إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
İnnehum anis sem’i le ma’zûlûn(ma’zûlûne).
inne-hum | : muhakkak ki onlar |
anis sem’i (an es sem’i) | : işitmekten |
le | : gerçekten, kesinlikle, kesin olarak |
ma’zûlûne | : azledilmiş olanlar, uzak tutulmuş, men edilmiş olanlar |
Diyanet İşleri = Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Şüphe yok ki onlar, vahyi duymaktan uzaklaştırılmışlardır.
Abdullah Parlıyan = Ayrıca o şeytanların, inen vahyi dinlemeleri de kesinlikle engellenmiştir.
Adem Uğur = Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Ahmed Hulusi = Muhakkak ki onlar algılama kapasitesinden yoksundurlar!
Ahmet Tekin = Onlar, kesinlikle vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Ahmet Varol = Çünkü onlar (vahyedileni) duymaktan kesinlikle uzak tutulmuşlardır.
Ali Bulaç = Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
Ali Fikri Yavuz = Şeytanlar, vahyi işitmekten kesin olarak menedilmişlerdir.
Ali Ünal = Onlar, (Rasûl’e iletilmesi esnasında) vahyi işitmekten kesinlikle men edilmişlerdir de.
Bayraktar Bayraklı = Çünkü şeytanlar, kulak hırsızlığından uzak tutulmuşlardır.
Bekir Sadak = Dogrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuslardir.
Celal Yıldırım = Onlar (inen vahyi) dinlemekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır.
Cemal Külünkoğlu = (210-212) O Kur'an'ı şeytanlar indirmemiştir. Bu onların harcı değildir; zaten, buna güçleri de yetmez. Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.
Diyanet İşleri (eski) = Doğrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.
Diyanet Vakfi = Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Edip Yüksel = Çünkü onlar işitmekten men edilmişlerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onlar işitmekten sureti kat'ıyyede azledilmişlerdir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlar (vahyi) işitmekten kesinlikle mahrum edilmişlerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Gültekin Onan = Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
Harun Yıldırım = Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Hasan Basri Çantay = Şübhe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekden kat'î surerde azledilmişlerdir.
Hayrat Neşriyat = Çünki onlar (meleklerin sözlerini) işitmekten elbette uzak tutulmuş olanlardır.
İbni Kesir = Onlar, gerçekten işitmekten uzak tutuldular.
Kadri Çelik = Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
Muhammed Esed = Ayrıca, onların onu dinlemeleri (de) kesin olarak engellenmiştir!
Mustafa İslamoğlu = çünkü onlar (vahyi) işitmekten bile kesinlikle men edilmişlerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok ki, onlar işitmekten elbette azledilmişlerdir.
Ömer Öngüt = Şüphesiz ki onlar işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Şaban Piriş = Çünkü onlar, vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.
Sadık Türkmen = Çünkü onlar vahyedileni işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
Seyyid Kutub = Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.
Suat Yıldırım = Çünkü onlar vahyi işitmekten kesinlikle menedilmişlerdir.
Süleyman Ateş = Çünkü onlar, (meleklerin sözlerini) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
Tefhim-ul Kuran = Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
Ümit Şimşek = Zaten onlar vahyi işitmekten alıkonmuşlardır.
Yaşar Nuri Öztürk = Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.
İskender Ali Mihr = Muhakkak ki onlar, (vahyi) işitmekten kesin olarak azledilmiş (men edilmiş) olanlardır.
İlyas Yorulmaz = Şeytanlar, o vahyi dinlemekten uzaklaştırılmışlardır.