قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِن كُنتُ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّيَ وَآتَانِي رَحْمَةً مِّنْ عِندِهِ فَعُمِّيَتْ عَلَيْكُمْ أَنُلْزِمُكُمُوهَا وَأَنتُمْ لَهَا كَارِهُونَ
Kâle yâ kavmi e raeytum in kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve âtânî rahmeten min indihî fe ummiyet aleykum, e nulzimukumûhâ ve entum lehâ kârihûn(kârihûne).
kâle | : dedi |
yâ kavmi | : ey kavmim |
e raeytum | : sizin reyiniz, görüşünüz mü |
in kuntu | : eğer ben isem |
alâ beyyinetin | : bir beyyine, kesin, delil üzerinde |
min rabbî | : Rabbimden |
ve âtâ-nî | : ve bana verdi |
rahmeten | : bir rahmet |
min indi-hî | : onun katından |
fe ummiyet | : gizli tutuldu (saklandı) |
aleykum | : size |
e | : mi |
nulzimu-kum-(û)-hâ | : sizi ona mecbur tutalım (zorlayalım) (elzem, mecbur, gerekli) |
ve entum | : ve siz |
lehâ | : onu |
kârihûne | : kerih görenler, hoşlanmayanlar |
Diyanet İşleri = Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş de siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
Abdulbaki Gölpınarlı = Nûh, ey kavmim dedi, ya ben Rabbimden apaçık bir delille gelmişsem ve katından bana bir rahmet vermişse, fakat bunu, siz görmüyorsanız. İstemediğiniz halde kabûl etmeniz için de sizi zorlayacak mıyım ki?
Abdullah Parlıyan = Nuh: “Ey kavmim” dedi. “Ne dersiniz, eğer ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve O, kendi katından bana bir rahmet sunmuş da, siz buna karşı kör kalmışsanız, şimdi siz ondan hoşlanmazken, biz sizi Allah'ın rahmetine zorla mı sokacağız?
Adem Uğur = (Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbim tarafından (bildirilen) açık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?
Ahmed Hulusi = (Nuh) dedi ki: "Ey halkım. . . Gördünüz mü? Ya Rabbimden bir açık kanıtım varsa ve O indînden bir rahmet (nübüvvet) vermiş de siz bunu değerlendiremiyorsanız? Siz ondan hoşlanmadığınız hâlde, biz size onu zorla mı kabul ettireceğiz?"
Ahmet Tekin = Nuh:'Ey kavmim, eğer ben Rabbimden gelen apaçık hak bir delile, kitap ve şeriata dayanarak görevimi yapıyorsam, O bana, kendi katından bir rahmet vermiş, size de, bunu görecek göz nasip olmamışsa, buna ne diyeceksiniz? Siz bunu hoş karşılamazken, biz sizi onu kabule mi zorlayalım?' dedi.
Ahmet Varol = (Nuh) dedi ki: 'Ey kavmim! Ne dersiniz? Ben Rabbimden bir delil üzere isem ve O bana katından bir rahmet vermiş de bu sizin gözlerinizden gizli bırakılmış ise? Siz istemediğiniz halde biz sizi buna zorlayacak mıyız?
Ali Bulaç = Dedi ki: "Ey Kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?"
Ali Fikri Yavuz = Nûh şöyle dedi: “-Ey Kavmim! Söyleyin bakayım, fikriniz nedir? Eğer ben Rabbimden verilen açık bir burhan (mûcize) üzerinde isem (Bu benim Peygamberlik dâvamı doğruluyorsa), bir de Allah bana kendi katından bir Peygamberlik vermiş de, size, onu görecek göz verilmemişse, istemediğiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?
Ali Ünal = Nuh, tebliğine şöyle devam etti: “Ey halkım! Böyle diyorsunuz da, ya ben Rabbimden gelen apaçık ve kesin bir delile dayanıyorsam; ya O bana bizzat Kendi katından hususî bir rahmet vermiş de, sizde onu görecek göz yoksa? Ne yapalım, siz istemeyip dururken onu size zorla da kabul ettiremeyiz ki!
Bayraktar Bayraklı = Nûh, kavmine şöyle seslendi: “Ey kavmim! Bakın, bende Rabbim tarafından verilen açık bir delil varsa, O kendi tarafından bana bir rahmet vermiş ise ve siz de ona karşı körleşmiş iseniz, ben ne yapabilirim? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
Bekir Sadak = Nuh: «Ey milletim! Rabbimin katindan bir delilim bulunsa ve bana yine katindan bir rahmet vermis de bunlar sizden gizlenmis olsa, soyleyin bana, hoslanmadiginiz halde zorla sizi bunlara mecbur mu ederiz?» dedi.
Celal Yıldırım = Nûh : «Ey kavmim !» dedi, «ne dersiniz, eğer ben Rabbimden gelen açık bir kanıt üzere isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de o size kapalı kalmışsa, ondan tiksinip hoşlanmadığınız halde sizi ona zorlayabilir miyim ?»
Cemal Külünkoğlu = Nuh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şayet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş de siz ona karşı kör kalmışsanız, o rahmeti istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayabilir miyiz?”
Diyanet İşleri (eski) = Nuh: 'Ey milletim! Rabbimin katından bir delilim bulunsa ve bana yine katından bir rahmet vermiş de bunlar sizden gizlenmiş olsa, söyleyin bana, hoşlanmadığınız halde zorla sizi bunlara mecbur mu ederiz?' dedi.
Diyanet Vakfi = (Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbim tarafından (bildirilen) açık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?
Edip Yüksel = Dedi ki: 'Ey halkım, ya ben Rabbimden gelen kesin bir kanıta sahip isem ve bana bir rahmet vermiş de bunlar gözünüze görünmüyorsa? Siz onu istemezken sizi ona biz mi zorlayacağız?'
Elmalılı Hamdi Yazır = Ey kavmim! dedi: söyleyin bakayım reyiniz nedir? Eğer ben rabbımdan (bir beyyine) açık bir bürhan üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet bahşetmiş de size onu görecek göz verilmemiş ise biz size onu istemediğiniz halde ilzam mı edeceğiz?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Nuh: «Ey kavmim, ne dersiniz? Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve O, bana katından bir rahmet vermiş de size onu görecek göz verilmemişse, onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Nuh dedi ki; «Ey kavmim! Peki şu söyleyeceğime ne diyeceksiniz? Ben Rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve O, bana kendi tarafından bir rahmet bahşetmişse, size de onu görecek göz verilmemişse biz, istemediğiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?»
Gültekin Onan = Dedi ki: "Ey Kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?"
Harun Yıldırım = Dedi ki: “Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir delil üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de bunlar size gizli kalmışsa; siz onu istemediğiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?”
Hasan Basri Çantay = (Nuh) dedi ki: «Ya ben (da'vâmın sıdkına şâhid olmak üzere) Rabbimden (gelen) apaçık bir bürhan üzerinde isem? O, bana kendi katından bir rahmet vermiş de bunlar siz (in kör gözleriniz) den gizli bırakılmışsa? Söyleyin bana ey kavmim? Sizi ona, kendiniz hoş görmeyib dururken de zorlayacak mıyız (sanki)»?
Hayrat Neşriyat = (Nûh) dedi ki: 'Ey kavmim! Söyleyin bakalım; ya (ben) Rabbimden apaçık bir delîl üzerinde isem ve (O), bana kendi katından bir rahmet vermiş de, (o rahmet) size gizli bırakılmış ise? Siz onu istemeyen kimseler olduğunuz hâlde, (biz) sizi ona zorlayacak mıyız?'
İbni Kesir = Nuh dedi ki: Ey kavmim; eğer Rabbım tarafından bir delilim bulunur ve O, katından bana ihsan eder de bunlar sizden gizli kalırsa; onu istemediğiniz halde size zorla mı kabul ettireceğiz?
Kadri Çelik = Dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakayım; eğer ben Rabbimden gelen açık belgelere dayanıyorsam ve O bana kendi katından bir rahmet verdi de siz bunu görmekten yoksun bırakıldıysanız, istemediğiniz halde onu yine size zorla mı kabul ettireceğiz?”
Muhammed Esed = (Nuh:) "Ey kavmim!" dedi, "Ne dersiniz, ya benim, Rabbimin katından apaçık bir kanıta dayandığım; Onun katından bana (aydınlatıcı) bir rahmetin, (bir vahyin) bahşedildiği doğruysa ve siz de buna karşı kör kalmışsanız, söyleyin, hoşunuza gitmediği halde onu görüp fark etmeniz için sizi zorlayabilir miyiz?"
Mustafa İslamoğlu = Dedi ki: "Ey kavmim! Düşünsenize bir: ya ben Rabbimin katından gelen açık bir delile dayanıyorsam; dahası, ya O bana katından bir rahmet bahşettiği halde siz bunu görmüyorsanız? Şimdi siz, (O'nun delil ve rahmetini) görmeye dahi tahammül edemezken biz kalkıp da ona (imana) sizi zorlayabilir miyiz?
Ömer Nasuhi Bilmen = Dedi ki: «Ey kavmim! Bana haber veriniz, eğer ben Rabbimden bir açık bürhan üzere oldum ise ve kendi cânibinden bana bir rahmet vermiş ise, sizin üzerinize ise gizli kalmış ise artık siz onu kerih gördüğünüz halde onu size ilzam mı edeceğiz?»
Ömer Öngüt = Nuh dedi ki: “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir rahmet vermiş de, bu sizin gözlerinizden gizli bırakılmış ise buna ne dersiniz? Hoşlanmadığınız halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
Şaban Piriş = -Ey Halkım, dedi. Sonunu düşündünüz mü? Eğer ben, Rabbim tarafından açık bir belge ile gelmişsem ve O’nun yanından bana, bir rahmet verilmişse; siz de bunu görmüyorsanız? İstemediğiniz halde sizi (onu kabul edin diye) zorluyor muyuz?
Sadık Türkmen = “ey ulusum!” dedi; “Bakınız eğer ben Rabbimden bir kanıt üzerinde isem ve kendi katından bana bir iyilik vermişse; siz görmek istemedikten sonra, sizi ona zorlayabilir miyiz? Siz onu istemediğiniz halde!
Seyyid Kutub = Nuh dedi ki; «Ey soydaşlarım, baksanıza, eğer ben Rabbimden gelen açık belgelere dayanıyorsam, eğer O bana kendi katından bir rahmet verdi ise de siz bunu görmekten yoksun bırakıldı iseniz, istemediğiniz halde sizi bu açık belgeleri ve bu rahmeti kabul etmeye mi zorlayacağız?»
Suat Yıldırım = Nuh şöyle cevap verdi: "Ey benim halkım! Düşünün bir kere: Ya ben Rabbimden gelen çok âşikâr bir belgeye, kesin delile dayanıyorsam, ya O, bana tarafından bir nübüvvet vermiş, bunlar size gizli kalmış da siz görememişseniz?Ne yapalım, istemediğiniz o rahmete girmeye sizi zorlayabilir miyiz?"
Süleyman Ateş = Dedi ki: "Ey kavmim, bakın, ya ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve (O), kendi katından bana bir rahmet vermiş de, o (rahmet) sizin gözlerinizden gizli bırakılmış ise? Şimdi siz onu istemezken, biz sizi o(Tanrı rahmeti)ne zorla mı sokacağız?"
Tefhim-ul Kuran = Dedi ki: «Ey Kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu), sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?
Ümit Şimşek = Nuh 'Söyleyin bana, ey kavmim,' dedi. 'Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O bana kendi katından bir rahmet bağışlamış da siz buna karşı körlük içinde kalmışsanız, istemediğiniz halde biz size bunu zorla mı kabul ettireceğiz?
Yaşar Nuri Öztürk = Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?"
İskender Ali Mihr = Dedi ki: “Ey kavmim! Sizin reyiniz (görüşünüz) bu mu? Eğer ben, Rabbimden bir beyyine üzerinde isem ve bana Kendi katından bir rahmet verdi ise ve artık o, size gizli tutulduysa ve siz onu kerih görüyorken, sizi ona mecbur mu edelim (zorlayalım mı)?”
İlyas Yorulmaz = Nuh onlara “Ey kavmim! Dikkat edin! Bakın, ya ben Rabbimden açık, güçlü delillerle gelmiş ve yine Rabbim den bana bir rahmet (yol gösterici deliller) verilmişse, sizde onu görmezlikten gelip kör davranmışsanız (haliniz ne olacak). Biz Allah’ın bu mesajlarını size zorla mı kabul ettiriyoruz da, siz bunları hoş karşılamıyorsunuz?” dedi.