وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَبِيرًا
Ve kâlellezîne lâ yercûne likâenâ lev lâ unzile aleynâl melâiketu ev nerâ rabbenâ, lekad istekberû fî enfusihim ve atev utuvven kebîrâ(kebîren).
ve kâle | : ve dedi |
ellezîne lâ yercûne | : dilemeyenler |
likâe-nâ | : bize kavuşmayı, ulaşmayı |
lev lâ | : olsaydı olmaz mıydı |
unzile | : indirildi |
aleynâ | : bize |
el melâiketu | : melekler |
ev | : veya |
nerâ | : görürüz |
rabbe-nâ | : bizim Rabbimiz |
lekad | : andolsun |
istekberû | : kibirlendiler |
fî | : içinde |
enfusi-him | : kendileri, kendi nefsleri |
ve atev | : ve haddi aştılar |
utuvven | : taşkınlık ederek, haddi aşarak |
kebîren | : büyük |
Diyanet İşleri = Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Bize ulaşacaklarını ummayanlar, bize melekler inmeliydi, yahut da Rabbimizi görmeliydik dediler. And olsun ki onlar, kendi kendilerine ululanmadalar ve büyük bir azgınlığa ve inada düşmedeler.
Abdullah Parlıyan = Fakat bizim huzurumuza çıkarılacaklarını hiç beklemeyen kimseler: “Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?” dediler. Andolsun ki onlar, kendi kendilerine ululandılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.
Adem Uğur = Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
Ahmed Hulusi = Bize likâyı (kavuşmayı; varlıklarında Esmâ'mızla açığa çıkışımızı yaşamayı) ummayanlar dedi ki: "Bizim üzerimize melâike inzâl edilmeli yahut Rabbimizi (gözümüzle) görmeli değil miydik?" (Hakikatlerindekini kavrayamayıp dışta tanrı aramakta ısrar!). . . Andolsun ki kendi nefslerinde kibre kapıldılar ve büyük bir azgınlık ile haddi aşıp itaatten çıktılar.
Ahmet Tekin = Bizim huzurumuzda hesaba çekileceklerini cezayı ve mükâfatı ummayanlar:'Bize ya melek indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik.' dediler. Andolsun ki, akıllarınca kendilerini daha büyük gördüler ve azgınlıkta da, pek ileri gittiler.
Ahmet Varol = Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: 'Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?' Andolsun onlar kendi kendilerine büyüklenmiş ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır.
Ali Bulaç = Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.
Ali Fikri Yavuz = Bize kavuşmayı ummayanlar şöyle dediler: “- Üzerimize melekler indirilse ya (böylece verecekleri haber üzerine Muhammed’in (s.a.v.) hak peygamber olduğunu tasdik etsek), yahut Rabbimizi görsek (de O bize doğru haber verse).” Yemin olsun ki, onlar nefislerinde büyüklük ve inad tasladılar, büyük bir azgınlıkla hududu aştılar.
Ali Ünal = Bize kavuşmayı ummayanlar ise dedi ki: 'Bize melekler indirilmeli veya Rabbimizi görmeli değil miydik?' And olsun ki (onlar), nefislerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.
Bayraktar Bayraklı = Bizimle karşılaşmayı ummayanlar/inanmayanlar, “Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimizi görmeliyiz” derler. Andolsun ki kendi kendilerini büyük gördüler, azgınlıkta çok ileri gittiler.
Bekir Sadak = Bizimle karsilasmayi ummayanlar: «Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimiz'i gormeliyiz» derler. And olsun ki kendi kendilerine buyuklenmisler, azginlikta pek ileri gitmislerdir.
Celal Yıldırım = Bize kavuşacaklarını ümit etmeyenler: «Üzerimize melekler indirilseydi ya, ya da Rabbimizi görmeli değil miydik» derler. And olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklük tasladılar da azgınlık ve taşkınlıkta hayli ileri gittiler.
Cemal Külünkoğlu = Bize kavuşmayı (hesap günü huzurumuza gelmeyi) ummayanlar: “Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik” dediler. Andolsun ki, onlar kendilerini büyük görerek (büyüklük taslayarak) azgınlıkta son derece ileri gittiler.
Diyanet İşleri (eski) = Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: 'Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimiz'i görmeliyiz' derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
Diyanet Vakfi = Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
Edip Yüksel = Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, 'Bize ya melekler inmeli, yahut Rabbimizi görmeliyiz!,' dediler. Kendi kendilerine büyüklük taslamışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Bununla beraber likamızı ümid etmiyenler dediler ki: «o melâike bizim üzerimize indirilse ya, yâhud rabbımızı görsek â» celâlime kasem ederim ki doğrusu nefislerinde kendilerini büyüksündüler, büyük azgınlık ettiler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bununla beraber karşımıza çıkacaklarını ümit etmeyenler: «O melekler üzerimize indirilse yahut Rabbimizi görsek ya.» dediler. Andolsun ki, onlar kendilerini büyük gördüler, büyük azgınlık ettiler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar «Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik» dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler.
Gültekin Onan = Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefslerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.
Harun Yıldırım = Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
Hasan Basri Çantay = Bize kavuşmayı ümîd etmeyenler dedi (ler) ki: «Bizim üzerimize melekler indirmeli değil miydi, yahud Rabbimizi görmeli (değil mi) ydik»? Andolsun ki onlar nefislerinden kibir (ve azamet) saklamışlar, büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlar (küstahlığa kalkışmışlar) dır.
Hayrat Neşriyat = Bize kavuşmayı ummayanlar ise dedi ki: 'Bize melekler indirilmeli veya Rabbimizi görmeli değil miydik?' And olsun ki (onlar), nefislerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.
İbni Kesir = Bize kavuşmayı ummayanlar: Bize melekler indirilmeli değil miydi veya Rabbımızı görmeli değil miydik? derler. Andolsun ki; kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır.
Kadri Çelik = Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: “Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik.” Şüphesiz onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.
Muhammed Esed = Fakat Bizim huzurumuza çıkarılacaklarını hiç beklemeyen kimseler: "Bize niçin melekler gönderilmedi?", yahut "Neden Rabbimizi görmüyoruz?" diye sorup duruyorlar. Gerçek şu ki, onlar büyük bir küstahlıkla (Allah'ın mesajına karşı böylece) burunlarını dikerek kendilerini onulmaz bir büyüklük duygusuna kaptırmış bulunuyorlar!
Mustafa İslamoğlu = Ama Bizim huzurumuza çıkacak yüzü olmayan kimseler: "Bize melekler gönderilseydi veya Rabbimizi görseydik ya!" dediler. Doğrusu onlar kendi iç dünyalarında büyüklük tasladılar ve hadlerini aşarak kasım kasım kasıldılar.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve Bize kavuşmayı ümit etmeyenler dedi ki: «Bizim üzerimize melekler indirilmeli değil mi idi? Veya Rabbimizi görmeli idik.» Andolsun ki, (onlar) nefislerinde bir büyüklük görmüşlerdir ve büyük bir azgınlık ile azgınlıkta bulunmuşlardır.
Ömer Öngüt = Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik. ” dediler. Andolsun ki onlar kendi kendilerine büyüklenmişler ve azgınlıkta haddi aşmışlardır.
Şaban Piriş = Bizimle karşılaşmayı beklemeyenler: -Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi? dediler. Kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardı.
Sadık Türkmen = Bizimle karşılaşmayı ummayan o kimseler dediler ki: “Bize melekler indirilmeli değil miydi? Ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” Kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.
Seyyid Kutub = Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler «bize melekler gönderilmeli değil miydi, ya da doğrudan doğruya Rabb'imizi görmeli değil miydik» dediler. Onlar büyüklük kompleksine kapılarak azgınlıkta son derece ileri gitmişlerdir.
Suat Yıldırım = Âhirette huzurumuza gelip Bizimle karşılaşacaklarını düşünmeyenler: "Bize elçi olarak melekler gönderilmeli yahut Rabbimizi görmeli değil miydik?" dediler. Gerçekten onlar kendilerini büyük görüp azgınlıkta haddi iyice aştılar.
Süleyman Ateş = Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?" dedi(ler). Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.
Tefhim-ul Kuran = Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: «Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?» Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.
Ümit Şimşek = Bize kavuşmayı ummayanlar, 'Üzerimize melekler inseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!' dediler. Gerçekten onlar kendilerini pek büyük gördüler ve büyük bir küstahlıkla azdılar da azdılar.
Yaşar Nuri Öztürk = Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.
İskender Ali Mihr = Ve Bize mülâki olmayı (ulaşmayı) dilemeyenler: “Bize de melekler indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” dediler. Andolsun ki onlar, kendi nefslerinde kibirlendiler ve büyük taşkınlık ederek haddi aştılar.
İlyas Yorulmaz = Bize kavuşmayı inkar edenler “Bizim üzerimize melekler indirilseydi veya Rabbimizi görseydik ya” dediler. Onlar, kendi kendilerine büyüklendiler ve hadlerini tamamıyla aştılar.