وَخَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Ve halakallâhus semâvâti vel arda bil hakkı ve li tuczâ kullu nefsin bimâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
ve halaka | : ve halketti, yarattı |
allâhu | : Allah |
es semâvâti | : semalar, gökler |
ve el arda | : ve arz, yeryüzü, yer |
bi el hakkı | : hak ile |
ve li tuczâ | : ve karşılığı (ceza veya mükâfat) verilsin diye |
kullu | : her, bütün, hepsi |
nefsin | : nefs |
bi-mâ | : sebebiyle |
kesebet | : kazandı |
ve hum | : ve onlar |
lâ yuzlemûne | : zulmedilmezler |
Diyanet İşleri = Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve halketmiştir Allah gökleri ve yeryüzünü gerçek olarak ve herkes, kazancına göre karşılık bulsun diye ve onlara zulmedilmez.
Abdullah Parlıyan = Allah gökleri ve yeryüzünü şaşmaz bir düzen ve uygunluk içerisinde yaratmıştır. Böylece herkes, kazanıp elde ettiğinin karşılığını görsün diye, onları dünyada belli bir süre geçindirdi. Öteki alemde yaptıklarının karşılığı verilirken de, hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.
Adem Uğur = Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
Ahmed Hulusi = Allâh, semâları (bilinçleri) ve arzı (bedeni) Hak olarak (Esmâ'sıyla) yarattı; her kişi kazandığının sonucunu yaşasın diye; onlara haksızlık edilmez!
Ahmet Tekin = Allah gökleri ve yeri, haklı bir gerekçe ile, hikmete dayalı, hesaplı bir düzen içinde yaratmıştır. Herkes, işlediği amellerin, kazandığı sevapların, yüklendiği günahların karşılığını görür. Onlara haksızlık edilmez, zulmedilmez.
Ahmet Varol = Allah gökleri ve yeri hak üzere yarattı. Öyle ki her cana kazandığının karşılığı verilsin. Onlara haksızlık edilmez.
Ali Bulaç = Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefis kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez.
Ali Fikri Yavuz = Halbuki Allah gökleri ve yeri adaletle yarattı, (zulüm olsun diye değil). Hem de herkese kazandığının karşılığı verilmek için (yarattı)... Onlara asla haksızlık edilmez.
Ali Ünal = Allah, gökleri ve yeri hak bir gaye için, yerli yerince ve gerçeğe dayalı sabit bir sistem üzerinde yarattı ve (bu hakikatın gereği olarak da bir başka âlem gelecektir ki,) herkes dünyada ne işleyip, (sevap ve günah olarak) ne kazanmışsa karşılığını görsün; orada kimseye haksızlık yapılmayacaktır.
Bayraktar Bayraklı = Allah, gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı ki, her can, kendi kazandığının karşılığını görsün. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
Bekir Sadak = Allah gokleri ve yeri gercekle yaratmistir; her cana, kazandiginin karsilgi verilir, onlara zulmedilmez.
Celal Yıldırım = Allah, gökleri ve yeri hakk ile yarattı. Herkes kazanıp elde ettiğinin karşılığını görsün diye (onları Dünya'ya getirdi). Onlar (amellerinin karşılığı verilirken) hiç de haksızlığa uğratılmazlar.
Cemal Külünkoğlu = Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Öyleyse herkes kazandığının karşılığını görecek ve kimseye haksızlık edilmeyecektir.
Diyanet İşleri (eski) = Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; her cana, kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez.
Diyanet Vakfi = Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
Edip Yüksel = ALLAH gökleri ve yeri belli bir amaç için yarattı ki her can, kazandığının karşılığını haksızlığa uğramadan görsün.
Elmalılı Hamdi Yazır = Halbuki Allah o Gökleri ve Yeri hakk ile halk etti, hem de her nefsi hiç hakları yenmeksizin kazandığı ile cezalandırmak için
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Halbuki Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Hem de herkesi, hakları hiç yenilmeksizin, kazandığı ile cezalandırmak için.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Halbuki Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Hem de herkese yaptığının karşılığı verilmek üzere, onlara asla haksızlık edilmez.
Gültekin Onan = Tanrı, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefis kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez.
Harun Yıldırım = Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefis kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez.
Hasan Basri Çantay = Allah, gökleri ve yeri hakkın ikaamesine sebeb olarak ve herkesin kazandığı ne ise, kendilerine asla haksızlık edilmeyerek, onunla mukaabele edilmesi için yaratmışdır.
Hayrat Neşriyat = Ve Allah, gökleri ve yeri hak ile (herşeyi, yerli yerinde) yarattı ki (kudretine delâlet etsin) ve herkes kazandığının karşılığını görsün! Ve (o gün) onlara haksızlık edilmez.
İbni Kesir = Allah, gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Ta ki her nefis, zulme uğratılmaksızın kazancına göre karşılık görsün.
Kadri Çelik = Allah, her nefis kazanmakta olduklarıyla karşılık görsün diye gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Onlara zulmedilmez.
Muhammed Esed = Çünkü Allah, gökleri ve yeri (deruni bir) hakikate göre yarattı ve (bu sebeple diledi ki) her insan kazandığının karşılığını görsün ve hiç kimseye haksızlık yapılmasın.
Mustafa İslamoğlu = Ama Allah gökleri ve yeri gerçek bir amaç uğruna yarattı ki, her insan kendi kazandığının karşılığını görebilsin ve hiç kimseye haksızlık yapılmasın.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı ve herkesi kendi kazandığı ile cezalandırılmak için (yaratmıştır) ve onlar zulme uğratılmazlar.
Ömer Öngüt = Allah yeri ve göğü hak olarak yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
Şaban Piriş = Allah, gökleri ve yeri, herkes, hiçbir haksızlığa uğramadan kazandıklarının karşılığını görsün diye hak olarak yarattı.
Sadık Türkmen = Allah gökleri ve yeri bir hesap ile yarattı. Ta ki, herkes kazandığıyla karşılık görsün! Onlara zulmedilmez.
Seyyid Kutub = Allah, gökleri ve yeri hak ilkesine dayalı olarak yarattı, ta ki herkes kazandığının karşılığını görsün. Onlara haksızlık edilmez.
Suat Yıldırım = Halbuki Allah gökleri ve yeri hikmetle, gerçek bir maksatla ve bir de herkes ne kazanmışsa, kendilerine asla haksızlık edilmeksizin, ona göre karşılık görmesi için yaratmıştır.
Süleyman Ateş = Allâh, gökleri ve yeri gerçek olarak yaratmıştır ki her can, kazandığıyle cezâlandırılsın, kimseye haksızlık edilmez.
Tefhim-ul Kuran = Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefis kazanmakta olduklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez.
Ümit Şimşek = Allah gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onun için, her nefis kendi kazandığıyla karşılık görür ve kimseye bir haksızlık yapılmaz.
Yaşar Nuri Öztürk = Ve Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin.
İskender Ali Mihr = Ve Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Ve bütün nefslere kazandıklarının karşılığı (ceza veya mükâfat) verilsin diye. Ve onlara zulmedilmez.
İlyas Yorulmaz = Allah gökleri ve yeryüzünü gerçek haklı bir sebep ve her nefsi kendi kazandığı ile cezalandırması için yaratmıştır. Onlara asla haksızlık yapılmaz.