iş, yerini bulucudur (vakti geldiğinde olur).
İbni Kesir = Ve yalanlayıp kendi heveslerine uyarlar. Ve her iş kararlaşmıştır.
Kadri Çelik = Yalanladılar ve kendi hevalarına uydular; hâlbuki her işin ulaşacağı bir yer vardır.
Muhammed Esed = çünkü onlar kendi arzu ve heveslerine uyarak bunu yalanlamaya şartlanmışlardır. Ama her şeyin doğruluğu sonunda ortaya çıkacaktır.
Mustafa İslamoğlu = zaten hep yalanlıyorlar ve önyargılarının peşine düşüyorlar. Sonuçta, her hakikatin ortaya çıkmak (gibi bir huyu) var.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onlar tekzîp ettiler ve kendi hevâlarına uydular. Halbuki, her iş kararlaşmıştır.
Ömer Öngüt = Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her iş kararlaşmıştır.
Şaban Piriş = Yalanlayıp, heveslerine uydular. Oysa her iş kararlaştırılmıştır.
Sadık Türkmen = Yalanlarlar ve kendi heveslerine uyarlar. Oysa her iş/haber verilen herşey yerini bulacaktır.
Seyyid Kutub = Yalanladılar, keyfi arzularına uydular; ama herşey yerinde duruyor.
Suat Yıldırım = Onlar hakkı yalan saydılar, heva ve heveslerine uydular. Halbuki her iş gibi bu nübüvvetin de kararlaştırılmış bir sonu elbette vardır.
Süleyman Ateş = Yalanladılar, nefislerinin heveslerine uydular. Halbuki her iş, yerini bulacaktır (Allâh'ın kararına kimse engel olamaz).
Tefhim-ul Kuran = Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.
Ümit Şimşek = Onlar kendi heveslerine uyup Peygamberi yalanladılar. Oysa her iş için belirlenmiş bir hedef vardır.
Yaşar Nuri Öztürk = Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
İskender Ali Mihr = Ve yalanladılar ve de kendi hevalarına tâbî oldular. Ve bütün işler kararlaştırılmıştır.
İlyas Yorulmaz = Böylece onlar yalanladılar ve nefislerinin arzularına uydular. Ancak sonuçta, her iş için karar verecek olan birisi vardır.